“Hakk ’ın nidÂsını işiten ve O ’nun cemÂlinin nûrunu goren kişi, AllÂh ’tan başka dayandığı her şeyi bırakır. AllÂh ’ın fazl u kereminden başka bir şeye dayanmaz. Nefsin arzularından sıyrılır.”AbdulkÂdir GeylÂnî -kuddise sirruh-, bu Âyetleri şu şekilde acıklar:

“Âyetlerde beyÂn olunan hÂdiselerin maksadı, Mûs -aleyhisselÂm- ’ı AllÂh ’ın kudretine muttalî kılmak idi. T ki, Firavun ’un saltanatı, O ’nun gozunde buyuk ve kudretli gorunmesin!

Diğer bir ilÂhî gÂye de, Firavun ve kavmi ile harbetmeyi Mûs -aleyhisselÂm- ’a oğretmek idi. Boylece AllÂh, O ’nu Firavun ve ahÂlîsi ile savaşmaya hazırladı ve Mûs -aleyhisselÂm- ’ı hÂrikulÂde şeylere muttalî kıldı. Zîr Mûs -aleyhisselÂm-, onceleri cekingen idi. Sonra AllÂh, O ’nun kalbini genişletti. Kendisine hukum, peygamberlik ve ilim verdi.”

Bazı mufessirler de, Mûs -aleyhisselÂm- ’ın asÂsını yere atmasıyla ilgili Âyetin acıklamasında, bu hÂdiselerin Hazret-i Mûs ’nın ic dunyÂsına Âit bir irşad mÂhiyetinde olduğunu beyÂn etmişlerdir.

Mûs -aleyhisselÂm-, “Sağ elindeki nedir?” suÂline cevÂben izÂfetleri, yÂni fÂnî alÂkaları zikredince, AllÂh -celle celÂluhû- bunların atılmasını emretti. Nefs ve nefsle bağlantılı olan şeyler, koca bir yılan hÂlinde temessul etti. Boylece Mûs -aleyhisselÂm- ’a nefsin hakîkati gosterildi. O ise korktu, urktu ve ondan kactı. Butun bunlarla O ’na bir bakıma şoyle denilmiş oldu:

“–Ey MûsÂ! İşte bu yılan, AllÂh ’tan başka şeylere bağlılık vasfının ta kendisidir. Bu nefsÂnî vasıf, şekillenmiş bir sûrette sÂhibine gosterilince, ondan urker ve kacar.”

Âyet-i kerîmede “AsÂnı at!” diye emrolunmasının diğer bir işÃ‚rî mÂnÂsı da:

“Artık Sen tevhîd sıfatı ile sıfatlanmışsın. Sen ’in bir asÂya dayanıp guvenmen, Sen ’in icin kendisine dayanacağın ve kendisinden yardım dileyeceğin fÂnî bir varlığın olması, nasıl doğru ve yerinde olabilir? Nasıl olur da Sen, o as ile şoyle yapıyorum, ondan istifÂde ediyorum ve onda benim icin başka faydalar da var diyorsun? Tevhîd yolunda ilk adım, sebepleri terktir. YÂni mutlak tevekkul ve teslîmiyettir. Her turlu talep ve istekten vazgec!” şeklindedir.

Hazret-i İbrÂhîm -aleyhisselÂm-, melekler dÂhil butun fÂnîlerin yardımından mustağnî kalarak izÂfetlerden sıyrılmıştı. Bu şekilde, yalnız Hakk ’a tevekkul ve teslîmiyet okyanusuna dalması ile O ’na ateş, serin ve selÂmet olmuştu.

Nitekim Te ’vîlÂt-ı Necmiyye adlı eserde denilmiştir ki:

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan