Peygamber Efendimizin "Sizin en hayırlınız Kur ’an ’ı oğrenen ve oğretendir" hadisine uygun bir hayat yaşayan ve bir asra dayanan omrunde sayısız hafız yetiştiren abide şahsiyetlerden Abdurrahman Gurses, hayırla yad ediliyor.
Beyazıt Camisinde 40 yıl imamlık yapan Gurses, reis'ul kurra makamında da bulundu. Kıraatini dinlemek icin binlerce insanın Anadolu'dan İstanbul'a geldiği Gurses, "Kıraat ilminin kendi nesli, kendi kuşağı itibarıyla, yaşayan son halkası ve asrın bu anlamda en buyuk ustadıydı." şeklinde nitelendiriliyor.

Cengelkoy Yıldırım Beyazıt Camisi İmam Hatibi Mustafa Demirkan, kurra hafızlığı ve hocası Reis'ul Kurra Abdurrahman Gurses'i AA muhabirine anlattı.

"KIYAMETE KADAR DA BOYLE DEVAM EDECEKTİR"

Butun reis ve şeyh'ul kurralar icin rahmet dileyen Demirkan, "kurra"lık muessesinin bizzat Hz Muhammed tarafından, Medine-i Munevvere'deki Mescid-i Nebevi'de, Ashab-ı Suffa'yla başlatıldığını soyledi.

Demirkan, bu ilmin daha sonra dalga dalga kainata yayıldığını dile getirerek, bunu sadece kitabi olarak muhafaza etmenin mumkun olmadığını kaydetti. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin izlediği yolu anımsatan Demirkan, "Cebrail Aleyhisselam Allah'tan aldığı gibi Resulullah Efendimize nakletti. Cebrail okudu, Resulullah dinledi, Resulullah okudu, Cebrail dinledi. Buna arz ve sima denir. Boylece Resulullah Efendimiz, Ashab-ı Kiram'a oğretti, onlar da tabiine oğretti, onlar da sonra gelenlere... Boyle, boyle bize kadar geldi ve kıyamete kadar da boyle devam edecektir." diye konuştu.

Kur'an-ı Kerim'in bizzat Allah tarafından korunduğunu vurgulayan Demirkan, "Şuphesiz o zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz." ayetini hatırlattı.

"NASIL 'KURRA' OLUNUR?"

Kur'an-ı Kerim haric hicbir kitabın baştan sona kadar harf harf ezberlenmediğini aktaran Demirkan, "kurra" kavramını şoyle acıkladı:

"Once Kur'an-ı Kerim nazil oldu. Olduğu şekilde de Resulullah Sahabe-i Kiramına ezberletti. Bu bazı kelimelerde, bazı değişik vucuhatlar ceşitli şekillerde nazil olmuştur. Bu nazil olan şekilleri Resulullah aynı şekilde oğretti. Bu nazil olan şekilleri hıfz edene hafız denir. Ama butun kelimatı, değişik şekilde nazil olan kelimeleri edası dahil nazil olduğu şekilde hıfz edene kurra denir."

Alınan bu ilmi okutan kişiye de "şeyh'ul kurra" denildiğini ifade eden Demirkan, "Bu şeyh'ul kurraların da bir reisi oluyor. Buna da reis'ul kurra deniyor. Kimin icazeti mukaddem (once) ise o mevcut şeyh'ul kurralar arasından secilir ve reis'ul kurra olur. Bu riyaset aynen devam ediyor." değerlendirmelerinde bulundu.

Demirkan, hafızın yetişmesi icin bazı şartları taşıması gerektiğini anlatarak, bazı ozellikleri şoyle sıraladı:

"Sarf, nahiv ilmine vakıf olacak. Kur'an-ı Kerim'i baştan sona kadar ezbere bilmeli. Talim okumalı ve sonrasında 10 imamın kıraatiyle ve 20 raviyle baştan sona bir hatm-i şerif indirir. İkinci bir hatim başlanır ve her bir raviye 2 şer tane daha ravi ilave edilir. Her ikisini de cem edene imtihan neticesinde icazet verilir. Kişi boylece kurra olur. Bu en az 4 yıl suruyor."

"OĞLUM BU KIRAAT İLMİ İKİ KANATLIDIR"

Demirkan, şimdiki Reis'ul Kurra Ahmet Arslanlar'dan once kendi hocası Abdurrahman Gurses'in bu makamda bulunduğunu hatırlattı.

Gurses'le tanışmasını anlatan Demirkan, "İmam Hatip'te oğrenciyken Kur'an Kerim musabakası oldu. Orada birinci olanları bir geziye cıkardılar. Hocamızı o zamana kadar tanımıyordum. Tevafuk oldu yan yana geldik. Bana 'Oğlum bu kıraat ilmi iki kanatlıdır. Biri bende diğeri sende. Bendekini de sana vereyim cift kanatlı ol.' dedi. O yaz ilim almaya başladım kendisinden ve son nefesine kadar beraberdik." diye konuştu.

Hz Allah'ın Abdurrahman Gurses gibi insanlarla Kur'an-ı muhafaza ettiğini dile getiren Demirkan, bu gibi kişilerin Kur'an-ı Kerim'i kalplerine nakşettiğini soyledi.

Abdurrahman Hoca gibi insanların tevazu ve vakar sıfatlarını bir arada barındırdıklarını ifade eden Demirkan, şu anekdotu anlattı:

"Cumhuriyet doneminde ehli kalem, birinin evinde toplanıp sohbet ederlerdi. Hoca efendi de Kur'an okumak icin oradaymış. Euzu Besmele cektiği anda kulağına 'Konuşacak kişiler var biraz kısa kes.' demişler. O da ayete başlamadan 'Sadakallahulazim. İnsan kelamının tercih edildiği bir mecliste Kelam-ı ilahiye kıraat caiz değildir.' der."

ABDURRAHMAN GURSES KİMDİR?

Sakarya Hendek'te 1909'da doğan Gurses, hafızlığını babası Said Efendi'de ikmal etti. Gurses daha sonra talim ve tecvit eğitimi icin Hendek'e, ardından İstanbul'a geldi.

İstanbul'da Hasan Fehmi Efendi'den kıraat ilmini alan Gurses, butun usul ve kaidelerini tamamlayarak "kurra" unvanını elde etti. Gurses, sırasıyla Fatih'te Mihrimah Sultan, Şişli Teşvikiye ve en son da Beyazıt Camisine imam olarak atandı.

Gurses, Beyazıt Camisi'ndeki gorevini emekli oluncaya kadar oğrenci yetiştirerek devam etti.

Kıraat ilminde onemli bir yeri olan Gurses, "Aşere Takrip Tayyibe" konusunda da dunyanın en onemli hocaları arasında yer almıştı.

Gurses, o donemler Haseki'deki eğitim merkezinde hafız yetiştirmeye devam etti.

Ağustos 1999'daki vefatına kadar eğitim veren Gurses, 40 yıl imamlık yaptığı Beyazıt Camisi bahcesinde toprağa verildi.

Kaynak: AA
İslam ve İhsan