Gosterişli bir hayat icinde yaşan bir hukumdar, mumin bir kul ve Azrail (a.s). Ders cıkarmamız gereken ibretlik bir kıssa...Omrunu, son nefese ve Âhirete hazırlık gayretiyle yaşayan bir kimsenin nÂil olacağı lûtuf husûsunda Vehb bin Munebbih -rahmetullÂhi aleyh- şoyle bir hÂdise nakleder:
HukumdÂrın biri, bir yere gitmeye hazırlanırken uzerine giymek icin sayısız elbiseler icinden en guzelini ve binmek icin de bircok at icinden en rahvan ve gosterişli olanı secti. Adamlarıyla birlikte muhteşem bir tavırla, boburlenerek ve etrafına calım satarak yola cıktı. Yolda, ustu-başı perişan biri, atının yularına yapıştı. Hukumdar:
“–Sen de kimsin, benim karşımda kim oluyorsun, cekil onumden!” diye hışımla bağırdı.
Adamcağız ise sÂkince:
“–Sana soyleyeceklerim var! Senin icin cok hayÂtî bir mesele…” dedi.
Hukumdar merakla karışık bir hiddetle:
“–Soyle bakalım!” deyince, adam:
“–Gizlidir, eğil de kulağına soyleyeyim!” dedi.
Hukumdar eğildi, adam:
“–Ben AzrÂil ’im, canını almaya geldim!” dedi.
Hukumdar bir anda neye uğradığını şaşırdı, telÂşa kapıldı, aman dilemeye başladı:
“–Ne olur biraz musÂade et!..” dedi.
AzrÂil -aleyhisselÂm- ise:
“–Hayır, sana musÂade yok. Âilene de ulaşamayacaksın!” dedi ve oracıkta hukumdÂrın canını alıverdi.
Daha sonra yoluna devam eden AzrÂil -aleyhisselÂm- sÂlih bir mu ’min kul ile karşılaştı. Ona selÂm verdikten sonra:
“–Seninle bir işim var, bunu sana gizli soyleyeceğim.” dedi ve kulağına eğilerek kendisinin AzrÂil olduğunu soyledi. Mu ’min kul buna sevindi ve:
“–Hoş geldin, kac zamandır seni bekliyordum. Butun gayretim, noksanlarımı ve kusurlarımı bertaraf edip olum Ânımı guzelleştirebilmek icindi. DÂim son nefesimin endişesi ve hazırlığı icinde idim.” dedi.
AzrÂil -aleyhisselÂm-:
“–Oyle ise yapmakta olduğun işi tamamla.” dedi.
Adam:
“–Benim en muhim işim, Allah TeÂl ’ya vuslattır.” dedi.
Bunun uzerine olum meleği:
“–Hangi hÂl uzere istersen, o hÂl uzere canını alayım.” dedi.
Adam:
“–Buna imkÂn var mı?” diye sordu.
Melek:
“–Evet, senin icin bununla emrolundum.” dedi.
Adam:
“–O hÂlde abdestimi tÂzeleyeyim, namaza başlayayım ve başım secdede iken canımı al.” dedi ve hakîkaten oyle oldu. (İhyÂ, IV, 834-5)
Şunu da unutmamak gerekir ki, dunyaya dair perdelerin kapanıp berzah Âlemine Âit perdelerin acıldığı olum Ânı gelip cattığında yapılacak bir tevbe makbul değildir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Kotulukleri yapıp yapıp da iclerinden birine olum gelip catınca; «Ben şimdi tevbe ettim!» diyenler ile kÂfir olarak olenler icin (kabul edilecek) tevbe yoktur! Onlar icin acı bir azap hazırlamışızdır.” (en-NisÂ, 18)
Son olarak Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in, kendisinden du talebinde bulunan kimseye; “(Allah TeÂlÂ) bulunduğun her yerde, kolayca hayır yapmanı sağlasın.” buyurması, dunya ve Âhiret saÂdeti icin yapılmış belki de en guzel duÂdır. Nitekim bulunduğu zaman ve mekÂnda kendisine Âhiret saÂdetini kazandırabilecek bir hayır kapısının acılması, bir mu ’min icin en buyuk lûtuftur. Mu ’min, dÂim bu lûtfun peşinde koşmalıdır.
Mesel Hazret-i Ebû Bekir -radıyallÂhu anh- ’ın henuz sabah namazına gelmeden evvel, hasta olduğunu bildiği Abdurrahman bin Avf ’a uğrayarak gecmiş olsun ziyaretinde bulunması, cÂmiye girmeden evvel ac bir kimseyi gorerek evlÂdının elindeki arpa ekmeğini ona vermesi ve nihayet gune orucla başlaması neticesinde Efendimiz ’in; “Seni cennetle mujdelerim (ey Ebû Bekir)!” ifadesine nÂil olması, bu lûtfun peşinde koşmasının bir neticesidir.[1]
Gunumuzde de bir musluman, Dunya ’nın neresinde olursa olsun, hangi toplum icinde bulunursa bulunsun, hÂl ve tavırlarıyla dÂim İslÂm ’ın guler yuzunu insanlığa sergilemeye calışmalıdır. Bunu, kendisinin uhrevî saÂdeti icin bir fırsat bilmelidir.
Zira insanlar şahsiyet ve karaktere hayrandır. Nitekim 1. Murad HÂn ’ın Kosova ’yı, Fatih Sultan Mehmed HÂn ’ın da Bosna ’yı fethinden sonra bu mıntıkalara; takvÂda derinleşmiş, gonul ehli, temiz Anadolu halkını yerleştirmiş olması, Arnavut ve Boşnakların onların guzel hÂl ve ahlÂklarına meftûn olarak hidÂyetle şereflenmelerine vesîle olmuştur.
Âyet-i kerîmede de şoyle buyrulur:
“…Kim onu (bir insanı) ihy ederse, butun insanları ihy etmiş gibi olur…” (el-MÂide, 32)
VelhÂsıl hayatımızın her Ânını takv ile ziynetlendirip, gerektiği yerde sozumuzle, gerektiğinde de hÂl lisÂnımızla dÂim İslÂm ’ın dÂvetcileri olalım. Bu ebediyet yolculuğunda Rabbimiz ’in huzûruna rÂzı ve hoşnud olacağı gonuller goturelim.
CenÂb-ı Hak, ebediyet yolculuğunda takvÂyı gonullerimizin bitmez-tukenmez hazinesi eylesin. Cumlemizi rahmetiyle mağfiret buyursun. Âmîn!..
Dipnotlar:
[1] Heysemî, III, 163-164. Ayrıca bkz. Ebû DÂvûd, ZekÂt, 36/1670; HÂkim, I, 571/1501.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ocak Sayı: 179


İslam ve İhsan