
Firavun ve adamları dunyevî ustunluklerini kullanarak AllÂh ’a îmÂn edenlere zulmediyorlardı. Gordukleri bircok mûcizelere ve başlarına coken ilÂhî azap tecellîlerine rağmen bir turlu uslanmıyor, îmÂn etmek istemiyorlardı. NihÂyet Mûs -aleyhisselÂm-, onlar hakkında beddu etmek mecbûriyetinde kaldı:
“Mûs dedi ki:
«–Ey Rabbimiz! Gercekten Sen, Firavun ve kavmine duny hayÂtında zînet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nîmetleri), inananları Sen ’in yolundan saptırsınlar ve elem verici cezÂyı gorunceye kadar îmÂn etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et; kalblerine sıkıntı ver!»
(AllÂh da Mûs ve HÂrûn ’a):
«İkinizin de duÂsı kabûl olunmuştur. O hÂlde Siz, doğruluğa devÂm edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin!» dedi.” (Yûnus, 88-89)
Bundan sonra Kıptî halkında cild hastalığı başladı. Uc gun kuraklık oldu. Her Kıptî Âilesine ayrı ayrı musîbetler geliyordu. Firavun da mecbur kalarak Benî İsrÂîl ’in Mısır ’dan cıkmasına izin verdi. Ancak her zaman olduğu gibi, tehlike gecince yine sozunden doneceği muhakkaktı.
Bu sebeple Mûs -aleyhisselÂm-, AllÂh ’ın emri mûcibince, İsrÂîloğulları ’yla beraber Suveyş ’e doğru gece vakti hareket etti. O sabah Firavun ’un Âilesindeki butun kızlar tÂûna yakalanıp olduler. Firavun zÂten ofkeliydi, kızların olumu ile ofkesi iyice arttı:
“–Bunları Mûs yaptırdı!” dedi.
Firavun ’un bunların defni ile meşgul olması, Hazret-i Mûs ’ya epey bir zaman kazandırmıştı. Nitekim Firavun durumu oğrenince, iş işten gecmişti bile…
AllÂh TeÂl buyurur:
“Mûs ’ya:
«–Kullarımı geceleyin yola cıkar; cunku tÂkib edileceksiniz!» diye vahyettik.” (eş-ŞuarÂ, 52)
“Andolsun ki Biz Mûs ’ya:
«–Kullarımla birlikte geceleyin yola cık da (size) yetişilmesinden korkmaksızın ve (boğulmaktan) endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol ac!» diye vahyetmiştik.” (TÂhÂ, 77)
Durumu oğrenmiş bulunan Firavun telÂş icindeydi:
“Firavun, şehirlere (asker) toplayıcılar gonderdi;
«–EsÂsen bunlar, sayıları az, boluk-porcuk bir cemÂattir. Fakat hakkımızda cok gayz (kin ve ofke) besliyorlar. Biz ise uyanık (ve yekvucûd) bir cemÂatiz!» (diyor ve dedirtiyordu).” (eş-ŞuarÂ, 53-56)
NihÂyet Firavun, ordusunu topladı ve Mûs -aleyhisselÂm- ’ın peşine duştu:
“Derken (Firavun ve adamları) gun doğumunda onların ardına duştuler. İki topluluk birbirini gorunce, Mûs ’nın ashÂbı:
«–İşte yakalandık!» dediler.
MûsÂ:
«–AslÂ!» dedi. «–Rabbim şuphesiz benimledir; bana yol gosterecektir!»” (eş-ŞuarÂ, 60-62)
Mûs -aleyhisselÂm- ’ın onunde Kızıldeniz, arkasında ise Firavun ’un ordusu vardı.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan