
Hz.Mûs (a.s) Peygamberlik vazifesini aldıktan sonra Firavuna giderek ona Allah'ın varlığını ve birliğini kabul etmesini tebliğ ediyor. Bu tebliğe karşı Firavunun verdiği tepki ve kıssa olarak gecen olay...“Firavun: «–Rabbiniz de kimmiş, ey MûsÂ?!» dedi.” (TÂhÂ, 49)
“Firavun: «–Âlemlerin Rabbi de nedir?» dedi.” (eş-ŞuarÂ, 23)
“O da: «–Bizim Rabbimiz, her şeye hilkatini (varlık ve ozelliğini) veren, sonra da doğru yolu gosterendir.» dedi.” (TÂhÂ, 50)
Sonra:
“Mûs dedi ki: «–Eğer işin gerceğini duşunup anlayan kişiler olsanız, (îtirÂf edersiniz ki) O, goklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.»” (eş-ŞuarÂ, 24)
“Firavun:
«–Oyle ise, onceki milletlerin hÂli ne olacak?» dedi.
MûsÂ:
«–Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yanında bir kitapta yazılıdır. Rabbim, ne yanılır, ne de unutur! O (AllÂh), yeri sizin icin beşik yapan ve onda size yollar acan, gokten de su indirendir.» dedi.” (TÂhÂ, 51-53)
“(Firavun) etrafında bulunanlara:
«–İşitiyor musunuz?» dedi.
Mûs (sozune devÂm ederek) dedi ki:
«–O, sizin de Rabbiniz, daha onceki atalarınızın da Rabbidir.»
(Tanrı olduğunu iddi eden) Firavun (bu sozlere sinirlendi):
«–Size gonderilen bu elciniz, mutlak delidir!» dedi.
Mûs da şoyle dedi:
«–ŞÃ‚yet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki) O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.»” (eş-ŞuarÂ, 25-28)
Firavun, bunun uzerine Hazret-i Mûs ve HÂrûn -aleyhimesselÂm- ’ı işkenceli bir olum ceşidi olan hapisle tehdîd etti:
“Firavun:
«–Benden başkasını ilÂh edinirsen, and olsun ki Sen ’i zindanlıklardan ederim!» dedi.
MûsÂ:
«–Sana apacık bir mûcize getirmiş olsam da mı?» dedi.
(Bu defÂ) Firavun:
«–Doğru soyleyenlerden isen, haydi getir onu!» diye karşılık verdi.
Bunun uzerine MûsÂ, asÂsını atıverdi; bir de ne gorsunler, as buyuk bir yılan (oluvermiş)!” (eş-ŞuarÂ, 29-32)
Tanrı olduğunu iddi eden Firavun, gordukleri karşısında korku ve dehşete kapıldı:
“–Ne olur onu tut; butun Benî İsrÂîl ’i serbest bırakacağım!” dedi.
Mûs -aleyhisselÂm- da asÂyı eline aldı. O, yeniden eski şekline dondu.
Firavun sordu:
“–Başka var mı?”
Mûs -aleyhisselÂm-:
“Elini de (koynuna sokup) cıkardı; o da seyredenlere bembeyaz gorunen (gozleri kamaştıran bir nûr) oluverdi!” (eş-ŞuarÂ, 33)
Firavun yine korktu. Bu mûcizelerden sonra neredeyse Mûs -aleyhisselÂm- ’a îmÂn edecekti. Fakat vezîri HÂmÂn, buna mÂnî oldu. Onu tahrîk etti:
“–Sen tanrısın! Sana başkasına kulluk yapmak yakışmaz! Hem herkes seni tanrı biliyor; sen tanrılıktan kulluğa inme; biz buna bir cÂre buluruz!” dedi.
Alelacele 500 kişilik bir hey ’et kuruldu ve toplantı yapıldı:
“Firavun, cevresindeki ileri gelenlere (Hazret-i Mûs ’yı kastederek):
«–Bu, doğrusu cok bilgili bir sihirbaz! Sizi sihriyle yurdunuzdan cıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?» dedi.” (eş-ŞuarÂ, 34-35)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan