
Mûs -aleyhisselÂm-, kendisine verilen vazifenin ağırlığın bildiği icin Allah'a (c.c) kendisine yardım etmesini ve gonlune genişlik vermesi icin dua ediyor...Hazret-i Mûs -aleyhisselÂm-, Mısır ’a geldi. Firavun ’un buyuk bir ordusu olduğunu duşunuyordu. AllÂh TeÂlÂ, kardeşiyle O ’na:
“Siz ikiniz, benim ordularımdan iki buyuk ordusunuz! Zayıf ve ezik olamazsınız!” buyurdu.
Mûs -aleyhisselÂm-, bu buyuk vazîfenin ağırlığı karşısında CenÂb-ı Hakk ’a şoyle tazarrû ve niyazda bulundu:
“«Rabbim! Yureğime genişlik ver! İşimi kolaylaştır! Dilimden (şu) bağı coz ki sozumu anlasınlar! Bana Âilemden bir de vezîr (yardımcı) ver! Kardeşim HÂrûn ’u. Onunla beni kuvvetlendir! Ve O ’nu işime ortak kıl! Boylece Sen ’i bol bol tesbîh edelim ve cok cok zikredelim! Şuphesiz Sen bizi gormektesin.» dedi.
AllÂh, (Mûs ’nın bu ilticÂsını kabûl ederek): «Ey MûsÂ! İstediğin Sana verildi.» dedi.” (TÂhÂ, 25-36)
Sonra Hak TeÂlÂ, O ’na olan nîmetlerini ve ilÂhî muhÂfazasını şoyle hatırlattı:
“And olsun Biz Sana bir defa daha lutufta bulunmuştuk. Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şoyle) vahyetmiştik: Mûs ’yı sandığa koy; sonra O ’nu denize (Nil ’e) bırak; deniz O ’nu kıyıya atsın da, Ben ’im duşmanım ve O ’nun duşmanı olan biri O ’nu alsın. (Ey MûsÂ! Sevilmen) ve nezÂretimde yetiştirilmen icin uzerine Ben ’den bir muhabbet koydum.” (TÂhÂ, 37-39)
“Hani kız kardeşin gidip: «O ’na bakacak birini size bulayım mı?» diyordu. Boylece Sen ’i, gozu gonlu mutluluk dolsun ve uzulmesin diye annene geri vermiştik. Ve birini oldurdun de, Sen ’i endişeden kurtardık. Sen ’i, iyiden iyiye imtihandan gecirdik. Bunun icin yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdîre gore (bu makÂma) geldin ey MûsÂ!” (TÂhÂ, 40)
“Sen ’i kendim icin (elci) sectim. Sen ve kardeşin, birlikte Âyetlerimi goturun! Zikrimden uzak kalmayın! Firavun ’a gidin! Cunku o, iyiden iyiye azdı.” (TÂhÂ, 41-43)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan