EcdÂdımız, akıl hastalarına “muhterem Âcizler” diye hitÂb etmiştir. Onların insanlık haysiyetini korumak icin “muhterem”; Yaratan ’dan oturu yaratılanlara şefkatleri sebebiyle de “Âciz” ifadesini kullanmışlardır. Buna mukÂbil o donemin Hristiyan Batı dunyası, psikiyatrik hastaları; «Bunların icine cin girmiş!» deyip ateşe atıyordu. İşte iki medeniyet arasındaki insanlık ve nezÂket farkı!..
EcdÂdımız, yuksek hay ve vakÂrından dolayı başkalarına ihtiyacını arz edemeyen yaşlı ve kimsesiz hanımların onurunu korumak icin de vakıflar kurmuştur. Bu ihtiyar hanımlara, temizlenmiş, yıkanmış, taranmış yun temin etmiş, onların eğirip iplik hÂline getirdikleri bu yunleri, dolgun ucretlerle onlardan geri alarak bu yaşlı hanımlara ellerinin emeğiyle gecinme imkÂnı sağlamışlardır. Boylece onları bu şekilde onure ederek izzet ve haysiyetlerini korumuşlardır.
Yine ecdÂdımız, akıl hastalarına bile nÂzik bir ifÂde kullanarak “muhterem Âcizler” diye hitÂb etmiş, toplumdan dışlanan cuzzamlılara merhamet elini uzatarak onlara “miskinler tekkesi” adı altında barınacakları husûsî mekÂnlar hazırlamışlardır.
Muhtaclara dağıtılacak yemekleri, onların gonullerini incitmemek icin kapalı kaplarla gece karanlığında tevzî etmişlerdir.
BîcÂreleri, fakirleri, dulları ve yetimleri bir ibÂdet vecdiyle muhÂfaza etmiş ve onların izzet ve haysiyetlerini korumak icin Âzamî bir dikkat, nezÂket ve gayret gostermişlerdir.

Kaynak : Osman Nuri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap , Erkam Yayınları
İslam ve İhsan