Son elci Peygamber Efendimize (s.a.v) kucak acan Medine. Muhaciri kucaklayarak sıcak bir yuva, kardeşlik diyarı olan Medine. Bugun Efendimize hasret milyonlarca Muslumana kucak acan, Efendimiz ile gul kokan şehir Medine...Şairler şiirlerinde bir şehri kucaklamaktan bahsederler, o şehir kimi zaman İstanbul, kimi zaman Paris, kimi zaman da dunyanın başka bir şehridir. Fakat kucaklayan şehirden bahsedebilen şairler gecmişte de gunumuzde de pek azdı. Yesrip, kendisine bir sığınak arayan son peygamberi yollarda karşılamış ve onu bir anne gibi bağrına basmıştı. Oysa şehirlerin annesi diye başka bir şehre denirdi. Bu kucuk şehir Yesrip, asırlara cağlara muştular gonderen, kucağı solmayan bir gul gibi O ’nun kokusunu nesillere teneffus ettiren zenginliğin sahibi bir şehir, yani Medine oldu. Bu şehrin silueti kac kez değişmiş olsa da O ’nun yuzu suyu hurmetiyle harcı karılmış olduğu icin olsa gerek hala en sevgili şehridir Musluman yureklerin.
Yesrip ’i Medine yapan dokunuşlar bugun bakıldığında basit gorulebilir, fakat benzer dokunuşları başka şehirlere yapsanız ne aynı etki olmakta ne de bu etkinin kabul edilebileceği turde bir kucaklama soz konusu olmaktadır.
Farabi, Tahsilus Sa ’ade eserinde şehirleri anlatırken sanki sadece Medine ’yi anlatıyordu. “İnsanların şehirlerde bir araya gelmesi, Âlemin butununde cisimlerin bir araya gelmelerine benzer. Âlemdeki bir ilkeden, nasıl butun ilkeler cıkıyorsa ve bunlar belirli varlık duzenini meydana getiriyorsa benzer şekilde toplum ve şehrin icindeki her şeyde bir ilk onder sonra onu takip eden onderlere itaat eden şehirliler ve bu şehirlileri takip eden diğer şehirliler vardır.“ Peygamberimiz (s.a.v.), Âlemdeki guzel meziyetleri bir araya getirip uzerinde birleştirerek Usve-i Hasene olarak bize sunmuş onderimizdir ve O, dunya uzerindeki hicretinin akabinde Medine ’de ilk dokunuşlarını yapmıştır. Her dokunuştan bir kurum şekillenmiş ve Muslumanların hayat seruveninde kalıcı duraklar haline gelmiştir.
Halid İmam Ebuşanp (Khaled Emam Abuşanp) Fıkıh ve Medine konulu bir yazıda “İslam Medine ’de mekÂnlaşmış, fıkıh ayetleri Medine ’de nazil olmuştur. Mahremiyet başta olmak uzere, evlerin ve sokakların nasıl olacağı, mescitlerin nasıl ve kimlerce yapılacağı beyt-ul malin nerede ve kimin kontrolunde olacağı Medine ’de oluşmuştur. Muslumanlar Mescid-i Nebevi merkezli şehirlerini nazil olan fıkıh ayetleri ve Hz. Peygamberin geliştirdiği kurallara gore inşa etmişlerdir. Bir bakıma fıkıh mekÂnlaşmış ve Medine ’yi oluşturarak, Muslumanların şehir anlayışlarının en onemli gostergelerinden birini ortaya cıkarmıştır.” diye izah ederek aslında Peygamberimizin de ayetlerden ilham ile şehri tanzim ettiğini vurgulamaktadır.
MEDİNE ŞEHRİNİN MERKEZİ Medine şehrinin merkezi olarak Mescid-i Nebevi temel alınmıştır. Merkez camidir ve cami toplayan birleştirendir. Hicretten sonra ensar ve muhaciri birleştiren ve kaynaştıran cami Mescid-i Nebevi olmuştur. Mescid-i Nebevi hurma dallarından Peygamberimizin (s.a.v.) de emeği ile birlikte inşa edilmişti. Muslumanlar el ele vermiş hurma ağacları ve kerpic binaya donuşmuş Allah ’ın evlerinden bir ev haline getirilmişti. Mescid-i Nebevi ’nin yerleşimindeki Hz Fatıma bahcesi, ecdadımızın asırlardır yaptığı camilerdeki avluya ilham kaynağı olmuş, bu avlunun merkezindeki su kuyusu ise şadırvanların atası olmuştur. Mescid-i Nebevi ’ nin hurma ağacları ve hurma dalları tarihi camilerimizde revaklar, kemerler, mukarnas ve bezemelere donuşerek gunumuze kadar malzeme ozelliğini olmasa da mekanik ifadesini devam ettirmiştir.
Mescid-i Nebevi ’nin bahcesinde Ashab-ı Suffe icin ayrılan alan, ozunde bir okuldur, fakat hakiki hayat bilgisinin verildiği bir okul… Oğrencilerine dunya ve ahiret hayatının bilgisi burada verilirdi. Bizzat Peygamberimizin (s.a.v.) Kur ’an tilaveti ve dini ilimler uzerine Suffe ehliyle sohbetleri olurdu. Kur ’an hafızlarının hadis ravilerinin coğu Suffe ’den cıkmıştır ve onlar ceşitli şehirlere giderek oralarda İslam ’ı tebliğ etmiş ve yeni Musluman olanlara İslam ’ın temel bilgilerini oğretmişlerdir. Suffe, aynı zamanda bir yetimhane bir misafirhane niteliği taşırdı. Evsizlerin, kimsesizlerin, dışarıdan gelenlerin barındığı bir alandı.
Peygamberimizin (s.a.v.) evi Mescid-i Nebevi ile birlikte inşa edilmiş diğer evler de onu izlemiştir. Peygamberimizin (s.a.v.) evinin buyukluğunu Hz. Aişe ’den rivayet edilen hadislerden anlayabiliyoruz. O evin alanı ne kadar zorlasak da azami 5-6 metrekareyi gecmemektedir. Maalesef camileri yaparken Mescid-i Nebevi ’yi ornek aldık, fakat evlerimizi yaparken Peygamberimizin (s.a.v.) evini ornek alanımız neredeyse hic yok. Sokaklar yuklu iki devenin karşılıklı olarak gecebileceği şekilde planlanmış, boylece karşılıklı evler arası hem mahremiyet sınırı korunmuş hem de birbirlerinin guneş almasına engel teşkil etme ihtimali kaldırılmıştı.
Medine ’de Peygamberimizin (s.a.v.) yonlendirilmesiyle teşkil edilen pazar yeri, İslam ekonomisindeki bazı temel noktaları vurgulayan şekilde planlanmıştı. Bu pazar yeri Yahudi ve muşriklerin pazar yerlerinden farklı bir alanda kurulmuştu. Dahası onlarınkinden farklı olarak pazar yeri vergisi yoktu ve pazar yerlerinin mulkiyeti şahısların uzerine gecemiyordu. Bu sayede tekelleşmenin onune gecilmiş, guclu olanın gucunu artırıp zayıf olanın daha da zayıflatılmasının onune gecilmiştir. Diğer pazarlardan farklı olan bu uygulamadan oturu Medine Musluman pazarı buyumuş ve rağbet goren bir yer haline gelmiştir.
Cennet-ul Baki Mezarlığı Mescid-i Nebevi ’nin hemen yakınındadır. Şehrin merkezinde olan mezarlık hem vefat eden Muslumanların defin işlemlerinin cabuk yapılmasını sağlamakta hem de yaşayanlara olumu hatırlatarak dunya hayatının gelip gecici olduğunu vurgulamaktadır.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bizzat ilgisiyle şekillenen Şehr-i Medine bu temel mekÂnlar uzerinden şekillenerek gelişmiş, yeni kurulan ya da mevcudu yeniden şekillenen İslam şehirlerine ornek olmuştur.
Kaynak: Sami Yaylalı, Altınoluk Dergisi 2019 Aralaık, Sayı:406


İslam ve İhsan