
Cuneyd-i BağdÂdî -kuddise sirruh- Yemen collerinde gezerken bir av kopeği gormuş. Bakmış ki dişleri dokulmuş, arslanlara saldıran pencesinde kuvvet kalmamış, miskinleşmiş, kocamış tilkiye donmuş. Vaktiyle yaban okuzlerine, geyiklere atılır, onları tutarken, şimdi ev koyunlarından tos yemeye başlamış.
Cuneyd, o kopeği oyle zavallı, bitkin ve hÂlsiz gorunce kendi azığından ona bir parca vermiş. Ve bu kopeğe karşı huzunle şu sozleri soylemiş:
“Ey kopek! Bilmem ki yarına ikimizden hangimiz daha iyi cıkacak. ZÂhire bakılırsa bugun insan olduğum icin ben senden iyiyim. Fakat bilmem ki, kaz ve kader başıma ne getirecek! Eğer îmÂnımın ayağı kaymazsa, başıma CenÂb-ı Hakk ’ın affı tÂcını giyeceğim. Eğer uzerimdeki mÂrifet kisvesi soyulacak olursa, senden cok aşağı olacağım. Zira kopek ne kadar kotu huylu olursa olsun, onu cehenneme goturmezler.”
İşte bu hissiyÂtı kalbinde taşıyan bir mu ’min, dunya hayÂtını bir mayın tarlasında yururcesine mustesn bir hassÂsiyet ile yaşar. Dunyada varacağı son konağın, cennet bahcelerinden biri olması icin kabristanların sessiz irşÃ‚dına cÂn u gonulden rÂm olur. Olume hazırlığın, kendine kabir hazırlamak değil, kabre kendini hazırlamaktan ibÂret olduğunun hikmetine erer.
KURTULUŞA GOTUREN AMEL
VefÂtından sonra sevenlerinden biri ŞÃ‚h-ı Nakşibend Hazretleri ’ni ruyasında gormuş ve sormuş:
“–Ne amel işleyelim ki kurtuluşa erelim?”
Hazret buyurmuş ki:
“–Son nefeste ne ile meşgûl olmak gerekirse, onunla meşgûl olunuz.”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından 1, Erkam Yayınları, 2011
İslam ve İhsan