Muhim olan, zÂhirî ve fÂnî guzellik değil, kalb ve ahlÂk guzelliğidir.
ALLAH SİZİN KALBLERİNİZE BAKAR

Bu husus, hadîs-i şerîfte şoyle beyÂn buyrulur:

“AllÂh TeÂl sizin bedenlerinize ve sûretlerinize değil, kalblerinize nazar eder.” (Muslim, Birr, 33; İbni MÂce, Zuhd, 9)

Nitekim Hacer vÂlidemiz, Firavun tarafından SÂre vÂlidemize cÂriye olarak verilmişti. Hacer vÂlidemizden İsmÂîl -aleyhisselÂm-, onun silsilesinden de Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz dunyÂyı teşrîf buyurmuşlardır.

Beden yapısının fazla bir kıymeti yoktur. O, rûhun kılıfı mesÂbesindedir. İnsan, rûhî yapısıyla izzet ve şeref kazanır, veyahut da zelîl olur. YÂni bir insanın temiz bir kalbi ve guzel amelleri varsa AllÂh indinde makbûldur. Yoksa onun guzel sûreti yahud bircok malı olmuş veya olmamış onemli değildir.

HEVA VE HEVESİNİ İLAH EDİNENLERİN AKIBETİ

İnsanın bedeni kole olunca, nasıl duşuk fiyatlarla satılıyor! Ya rûh ve kalbini, şehevî ve nefsÂnî arzularının kolesi hÂline getirenler, acaba nasıl bir Âkıbete dûcÂr olacaklardır? Dolayısıyla mu ’min, kıymet ve izzetini bilmeli, hicbir zaman nefsine kole olmamalıdır. Nitekim CenÂb-ı Hak buyurur:

“Hev ve hevesini (nefsÂnî arzularını) ilÂh edinen kimseyi gordun mu? Şimdi ona Sen mi vekil olacaksın? (YÂni vekil olup da onu kurtaramazsın!) (el-FurkÂn, 43)

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Mısır ’da Yûsuf ’u satın alan vezir, hanımına: «Ona guzel bak! Belki bize faydası dokunur, yahut onu evlÂd ediniriz!» dedi. Boylece Yûsuf ’un o ulkede yerini sağlamlaştırdık, ona imkÂn verdik ve bu cumleden olarak, ona ruyÂların tÂbirini oğrettik. AllÂh TeÂl irÂdesini yerine getirmekte her zaman mutlak gÂliptir, fakat insanların coğu bunu bilmezler.” (Yûsuf, 21)

Tefsîrlerde beyÂn edildiğine gore, Yûsuf -aleyhisselÂm- ’ı satın alan esîr tÂciri, daha sonra O ’nu Mısır ’ın mÂliye bakanına sattı. Cunku mÂliye bakanı, Hazret-i Yûsuf ’un zek ve kÂbiliyetini sezmiş, bu yuzden ileride kendisinden devlet işlerinde istifÂde edebileceğini duşunmuştu. Ayrıca kendi cocukları olmadığı icin O ’nu evlÂd edinmeyi de arzu etmişti.

MISIR AZİZİ EN PAHALI FİYATA SATIN ALDI

Azîz ’in Yûsuf ’u satın aldığı ifÂdesi, O ’nun kıymetsiz bir fiyata satıldıktan sonra yuksek bir pahÂya da satıldığına işÃ‚ret etmektedir. Nitekim Yûsuf ’u ilk satın alan adam, O ’nu susleyip satılığa cıkardığında muzÂyede (acık artırma) uc gun surmuştu. Sonunda Yûsuf ’u, ağırlığınca misk, ağırlığınca inci, ağırlığınca altın, ağırlığınca gumuş ve ağırlığınca ipek karşılığında Mısır azîzi satın almıştı.

Bazı rivÂyetlerde AllÂh TeÂl ’nın şoyle buyurduğu bildirilir:

“Ey Âdemoğlu! Sen bir şey murÂd edersin, Ben de murÂd ederim. Ve ancak Ben ’im murÂd ettiğim tahakkuk eder. Eğer sen, Ben ’im murÂdıma teslîm olursan, senin murÂdını sana veririm. Eğer murÂdım husûsunda Ben ’imle munÂzaa edersen, senin murÂdını alt-ust ederim. Sonra yine Ben ’im murÂdım tahakkuk etmiş olur...”

EN FAZİLETLİ AMEL

Kur ’Ân-ı Kerîm ’de AllÂh TeÂl ilmi medhetmiş, cehÂleti de kotulemiştir.

RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e sordular:

“–YÂ RasûlallÂh! Amellerin hangisi daha fazîletlidir?”

O da:

“–AllÂh ’ı bilmek!” diye buyurdular.

“–Hangi amel mertebeyi artırır?” diye soruldu.

Yine:

“–AllÂh ’ı bilmek!” diye buyurdular.

Bunun uzerine:

“–YÂ RasûlallÂh! Biz amelden soruyoruz. Siz ilimden cevap veriyorsunuz!” dediklerinde RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-:

“–MÂrifetullÂh ile yapılan az amel fayda verir. Fakat cehÂletle yapılan cok amel fayda sağlamaz!” (MunÂvî, Feyzu ’l-Kadîr, IV, 688) buyurdular.

Buyukler derler ki, ilimde kemÂle ermek, amelde kemÂle ermekten daha fazîletlidir. Fakat ilimde bir kusur işlemek de, amelde bir kusur işlemekten daha tehlikelidir. Zîr amelin ilk şartı, temiz bir akîdedir.

Bu sebeple peygamberler, CenÂb-ı Hakk ’a ilimlerini ziyÂdeleştirmesi icin du etmişlerdir. Âdem -aleyhisselÂm- meleklerin hurmet ve secdelerine, kendisine tÂlim edilen isimler sÂyesinde; Suleyman -aleyhisselÂm- o buyuk saltanatına, kendisine verilen ince anlayış ve idÂrî dehÂsı ile; Yûsuf -aleyhisselÂm- da sıkıntı ve zindanlardan kurtuluş ve saltanata, tÂbir ilmini bilmesi vesîlesiyle nÂil olmuştur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan