Allah dostu kime denir? Allah dostları ile nasıl beraber olunmalıdır? Allah dostlarından istifĂ‚de etmek icin genclerimiz nelere dikkat etmelidirler?Allah dostları; dînin zĂ‚hir ve bĂ‚tınını ikmĂ‚l etmiş, nefsĂ‚nî arzularını bertaraf etmiş, zuhd ve takvĂ‚ yolunda kalbî merhaleler katetmiş, kendilerinin dĂ‚imĂ‚ ilĂ‚hî muşĂ‚hedenin / ilĂ‚hî kameranın altında bulunduğunu idrak hĂ‚linde olan, Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in hĂ‚l ve ahlĂ‚kının zamana yayılmış zirve temsilcileridirler.
Onlar, Allah Rasûlu ’nun tezkiye vazifesini devam ettiren, yani musterşidi irşĂ‚d eden gonul rehberleridir.
Yine onlar, Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ve ashĂ‚bından sonra ornek alınacak zirve şahsiyetlerdir. Zira onlar, ilim, irfan ve ornek ahlĂ‚klarıyla birer “Peygamber VĂ‚risi”dirler.
Nitekim hadîs-i şerîfte:
“(ZĂ‚hir ve bĂ‚tınını ikmĂ‚l etmiş, ilmini irfan hĂ‚line getirmiş) Ă‚limler, peygamberlerin vĂ‚risleridir.” buyrulmaktadır. (Ebû DĂ‚vûd, İlim, 1)
Yine Hak dostları;
Îman lezzetine, duygu derinliğine, davranış mukemmelliğine nĂ‚il olmuş; Butun gayretleri, insanlığı kotu huylardan ve nefsĂ‚nî ihtiraslardan kurtararak guzel ahlĂ‚ka ve mĂ‚nevî olgunluğa eriştirmek olan; Kendilerini ummetten mes ’ûl goren, Ă‚lim, Ă‚rif ve sĂ‚dık mu ’minlerdir. Allah, onlara karşı nasipli gonullere apayrı bir sevgi vermiştir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“ÎmĂ‚n edip de sĂ‚lih amellerde bulunanlara gelince, onlar icin cok merhametli olan Allah, (gonullerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 96)
Bunun icindir ki dostluğun Allah ’taki kaynağına ulaşan ŞĂ‚h-ı Nakşibend, GeylĂ‚nî, MevlĂ‚nĂ‚, Yûnus, HudĂ‚yî ve emsĂ‚li Hak dostları, ebediyyen butun insanlığın dostu oldular. Sevdiler, sevildiler. Dunya hayatlarından sonra da dostluk ve muhabbette ebedîleştiler, fĂ‚nî gok kubbede hoş bir sadĂ‚ bıraktılar.
FĂ‚nî hayatlarından sonra Ă‚deta gonullerde hayat surduler. Menkıbeleri, nasihatleri, kitapları, şiirleri ve hizmetleri unutulmadı. HĂ‚lĂ‚ yaşayan bircok kimseden daha fazla ziyaretcileri var.
Az evvel MevlĂ‚nĂ‚ Hazretlerini ziyaret ettik. Kendi kendimize soralım:
“Kim diri, kim olu?..
Benim gunde kac tane ziyaretcim var, MevlĂ‚nĂ‚ Hazretleri ’nin turbesini gunde kac kişi ziyaret ediyor?
Bana kac tane duĂ‚ eden var, MevlĂ‚nĂ‚ ’ya gunde kac sefer, kac bin kişi FĂ‚tiha okuyor?..
Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ vefat edeli yedi yuz kusur sene oldu, Mesnevî ’si, DîvĂ‚n-ı Kebîr ’i yedi asırdır devam ediyor…”
Demek ki CenĂ‚b-ı Hak sevdiği kulunu Ă‚bĂ‚d ediyor.
Âhiret, cok dehşetli bir Ă‚lem. Fakat CenĂ‚b-ı Hak, dostluğuna erişenlere orada da te ’minat veriyor:
“Bilesiniz ki, AllĂ‚h ’ın dostlarına korku yoktur; onlar uzulmeyecekler de. Onlar, îmĂ‚n edip de takvĂ‚ya ermiş olanlardır. Dunya hayatında da Ă‚hirette de onlara mujde vardır. AllĂ‚h ’ın sozlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, buyuk kurtuluşun kendisidir.” (Yûnus, 62-64)
HAK DOSTLARINI NASIL TANIRIZ? RivĂ‚yete gore AshĂ‚b-ı KirĂ‚m:
“–AllĂ‚h ’ın velî kulları kimlerdir?” diye sorduklarında Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Onlar, yuzlerine bakıldığında Allah TeĂ‚lĂ‚ ’yı hatırlatan kimselerdir.” buyurmuştur. (Heysemî, Mecmau ’z-ZevĂ‚id, X, 78; İbn-i MĂ‚ce, Zuhd, 4)
HAK DOSTLARININ FÂRİKALARI NELERDİR? Ârif ve edip bir zĂ‚t olan Ebû AbdullĂ‚h SĂ‚limî ’ye:
“–Hak dostlarını halk icinde nasıl ayırt edersiniz?” diye sorarlar. O da şu cevĂ‚bı verir:
“–Lisanlarındaki halĂ‚vetle (yani tatlı dilli olmalarıyla),
–AhlĂ‚klarındaki letĂ‚fetle (yani guzel ve ince duşunceli olmalarıyla),
–MuĂ‚melelerindeki zarĂ‚fetle,
–HĂ‚l ve istikĂ‚metlerindeki takvĂ‚ ile,
–SîmĂ‚larındaki beşĂ‚şet (tebessum) ve beşĂ‚ret (mujdeleyicilik) ile,
–Nefislerindeki sehĂ‚vet ve diğergĂ‚mlıkla,
–Ozurleri kabul edişlerindeki comertlikle,
–Yaratan ’dan oturu yaratılanlara şefkatlerindeki coşkunlukla.”
Yine Hak dostları;
Hamd, rızĂ‚, şukur ve zikir hĂ‚lindedirler. DĂ‚imĂ‚ tefekkur derinliği icinde, hikmetlere Ă‚şinĂ‚ olarak yaşarlar. MĂ‚lĂ‚yĂ‚nîden uzaktırlar. MĂ‚nevî heybet ve vakar sahibidirler. Gurur, kibir ve enĂ‚niyeti terk etmişlerdir. Mahviyet ve tevĂ‚zu sahibidirler. LĂ‚yıkına muhabbet, mustahakkına nefret duyarlar. Ummetin derdiyle dertlidirler. Gonulleri bir rahmet dergĂ‚hıdır. HĂ‚disĂ‚tın akışından kendilerini mes ’ûl addederler. Kimseyi incitmez ve kimseden incinmezler. BĂ‚r olmazlar yĂ‚r olurlar. FedakĂ‚r, diğergĂ‚m ve hizmet ehlidirler. FirĂ‚set ve basîret sahibidirler. Hak dostlarından istifade icin; kalbî beraberlik îcĂ‚b eder.
Bunun yolu da hĂ‚l ve fiil beraberliğidir.
“Kişi sevdiği ile beraberdir.”[1] sırrınca seven sevdiğinin vasıflarına burunmeye calışmalıdır.
Kalbî beraberlik olmazsa fizikî beraberlik hicbir şey ifade etmez. Bunun icindir ki;
“Yemen ’deki yanımda, yanımdaki Yemen ’de...” denilmiştir.
Tasavvufta Allah dostlarıyla kalp ve hĂ‚l beraberliğini sağlamaya “rĂ‚bıta” denmiştir. RĂ‚bıta, seven ile sevilen iki kalp arasındaki muhabbet akışı, Ă‚deta bir cereyan hattıdır.
“RĂ‚bıta”nın en guzel ifadesi; en ust seviyede baktığımız zaman, Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ile Hazret-i Ebûbekir -radıyallĂ‚hu anh- arasındaki muhabbettir. Bu oyle bir muhabbet idi ki, Ebûbekir Efendimiz, Allah Rasûlu ’nun yanında dahî O ’na hasretti.
Efendimiz ’in irtihĂ‚linden sonra da oyle bir hasret icindeydi ki, Âişe -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- babasının vefĂ‚t Ă‚nında, Hazret-i Peygamber ’e duyduğu vuslat heyecanını şoyle ifade eder:
“Babam Ebû Bekir -radıyallĂ‚hu anh- olum hastalığında;
«–Bugun hangi gundur?» diye sordu.
«–Pazartesi.» dedik.
«–Eğer bu gece olursem beni yarına bekletmeyiniz! Zira benim icin gun ve gecelerin en sevimlisi, Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e en yakın olanıdır. (Yani O ’na bir an evvel kavuşacağım andır.)» dedi.” (Ahmed, I, 8)
HZ. DAVUT ’UN (A.S.) DUASI DĂ‚vud -aleyhisselĂ‚m- ’ın bir duĂ‚sıyla bitirelim:
“AllĂ‚h ’ım! Sen ’den Sen ’i sevmeyi, Sen ’i seven kişiyi sevmeyi, Sen ’in sevgine medĂ‚r olacak amel-i sĂ‚lihleri isterim…” (Tirmizî, DeavĂ‚t, 72)
Dipnot:
[1] BuhĂ‚rî, Edeb, 96.
Kaynak: Genclerle 12 Soru-Cevap, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan