Bir rivayette gecen gafil bir kimsenin yaşayıp gorduğu 4 hikmetli kıssa ve denk geldiği ihtiyardan aldığı 4 ibretlik cevap...RivÂyete gore İsraîloğullarından gafil bir kişinin hikÂyesi şoyledir:
1.Kıssa O gafil kişi; gunlerden bir gun, fesat yuvası olan evinden cıktı; ovaya doğru gitmeye koyuldu. Bir yere vardı, gordu ki;
Bir topluluk ekin ekmiş, zahmet cekmişti; sonunda da o ekin boy atmış, sararmış, saplar tanelerle dolmuş, bicilecek, harmana goturulecek bir hÂle gelmişti. Derken o topluluk ateş getirdi, butun o ekinleri yakıp kul etti.
Adam, kendi kendine;
«–Boyle bir kıymetli malı yakmaya acımıyorlar mı ki?» dedi. Oradan şaşkın bir hÂlde gecip gitti, başka bir yere vardı.
2.Kıssa Orada bir adam gordu; bir taşı kaldırmaya uğraşıyordu. Fakat bir turlu kaldıramıyor, yerinden bile kımıldatamıyordu. Derken bir başka taş aldı, getirip o taşın yanına koydu. Bu sefer ikisini birden kaldırmaya uğraşıyor, yerinden kımıldatamıyordu.
Gafil kişi şaşırdı:
«–Ne tuhaf şey! Taş bir iken yerinden bile oynatamıyordu, şimdi iki oldu, daha da ağırlaştı; yerinden nasıl kımıldatacak?»
Derken adam gitti, ucuncu bir taş getirdi, ikisinin yanına koydu. Taş uc olunca ucunu de kaldırıverdi, yola duşup gitti.
Gafil adam bu şaşılacak şeyi de gordu; gene ovada yurumeye koyuldu.
3.Kıssa Bu sefer bir koyun gordu; beş kişi, koyunu korumadaydı. Birisi koyunun sırtına binmişti, biri koyunu sırtına almıştı. Birisi koyunun memesine yapışmıştı; memeyi sağıp duruyordu. Birisi koyunun boynuzunu tutmuştu; birisi de iki eliyle kuyruğunu yakalamıştı.
Gafil kişi, bir şey anlamamıştı fakat yoluna devam etti.
4.Kıssa Bir dişi kopek gordu ki karnında kopek yavruları havlamadaydı.
Gafil adam;
«–Ne kadar da şaşılacak şeyler gordum!» dedi.
Gide gide bir şehrin kapısına ulaştı. Orada bir ihtiyar gordu. Dedi ki:
“–Şu geldiğim yolda şaşılacak şeyler gordum.”
1. İbretlik Cevap İhtiyar;
“–Ne gordun?” diye sorunca anlatmaya başladı:
Ekinlerini yakan topluluğu anlattı.
İhtiyar dedi ki:
“–O, CenÂb-ı Hakk ’ın sana gostermek istediği bir temsildir.
Onlar, oylesine bir toplum ki kullukta bulunmuşlar, ibÂdetler etmişlerdi; fakat sonunda fesatlarla, kotuluklerle ve gunahlarla meşgul olmuşlardı; yuce Allah da;
«Onların işledikleri her bir ameli ele alırız, onu sacılmış zerreler hÂline getiririz (değersiz kılarız).» (el-Furkān, 23) Âyetinde buyurulduğu gibi onların kulluklarını, ibÂdetlerini yok etti.
[Hadîs-i şeriflerde buyurulur:
«Haset etmekten sakının.
Zira ateşin odunu (veya otları) yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir.» (Ebû DÂvûd, Edeb, 44/4903)
“Size eski ummetlerin hastalığı sirÂyet etti:
Bu, haset ve buğzdur.
Bu, kazıyıcıdır (yok edicidir). Bilesiniz; kazıyıcı (yok edici) derken sacı kazır demiyorum. O dîni kazıyıcıdır (yok eder)…” (Tirmizî, Sıfatu ’l-KıyÂme, 57)]
2. İbretlik Cevap “–Başka ne gordun?” dedi.
Gafil kişi, iki taşı kaldıramayan fakat uc taşı kaldıran adamı anlattı.
İhtiyar, bu meseli şoyle tabir etti:
“–Bu bir adama benzer ki bir mÂsiyet işler, o gunah kendince pek buyuktur; ona tahammul edemeyeceğinden korkar, bu duşuncedeyken bir suc daha işler. Artık bu suc, ona daha kolay gorunur. Bundan sonra ucuncu defa bir suc daha işler, başka bir gunah daha yapar; artık butun gunahlar ona kolay gorunur, Âdet bir mûsıkî gibi gelir. (HÂlbuki onu ağır bir azap beklemektedir. Bir an once tevbe edip bu yuklerden kurtulmalıdır.)”
