Cuma hutbesine neden kılıcla cıkılıyor? Hutbede kılıc geleneği.Osmanlı ta­rihi boyunca kılıcla fethedilen şehirlerde en az bir cÂmide “an-fetih” sûretiyle hatîb efendi Cuma hutbesine kılıcla cıkar ve ona dayanarak hutbesini okurdu. Bu gelenek, Edirne ’deki Eski (Ulu) Camiî ’nde 609 yıldır, Bandırma Edincik ’teki Emir Sultan Camiî ’nde 621 yıldır, Kastamonu ’daki Atabeygazi Camiî ’nde 746 yıldır, Canakkale ’nin Gelibolu ilcesindeki Gazi Suleyman Paşa Camiî ’nde 709 ve bazı tarihi camilerde hÂla devam ediyor.
FÂtih, ŞehzÂdebaşı, BÂyezîd yolunu tÂkip ederek ilerliyordu. Yol kenarlarında askerler selÂma durmuştu. Rum kızları ise, genc pÂdişÃ‚hı cicek yağmuruna tutuyorlardı. Bu sırada bir derviş, yolun ortasına cıktı. FÂtih ’e hitÂben:
“–İstanbul ’u fethettim diye bu kadar kendine pÂye cıkarma! Sen İstanbul ’u bizim gibi dervişlerin duÂsı ile aldın...” dedi.
KILICLA HUTBE GELENEĞİ FÂtih de cevÂben:
“–Doğru soylersin derviş baba... LÂkin bir harp, du askeri ile kılıc askeri muşterek hareket ederse, zafere ulaşır. DuÂyı bırakanları, Âhirette Cehennem bekler. Kılıcı bırakanlara da, cok yazık olur! Du temel sÂiktir. LÂkin ona esbÂba tevessul de eklenmelidir ki, netice alınabilsin! İşte bugun de boyle olmuştur. Hep birlikte hem du eyledik, hem de kılıc salladık; zafer muyesser oldu. Zaferin sırrı, Hazret-i Peygamber -sal­lÂl­l­hu aleyhi ve sellem- ’in izini tÂkip etmektir...” dedi.
Buyuk HunkÂr, bu sû­ret­le kendisinden sonra gelecek nesle de, zaferin mecbûrî şartının; kılıcın, Kur ’Ân rûhu istikÂmetinde kullanılması ile mumkun olacağını ne guzel ifÂde etmiştir.
Bundan dolayıdır ki, butun Osmanlı ta­rihi boyunca kılıcla fethedilen şehirlerde en az bir cÂmide “an-fetih” sûretiyle hatîb efendi Cuma hutbesine kılıcla cıkar ve ona dayanarak hutbesini okurdu. Bunun mÂnÂsı, hatîbin konuşma hakkı ve hurriyetinin, kuvvet ve kudreti elinde bulundurmakla mumkun olduğuna işÃ‚retti.
Bugun bile BÂyezîd CÂmi-i Şerîfi ’nde hatipler hutbeye kılıcla cıkarlar. Diğer taraftan şÃ‚yet fethedilen belde kılıc girmeden sulhen ele gecmişse, orada da hatip efendi, Cuma hutbesine “an-vatan” sûretiyle, elinde bir Kur ’Ân-ı Kerîm ile cıkardı.
FETHİN MANEVİ KAHRAMANI FÂtih Sultan Mehmed Han, İstanbul ’un fethini maddî sebepler kadar mÂneviyat ricÂlinin himmetine de atfetmektedir. Bundan dolayı kendisine gul atan Rum kızlarına hocası Akşemseddîn Hazretleri ’ni gosteriyor ve bu iltifatların, asıl onun, yani fetihte kendisine omuz veren mÂneviyat ricÂlinin hakkı olduğunu ifÂde etmek istiyordu.
Onun, Akşemseddîn Hazretleri ’ne gosterdiği tÂzim, pek yuksektir. Oyle ki, İstanbul ’u fethettiği gun etrafındakilere:
“–Bende gorduğunuz bu sevinc ve huzur, yalnız bu kalenin fethinden değil; Akşemseddîn gibi azîz ve mubÂrek bir Allah dostunun benim zamanımda ve benimle beraber olmasındandır...” demesi, şÃ‚yÂn-ı dikkattir.
Şiirlerini «Avnî» mahlasıyla yazan HunkÂr ’ın rûhî derinliğini aksettiren şu iki beytinde, onun i‘lÂ-yı kelimetullÂh dÂvÂsında AllÂh ’ın nebîleri ile velîlerine istinÂd ettiği gorulmektedir:
İmtisÂl-i «cÂhidû fillÂh» oluptur niyyetum
“Niyyetim; «Allah yolunda cihÂd ediniz!» emrine riÂyet etmektir. Gayretim de, İslÂm dîninin hÂlis ve ulvî gayretidir.”
Enbiy vu evliyÂya istinÂdım var benim,
Lûtf-i Hak ’tandır hemÂn ummîd-i feth u nusretum
“Benim, peygamberlere ve Allah dostlarına bağlılığım vardır. Fetih ve zafer umîdim de, dÂim AllÂh ’ın lûtfundandır.”
FETİHTEN ONCE FETHE DAİR HABERLER İşte onun enbiyÂya ve ehlullÂha karşı bu yuce bağlılık ve ihtirÂmıdır ki, onların himmet ve feyzlerinden dÂim mustefîd olmasına vesîle olmuştur. Nitekim başta Akşemseddîn Hazretleri olmak uzere butun evliyÂullÂh, bilhassa İstanbul ’un fethinde ona her turlu maddî ve mÂnevî yardımı sağlamışlardır. Oyle ki Akşemseddîn Hazretleri, FÂtih ’e fetihten evvel istikbÂle Âit mÂlûmatlar bile vermiştir. Daha sonra Akşemseddîn -kuddise sirruh- Hazretleri ’ne, fethi muteÂkıben:
“–Nicin fethi onceden haber vererek, istikbÂl hakkında sozler soyledin?” diye sorulunca, o da:
“–Kardeşim Hızır -aleyhisselÂm- ’dan, fethin ne zaman zuhûr ede­ce­ğini oğrenmiştik!..” buyurdu.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan