Neden ağlıyorsun? Seni boylesine mahzun eden şey nedir?Abdullah bin MubÂrek Hazretleri, kotu huylu bir kimseyle yolculuk yapmıştı. Seyahatleri bitip ayrıldıklarında Abdullah bin Mubarek icli icli ağlamaya başladı. Bu hÂle şaşıran dostları:
“–Neden ağlıyorsun? Seni boylesine mahzun eden şey nedir?” diye sordular.
O kadri yuce Hak dostu, bir ic cekti ve nemli gozlerle:
“–O kadar yolculuğa rağmen beraberimde bulunan arkadaşımın kotu hÂllerini duzeltemedim. O bîcÂrenin ahlÂkını guzelleştiremedim. Duşunuyorum ki; acab benim bir noksanlığımdan oturu mu ona faydalı olamadım? ŞÃ‚yet o, benden kaynaklanan bir hatÂdan dolayı istikÂmete gelmediyse, yarın hÂlim nice olur!” dedi ve hıckırıkları boğazında duğumlenmiş bir vaziyette ağlamasına devam etti.
KISSADAN HİSSE: Dostluklar dÂim mÂnevî acıdan faydalı bir maksat uzerine bin edilmelidir. Buna gore sÂlihlerle dostluk ve ulfet, onlardan istifÂde icin; sÂlih olmayan ve hatt noksanlıkları bulunan mÂnen zayıf kimselerle dostluk ve ulfet ise, onlara faydalı olabilmek icin olmalıdır. Zîr mÂnevî faydadan uzak ve sırf gafletle tesis edilmiş dostluklar, iki dunyÂyı da mahvedecek bir zarar demektir. Ve bu zararın en hafifi dahî:
“Kır atın yanında duran, ya huyundan ya suyundan!” meselince bir Âkıbet yaşatır.
Diğer taraftan noksan ve eksiği bulunan kimseleri istikÂmete yoneltirken takip edilecek uslûp, menfî bir netice karşısında onları rencide etmek değil, acaba bende bir kusur var mı, diye once kendi nefsini muhÂsebe etmektir. Zîr eğer bizden kaynaklanan hatÂlar ve eksiklikler dolayısıyla muhÂtabımızı doğru yola sevk edememişsek, bunun hesap ve vebÂli cok ağır olur. GÂye, perde olmak değil, perdeleri acıp hakîkati gosterebilmektir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan