Mûs -aleyhisselÂm'ın ailesini alarak Medyen'den Mısır'a gidişinde yol boyu ailesi ve kendi ile olan imtihanı ve O'na yapılan kutlu tebliğ...Mûs -aleyhisselÂm-, on yıllık muddetin dolması uzerine, Şuayb -aleyhisselÂm- ’dan izin isteyerek zevcesi Safura ile beraber Mısır ’a donmeğe karar verdi. Koyunlarını da yanlarına alarak kış mevsiminde yola cıktılar. Hazret-i Mûs ’nın gÂyesi, kardeşi HÂrûn ’u da yanına alıp İsrÂîloğulları ’nı zulum altında bulundukları Mısır ’dan cıkarmak idi.

Yolda şiddetli bir yağmur bastırdı. Bir kış akşamıydı. Her yer zifiri karanlıktı. Geceyi gecirmek uzere bereketli Tûr Dağı ’na sığındılar. Bir mağaraya girdiler. Mûs -aleyhisselÂm- ’ın Âilesi hÂmileydi; bir cocukları dunyÂya gelmek uzereydi. Bu soğuk, karanlık ve yağmurlu gecede, ateş ve ışığa ihtiyacları vardı. Hazret-i MûsÂ, cakmak cakıyor, yanmıyordu. Boyle sıkıntılar icinde iken uzakta parlak bir ışık gordu. Âilesine, oradan bir ateş alıp doneceğini ve bulundukları yerden ayrılmamasını tenbih etti. Aslında O ’nun gorduğu ateş, kendisini peygamberliğe hazırlamak icin bir işÃ‚retti. Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:

“Sonunda Mûs sureyi doldurup Âilesiyle yola cıkınca, Tûr tarafında bir ateş gordu. Âilesine: «Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gordum. Belki oradan size bir haber yahut ısınmanız icin bir kor parcası getiririm!» dedi.” (el-Kasas, 29)

(Rasûlum!) Mûs (hÂdisesinin) haberi Sana ulaştı mı? Hani O, bir ateş gormuş ve Âilesine: «Bekleyin! Emînim ki ben bir ateş gordum. Belki ondan size bir meş ’ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum!» demişti.” (TÂhÂ, 9-10)

Mûs -aleyhisselÂm- ışık tarafına doğru gitti. Oraya varınca, yeşil bir ağac uzerinde parlak bir ışık sutunuyla karşılaştı.

“Oraya gelince, o mubÂrek yerdeki vÂdînin sağ kıyısından, (oradaki) ağac tarafından kendisine şoyle seslenildi: «Ey MûsÂ! Bil ki Ben, butun Âlemlerin Rabbi olan AllÂh ’ım!»” (el-Kasas, 30)“Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan «Ey MûsÂ!» diye seslenildi: Muhakkak ki Ben, evet Ben, Sen ’in Rabbinim! Hemen nÂlinlerini (ayakkabılarını) cıkar! Cunku Sen, kutsal Tuv VÂdîsi ’ndesin! Ben Sen ’i sectim. Şimdi vahyedilene kulak ver! Muhakkak ki Ben, yalnızca Ben AllÂh ’ım! Ben ’den başka ilÂh yoktur. Bana kulluk et; Ben ’im zikrim icin namaz kıl! KıyÂmet gunu mutlak gelecektir. Herkes peşinde koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim. Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler Sen ’i ondan (kıyÂmete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!” (TÂhÂ, 11-16)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları,2013
İslam ve İhsan