
AllÂh ’ın affına nÂil olma umîdiyle, sucluya karşılık verme hususunda kendi nefsini aradan cıkarıp onu ilÂhî affa muhÂtap kılabilme olgunluğudur. Kullarını affede affede, AllÂh ’ın affına lÂyık olabilme umîdinin bir neticesidir. AllÂh ’ın affına lÂyık olabilme umîdine kavuşma hakîkatini kıssa.
BahÂuddîn Nakşibend Hazretleri, kendisine karşı edepsizlik yapan birine kızmayıp, onu tebessumle karşılamıştı. Fakat o edepsizliği yapan kimse buyuk bir derde duşup helÂk olacak duruma geldi. HatÂsını anlayıp tevbe etti. Nakşibend Hazretleri, o adamın evinin onunden gecerken iceri girip hÂl-hatırını sordu. Ardından da:
“–Allah TeÂl şif vericidir, korkma, iyileşirsin inşÃ‚allah!” dedi.
O kimse bu soz uzerine buyuk bir nedÂmetle:
“–Efendim! Size karşı edepsizlik ettim, hatırınızı incittim, beni affediniz.” dedi.
Bunun uzerine BahÂuddîn Nakşibend Hazretleri buyurdu ki:
“–Kalbimiz o zaman incindi. Fakat şu anda gonul aynası tertemiz. İyi bil ki, murşidlerin, yol gostericilerin kılıcı, kınından cıkmış yalın bir kılıctır. Fakat murşid merhamet sahibidir. Kimseye kılıc vurmaz. İnsanlardan sadece belÂsını arayanlar gelip kendilerini o kılıca carparlar.”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 2, Erkam Yayınları, 2012
İslam ve İhsan