
Ribi bin Amr el-EnsÂrî (r.a.) kimdir? İran ordusu komutanı Rustem ’e gonderilen elci, Ribi bin Amr ’ın (r.a.) hayatı...Rib ’î ibni Amr el-EnsÂrî radıyallahu anh, duşman karşısında sarsılmaz bir iman, yıkılmaz bir şecaat ve cesaret sergileyen bir sahabi!.
İran ordusu komutanı Rustem ’in isteği uzerine gonderilen ikinci İslÂm elcisi!.. İslÂm ’ı tebliğde Rustem ’in karşısında vakur cevaplarıyla, tavizsiz davranış ve dik duruşlarıyla tanınan bir tebliğ eri!.. Hakkı soylemekten cekinmeyen, duşmandan korkup urkmeyen bir kahraman yiğit!..
O, el-EnsÂrî nisbesi ile tanındığına gore Medine ’de doğup buyuduğu anlaşılmaktadır. Fakat hangi kabileye mensub olduğu, İslÂm ’la ne zaman şereflendiği, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ’le nerede ve nasıl buluştuğu bilinmemektedir. Hayatı hakkında fazla bir bilgiye ulaşılamamaktadır.
O, Bedir ashÂbı icerisinde gosterilmektedir. Bedir savaşında bulunduğu ve Sıffın ’de Hazreti Ali radıyallahu anh ’ın tarafında savaştığı rivayet edilmektedir. (İsÂbe, II, 379; Usdu ’l-ğabe, II, 253.)
Rib ’î ibni Amr radıyallahu anh, Hazreti Omer radıyallahu anh ’in halifeliği zamanında İslÂm elcisi olarak vazife yaptı. O donemde İslÂm ’ın adalet şemsiyesi altında yaşayan muslumanlar bir taraftan altın devirlerini yaşarken, diğer taraftan da İslÂm orduları, dort bir cephede savaşıyordu. Yeni fetihler, zaferler kazanıyor ve İslÂm topraklarını genişletiyorlardı.
RESÛLULLAH'IN FETİH DUÂSI Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cevre ulkelerin başkanları, Kral ve Hukumdarlarına mektublar yazarak tebliğde bulunduğu zaman, onları İslÂm ’a dÂvet edip “İslÂm olun, selÂmet bulun!” diye uyarmıştı.
İran Kisrasına gonderdiği mektubu Perviz alınca yırtıp parcalamıştı. Fahr-i KÂinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onun bu davranışına cok uzulmuş ve Kisra hakkında:
“Ya Rabbi, nasıl o benim mektubumu parcaladıysa, sen de onu ve onun mulkunu parca parca et!...” diye du etmişti. İşte o duÂnın gercekleşmesi yakınlaşmıştı. İran Kisrası Perviz, oğlu Şirviye tarafından hancer ile oldurulmuş ve şimdi sıra mulkunun parcalanmasına gelmişti.
Rib ’î radıyallahu anh, Hazreti Omer radıyallahu anh ’in hılafeti doneminde SÂ ’d ibni Ebî Vakkas radıyallahu anh ’ın kumandası altındaki ordu ile İran ’ın fethine katıldı. İslÂm ordusu Acem topraklarına dayandı. İran kisrası Yezd-i Curd ’un kumandanı Rustem, dahili saltanat catışmalarından dolayı İslÂm ordusuyla carpışmak istemiyordu. Muslumanlarla bir sulh zemini arıyordu. Ancak hazırlıklarını da ihmal etmiyordu.
İslÂm ordusunun 34 bin mevcuduna karşılık, İran ordusunun 80 bin yedeği yanında 120 bin mevcudu vardı. Bu mevcudun 30 bini, kacmaması icin zincirlerle birbirine bağlandı. Buna rağmen Rustem kendine guvenemiyordu. Sa ’d ibni Ebi Vakkas radıyallahu anh ’ten sık sık elciler isteyerek onu oyalamaya calışıyordu.
İslÂm ordusu dinimizin emrine uyarak, once elciler gonderip duşmanını İslÂm ’a dÂvet ediyordu. Bunun icin Rustem ’e birkac elci gonderdi. Rustem ise her seferinde bu elcilerin dÂvetini reddetti.
KİBİRLİ KOMUTAN Rib ’î ibni Âmr radıyallahu anh, Rustem ’in yanına gonderilen ikinci elci idi. Onun duşman karşısında sergilediği cesaret, şecaat ve serin kanlı dik duruşu, dovulmekten, oldurulmekten korkmadan Hakkı tebliğ edişi dillere destandı. Şoyle ki:
O, İran komutanı Rustem ’in yanına vardığında, hic gormediği şatafatlı bir manzara ile karşılaşmıştı. Bulunduğu yer, nakışlı yastıklar, kadifeden halılar, inci ve yakutlar ve daha bircok ziynetlerle suslenmişti. Rustem, altın kaplama bir koltukta oturuyordu. Etrafındaki insanlar bir kole gibi kendisine hizmet ediyordu.
