
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanlığa getirdiği ilÂhî ahlÂk ile cÂhiliye toplumunu, cok kısa bir surede insanlık tarihinin hÂl gıpta ettiği “sahÂbe” huviyetine getirdi. Bu yuzden asr-ı saadet insanı onun en buyuk mucizesiydi.İslÂm hukûku metodolojisinin en muhim sîmÂlarından KarÂfî (v. 684) şu tespitte bulunmuştur:
“Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in hicbir mûcizesi olmasaydı, yetiştirmiş olduğu ashÂb-ı kirÂm, O ’nun nubuvvetini ispata kÂfî gelirdi.”
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in insanlığa getirdiği ilÂhî ahlÂk ve O ’nun zÂhirî terbiyesi ile bÂtınî tesiri oyle bir iksirdi ki, daha evvel yarı vahşî, coğu insanlıktan habersiz CÂhiliye toplumu, cok kısa bir surede insanlık tarihinin hÂl gıpta ettiği “sahÂbe” huviyetiyle, hayÂl otesi bir fazîletler medeniyeti meydana getirdi. CÂhil ve cÂnî insanlar, kulturlu; vahşî kimseler, medenî; mucrim ve suflî karakterli kişiler, muttakî, yani Allah sevgisi ve korkusu ile yaşayan fevkalÂde sÂlih ve rikkat-i kalbiyye sahibi insanlar hÂline geldiler.
EN AŞAĞIDAN EN YUKARILARA CIKMAK
Bir insan duşunun ki, kız cocuğunu annesinin yureğinden binbir ıztırapla sokerek diri diri toprağa gomebilecek kadar kalbi taşlaşmış ve vahşî tabiatlı… Sahip olduğu koleyi, herhangi bir maddî eşy gibi basit bir mal olarak telÂkkî edip ona insanlık dışı muÂmeleleri rev gorebilecek kadar zÂlim!..
İşte boylesine kaba ve cÂhil insanlar, İslÂm ’a girip hidÂyet bulduktan sonra, ilimde, ahlÂkta, edepte ve vicdanda derinleşerek insanlıkta bir fazîletler medeniyeti meydana getirdiler. CÂhiliye devrindeyken insanlık ve medeniyet seviyesi bakımından dibe vurmuş olan bu insanlar, İslÂm ahkÂmıyla ve ahlÂkıyla yaşamaya başlayınca, Âdeta Everest Tepesi ’nin zirvesi gibi yuksek bir seviyeye ulaştılar.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı SaÂdet Toplumu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan