Keşif ve kerÂmet gibi mustesn hÂller, bÂzı kullara, kimi zaman ilÂhî bir lûtuf, kimi zamansa ilÂhî bir imtihan olarak verilen, fakat aşılması gereken merhalelerdir. Bu merhalelerde takılıp kalmak, Hak yolcusunu asıl maksadından uzak duşurur.Allah dostları, fizikî kerÂmetlere ehemmiyet vermemiş, butun gayretlerini asıl kerÂmet olan “istikÂmet”i muhÂfaza uzerine yoğunlaştırmışlardır.

OTUZ YILLIK OMRUN KAZANCI

Nitekim BÂyezîd-i BistÂmî Hazretleri ’nin şoyle dediği nakledilir:

“Bir gun Dicle Nehri ’nin karşı yakasına gececektim. Nehrin iki yakası bana yol vermek icin kerÂmeten birleşti. DerhÂl kendimi toparladım ve Dicle ’ye şoyle dedim:

«–Yemin olsun ki ben buna kanmam! Zira sandalcılar, insanı yarım akceye karşıya geciriyorlar. (Sen ise, otuz yıldan beri mahşer icin hazırladığım amel-i sÂlihlerimi istiyorsun.) O hÂlde yarım akce icin, otuz yıllık omrumu (kendimde bir varlık ve benlik hissetmeme sebep olacak boyle bir kerÂmet uğruna) ziyan edemem. Bana Kerîm gerek, kerÂmet değil!»”

Yani kul icin muhim olan, CenÂb-ı Hakkʼın rızÂsını tahsil yolunda samimiyet ve tevÂzû ile yurumektir. Bu yolculuktaki aldatıcı golgeliklerde oyalanmamaktır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İmÂm-ı RabbÂnî, Erkam Yayınları, 2015
İslam ve İhsan