Rib ’î radıyallahu anh ise gayet sade ve eski bir kıyafet giymişti. Eğri bir kılıncı, eğilmiş bir kalkanı ve celimsiz bir atı vardı. Rustem ’in şatafatı onu hic mi hic cezbetmemiş ve değiştirmemişti. Butun bu gorduklerine karşılık, onun da sarsılmaz bir imanı, yıkılmaz bir şecaati ve cesareti vardı. Halılarla ortulu yere varınca, atından indi ve hemen oraya atını bağladı. Silahı, zırhı, uzerinde ve miğferi başında idi. Ona:
“SilÂhını bırak da gel!” dediler. O da:
“-Beni boyle kabul ederseniz ne ÂlÂ, yoksa doner giderim. Ben kendiliğimden buraya gelmedim. Siz dÂvet ettiniz de geldim” diyerek gayet vakur ve cesur bir cevap verdi. Orada bulunanlar, bu celimsiz insanın gosterdiği cesaret, şecaat ve kahramanlık karşısında şaşırıp kaldılar. Rustem buyuk bir gurur ve kibirle:
“Bırakın onu!.. Gelsin!..” dedi. Rib ’î radıyallahu anh bir mu ’min mehÂbetiyle ve korkusuzca ilerledi. Rustem ’in yanına yaklaştığında, mızrağını yere sapladı. Yerde ipekli yastıklar vardı. Mızrağın keskin ucu, ipek yastıkları delip gecti.
Rustem ’in ve etrafındakilerin fevkalÂde değer verdiği bu suslu yastıkların, Rib ’î icin hic ehemmiyeti yoktu. Onun tek duşuncesi, elcilik vazifesini, İslÂm ’ın izzetine uygun bir şekilde yerine getirebilmekti. Rustem yine gurur ve kibirle:
“-Ne diyorsan soyle!.. Anlat bakalım!” dedi.
ALLAH'IN VAADİ Rib ’î radıyallahu anh son derece asaletle, ciddi ve vakur bir eda ile şoyle dedi:
“-Allah u TeÂl dilediği kimseleri kula kulluktan kendisine kulluğa, dunya sıkıntılarından ve bÂtıl dinlerin zulmunden kurtarıp İslÂm adaletine ulaştırmak icin bize bir Peygamber gonderdi. Kim bu dini kabul ederse, bizden olur, biz de doner gideriz. Kim de kabul etmezse, Allah ’ın vaad ettiğine kavuşuncaya kadar onunla savaşırız” diyerek cesûrÂne bir cevab verdi. Rustem ona:
“-Allah'ın vaad ettiği nedir?” dedi. Rib ’î radıyallahu anh:
“-KÂfirlerle savaşırken olen icin cennet, geride kalanlar icin ise zaferdir” dedi. Rustem:
“-Soylediklerini dinledim. Bu mevzuyu duşunmemiz icin bize muhlet verir misin?” dedi. Rib ’î radıyallahu anh de:
“-Evet, istediğiniz muhleti veririz” dedi. Rustem:
“-Kac gun muhlet verirsiniz?” diye sordu. Rib ’î radıyallahu anh de:
“-Bir veya iki gun ancak muhlet veririz” dedi. Rustem tekrar:
“-Hayır!.. Âlim­lerimiz ve reislerimizle mektuplaşmamız icin bu vakit az olur” dedi. Rib ’î radıyallahu anh hic cekinmeden ve korkmadan şoyle dedi:
“-Peygamberimiz bize, duşmanla karşılaştığımız zaman, uc gunden fazla muhlet vermememizi emretti. Duşun ve adamlarına sor, bu muhlet icinde şu uc şıktan birini tercih et! Musluman olmak, cizye vermek ve harb etmek.” Rustem tekrar sordu:
“-Sen onların efendisi misin?” Rib ’î radıyallahu anh:
“-Hayır!... Ancak muslumanlar birbirlerine kuvvet ve destek veren tek vucut gibidir” diye cevab verdi. Rustem İslÂm elcisinin bu cevabları uzerine adamlarını topladı ve :
“-Bu adamın sozlerinden daha kıymetli ve kabule şÃ‚yan bir soz duydunuz mu?” dedi. Adamları, Rustem ’in bu sozlerine şiddetli bir tepki gosterip şoyle karşılık verdiler:
“-Kendi dinini bırakıp, onun soylediklerine meyletmekten Allah seni muhafaza etsin! O adamın elbiselerini gormedin mi? Boyle elbiseler giyen adamın sozlerinde ne olabilir ki?” dediler. Bunun uzerine Rustem, adamlarına:
“-Yazıklar olsun size! Siz elbiselere mi bakıyorsunuz? İnsanın şahsiyeti elbiseleri ile değil, akıl, kabiliyet, fikir, duşunce ve konuşması iledir. Bunlar zaten yiyecek ve elbiseye onem vermezler. Onlara gore onemli olan, akıl, fikir, goruş ve kabiliyettir” dedi.
İslam elcilerinin sozleri kabul edilmeyip, dÂvetleri dinlenmeyince iki ordu karşı karşıya geldi.
Rib ’î radıyallahu anh gibi elbise giyenlerden muteşekkil 34 bin kişilik İslÂm ordusu, suslu elbiseler ve ziynetler icerisinde bulunan 200 bin kişilik İran ordusuna kısa surede galip geldi.
İslÂm orduları Meda­yin ’e girdi. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ’in duÂsı gercekleşti. Herkes buna şahit oldu. İslÂm ordusundan, cok az kimse şehit olurken, İran ordusu 120 bin kişi zayiat vererek firar etti. (İsÂbe, I, 503; Hayatu ’s-sahÂbe, I, 157; Taberî, III, 518-524.)
Sıffın Savaşı ’nda Hazreti Ali radıyallahu anh ’ın tarafında savaştığı rivayet edilen Rib ’î ibni Amr radıyallahu anh ’ın nerede ve ne zaman vefat ettiği de bilinmemektedir. (İsÂbe, II, 379; Usdu ’l-ğabe, II, 253.)
Allah ondan razı olsun. Cenab-ı Hak cumlemize, Rib ’î ibni Amr radıyallahu anh ’ın cesaret, şecaat, asalet ve tebliğ heyecanından hisseler alabilmeyi ve şefaatlerine erebilmeyi nasib eylesin. Âmin.
Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 363
İslam ve İhsan