3. İbretlik Cevap Gafil adam;
“–Ey ihtiyar!” dedi; “Bir de bir koyun gordum.” Gorduğunu olduğu gibi anlattı.
İhtiyar şoyle tabir etti:
“–O koyun dunyaya benzer.
Ustune binenler padişahlardır. (HÂlbuki koyun bir binek değildir. Gercek hayat Âhirettir.)
Koyunu sırtına alanlarsa insanlara el acan yoksullardır.
Kuyruğuna yapışan; işi sona varmış, eceli yaklaşmış, omrunden pek az bir zaman kalmış adama benzer.
Koyunun iki boynuzunu tutmuş olan; dunyada, ancak pek buyuk sıkıntıyla, pek cok zahmetle yaşayabilenlerdir.
Koyunun memesini yakalayıp sutunu sağanlar; zenginler, sermÂye sahibi olanlar, kÂr elde edenlerdir.
[Onlar dunyanın gecici menfaatinden bir muddet istifÂde ederler. Bu istifÂdede; infak, sadaka, zekÂt ve hayrat gibi vazifelerini yerine getirmeyenler hakkında ise CenÂb-ı Hak, Kur ’Ânî ifadeyle;
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ
«Calışmıştır, boşuna!» buyurmuştur. (Bkz. el-ĞÂşiye, 3)
İnsanlar, dunya menfaatlerini elde edenlere gıpta ederler. HÂlbuki, bu gecici bir menfaattir. Asr-ı saÂdette yaşanan şu hÂdisede CenÂb-ı Hak; ehl-i gafletin dunya rahatına, mu ’minlerin imrenmemeleri gerektiğini şoyle tÂlim buyurmuştur:
İlk muslumanlar, Mekke ’de bin bir zulum ve cef altında inliyorlardı. Hatt bazı sahÂbîler dediler ki:
«‒Bizler Rabbimiz ’e kul olabilmek icin her turlu cefÂya katlanıyoruz. AllÂh ’a isyan eden kÂfirler ise saf icinde rahat rahat dolaşıyor, dunya nimetlerini rahat rahat kullanıyorlar…»
Bunun uzerine şu Âyet-i kerîme nÂzil oldu:
«İnkÂrcıların (refah icinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın! Azıcık bir menfaattir o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kotu varış yeridir!
Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar icin; Allah tarafından bir ikrÂm olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. EbrÂr (hayır-hasenat sahipleri) icin, Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır.» (Âl-i İmrÂn, 196-198)]”
4. İbretlik Cevap Gafil kişi, gorduğu dişi kopeği anlattı.
İhtiyar;
“–Bu da vakitsiz soz soyleyenlere benzer.”
«Başında aklın varsa, gozun goruyorsa, bu dilini sat da başını kılıctan kurtar, yani belÂlardan satın al.»
[Hadîs-i şerifte buyurulur:
«Ya hayır soyle yahut da sus!» (Bkz. Muslim, ÎmÂn, 77)
MevlÂn Hazretleri buyurur:
«Sozun maskarası olma!..»]
Gafil kişi, bunca mÂnidar meselleri dinlediği hÂlde; o ihtiyar zÂttan ahlÂksız bir kadının adresini istedi. Oraya zin icin geldiğini bildirdi.
Bunun uzerine ihtiyar, uc kere o gafil adamın yuzune tukurdu ve dedi ki:
“–A bahtsız kişi, sana oğutler verdiler, kulağına bile girmedi. Ornekler gosterdiler, aldırış bile etmedin.
Ben sıradan bir ihtiyar değilim, ben olum meleğiyim, sana bu şekilde gorundum. Şimdi AllÂh ’ın emriyle senin canını alacağım; bir yudum su icmene bile vakit bırakmayacağım.” (MecÂlis-i Seb‘a)
Bu temsildeki yolculuk, insan hayatı gibidir. Her insan; hayatında gerek kendi başından gecen, gerekse başkalarının hayatında şahit olduğu nice ibret verici, îkaz edici ve tefekkur ettirici hÂdiseleri gorur.
Fakat eğer nefsinin gafletine uyarsa; yeniden onları gormemiş, duymamış, yaşamamış gibi davranırsa, -maÂzallah- gazab-ı ilÂhîye uğrayabilir.
Bu sebeple, mu ’min dÂim her hÂlini tarassut ve murÂkabe eder. Ubeyy bin Ka‘b -radıyallÂhu anh- Hazretleri ’nin «takv»yı tarif edişindeki gibi, dikenli bir arazide yuruyormuşcasına dikkat ve ihtimam ile hareket eder.
DAHA BİRCOK HİKMETLİ KISSA İCİN TIKLAYINIZ...
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Aralık, Sayı: 178


İslam ve İhsan
EBÛ HANÎFE İLE KOMŞUSUNUN İBRETLİK HİKAYESİ
KANUNİ SULTAN SULEYMAN İLE KARINCA HİKAYESİ (HAYATİ İNANC)