
Kudus ’un onemi nedir? Kudus Muslumanların mıdır?Taşlar. Binlerce yıla tanıklık etmiş taşlar. Sessiz ve dingin. Dili olsa ne soyler kim bilir! Ve kim bilir kalbinden hangi nehirler akıyordur bu şehrin! Eşyanın kadim sûreti olan bu taşlar Kudus ’e hayat veren yuzleri ile şehrin her bir koşesinde bu kutlu mekÂnı adeta nobet bekler gibi bekliyorlar. İnsanlar geliyor, gidiyor, ayakları ile aşındırıyor, elleri ile dokunuyor. Gozleri ile buluşuyor. Bu yuksek kale burcları, bu yukselen mÂbetler taşın hÂl dili ile neler anlattığına şahitlik ediyor.
EN ESKİ MİRAS Kudus, insanlık tarihi ile birlikte varlığını surdurmeye devam ediyor. Zeytin dağının karşısında dunya tarihinin gecmişe uzanan en eski mîrası sizi icine alıyor ve tarihin farklı medeniyetleri, farklı dinleri buluşturduğu bu dar sokaklar sonu Hazret-i İsa ’ya, Hazret-i Suleyman ’a, Hazret-i DÂvud ’a ve Efendimize (a.s.) ulaştıran bir yolculuğa cıkarıyor. Kudus, bir şehirden ote dunyanın kalbi gibi butun damarların kendisine bağlandığı bir hayat merkezi. Daha cok Muslumanların, semavi din vasfını taşıyan her din mensubunun kendisine ait bir şeyleri icinde barındıran mubarek bir şehir. Tarihin akışı icerisinde hukum suren farklı milletler, dinler, yonetimler Kudus ’un dini ve manevi kimliğinin şemsiyesi altında şeref bulmuş ve bekli de bu şehri kutsal kılan ozellikleri muhafaza ettikleri icinde payidar olmuşlardır.
İNSANLIK TARİHİNİN EN ONEMLİ NOKTASI Kudus ’un yani insanlık tarihinin en onemli noktasını dolaşırken, zihninizde Kur ’an ayetlerinden burayla ilgili olanlar var ise adeta her ayet ete- kemiğe burunuyor, mucessem bir halde karşınıza cıkıyor. Hazret-i İsa ’nın (a.s.) ayak bastığı yolları, gozyaşı doktuğu odayı, son akşam yemeği yediği yeri, Yahuda ’nın kendisine ihanetini, İmran ailesini, Hazret-i Meryem ’in (a.s.) inzivaya cekildiği mabedi, ilahi ikramların verildiğini, Zekeriyan ’ın (a.s.) onu himayesini, Suleyman ’ın (a.s.) surduğu hukumranlığı, yaptırdığı mabedi ve butun buralarda gercekleşen, Kuran-ı Kerimde de ifade edilen olaylara yakından tanık oluyorsunuz.
Osmanlı doneminde Kudus, 1915
Ayrıca, Davut ’un (a.s.) sesinin yankılandığını, biraz uzakta Musa Nebi ’yi, daha aşağılarda Lut kavminin helÂkinin olduğu yeri ve tabii ki Efendimiz, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed ’in (s.a.v) mîracının gercekleştiği mekÂnları gorurken uc kutlu mescitten biri olan Mescid-i Aksa ’nın maneviyatını yureğinizde hissediyorsunuz.
İLK KIBLE Gozleriniz şehirle butunleşirken, ruhunuzun buraya ait olmuşunuz, sanki hep bu şehirde yaşamışsınız gibi bir duyguya kapılıyorsunuz. Taşlar dedik ya! Konuşan taşlar size bunu fısıldıyor. Kudus ’un sokakları kale duvarlarının arkasında loş ışıklarla ilerleyen mechul ama sizden birilerinin ayak sesleri ile Kubbetu ’s-Sahra ’ya doğru ilerliyor. Dunyanın farklı yerlerinden gelen Muslumanlarla birlikte ilk kıblemize, aynı kalp atışları ile ve aynı duygularla kucaklıyorsunuz fecir vaktini. Her adımda hem sevinci hem de iyi ki gelmişiz buraya veya neden bu kadar gec kalmışız gelmekte pişmanlığını yaşıyorsunuz. Bir sahiplik duygusu ile Kubbetu ’s- Sahra ’nın gozlerinizi kamaştıran guzelliği ve az ilerisinde Mescid-i Kıble yani Mescidi-i Aksa ’nın mahzun, mazlum heybeti sizi karşılıyor. Buraya gelen her insan buranın kendisine, kendisinin de buraya ait olduğu hissini yaşıyor.
KUDUS MUSLUMANLARINDIR Evet, Kudus Muslumanlarındır. Ve Muslumanlar bu davalarında haklıdır. Kudus, Hz. Omer ’in (r.a) sevdası, Selahattin Eyyubi ’nin ruyası, Kanuni Sultan Suleyman ’ın mirası ve Abdulhamid Han ’ın davasıdır. Bu insanların ummete bıraktıkları kutlu mirasa sahip cıkmak ise butun Muslumanların boyunun borcudur. Bu zaviyeden baktığımız zaman Kudus, onurdur. Muslumanların kalelerinden, Efendimizin mubarek dilinden dokulen uc kutlu mekÂndan biridir.
Butun bu ifade ve duygular kendi dunyamızda bizim Kudus ’e ve onun icinde olan Mescid-i Aksa ’ya bakışımızı ortaya koysa da yaşadığımız 21. Yuzyılın siyasi, ekonomik ve politik gercekleri hadisenin boyle olmadığı gerceğini ifade ediyor.
FİLİSTİN MESELESİ Başta Kudus olmak uzere Filistin meselesi veya Filistin davası aslında ummetin nasıl bir dağılmışlık icerisinde olduğunun en net fotoğrafı olarak ve dahi yureğimizi kanatarak duruyor. Meselenin hamaset, klişe duşunce ve yaklaşımlarla cozulmediğini, cozulemeyeceğini Kudus sokaklarında dolaşırken her binanın tepesinde duran İsrail bayrağı ile anlıyorsunuz.
Birkac gunluk Kudus ziyaretimizde gonlumuzde oluşan duygular ifadelere sığmayacak kadar yoğun ve acı yuklu. Buna rağmen yapılması gereken ummetin mazlum coğrafyasının sembolu olan Kudus ’u gonul gundemimizden asla cıkarmamak, duamızın icine Kudus ’u koyabilecek şuurda olmaktır.
Kaynak: Salih Zeki Meric, Altınoluk Dergisi, Sayı: 385
İslam ve İhsan