İslam toplumu nasıl doğdu? İslam toplumun bina edildiği ilkeler ve ozellikler nelerdir?Âyetleri nuzul sırasına gore takip ettiğimizde İslÂm toplumunun nasıl doğduğunu gormeye başlarız. Muşrik toplum karanlıklar icindeyken vahyin nûru şavkımaya başlamıştı. Karanlık perde delinmiş ve yavaş yavaş yırtılmaya başlamıştı. Allah TeÂl okuma ve yazmanın onemine dikkat cektikten sonra Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e kalkıp gecenin yarısını namaz ve Kur ’Ân ile gecirmesini emretti. O da kendisine inanan bir avuc mu ’min ile birlikte uzun uzun gece ibadetleri yapmaya başladı. Bir muddet sonra Allah TeÂl bu emrini hafifletti. Herkesin kolayına geldiği kadar ibadet edebileceğini soyledi.1 Ama onlar yine de gecenin onemli bir kısmını ibadetle geciriyorlardı. Rablerine cokca ibadet ederek imanları kuvvetleniyor, kalpleri temizleniyor ve mÂnen yukseliyorlardı.2
İLK GUNLERDE NAZİL OLAN AYETLER İlk gunlerde nÂzil olan Âyetler, insanları tefekkure sevkediyordu. Devamlı insanın ve kÂinatın yaratılışına, bundaki ihtişam ve sanata ve insana lutfedilen maddî-mÂnevî nimetlere bakmayı emrediyordu. Olumun ve kıyametin dehşetli hallerini, cennetteki muhteşem nimetleri ve cehennemdeki şiddetli azabı haber veriyordu. Onceki milletlerin kıssa ve haberlerini naklediyor, insanların yeryuzunde gezip dolaşarak onların akıbetlerinden ibret almalarını istiyordu. Bu durum, inkÂrcıları uyarırken mu ’minlerin de kalplerini sabitleştiriyor, imanlarını artırıyor ve onlar icin buyuk bir tesellî kaynağı oluyordu. Gelen Âyetlerde sık sık Kur ’Ân ’ın ve Rasûlullah ’ın doğruluğuna vurgu yapılarak bu iki husus mu ’minlerin kalbine iyice yerleştirildi.
Oncelikle muslumanlara her işlerini Allah ’ın ismiyle yapmaları oğretildi. DÂim Rablerine hamd etmeleri, sadece O ’na ibadet edip, sadece O ’ndan yardım dilemeleri, dosdoğru yol uzere sabit kalıp, yanlış yollara sapmamak icin dua etmeleri istendi.3
Allah TeÂl bir muddet sonra onlara kendi yolunda infak etmeyi ve comert davranmayı emretti. Yetime ikram etmeyen, yoksulu doyurmaya teşvik etmeyen ve malını biriktirip Allah yolunda harcamayanları azarladı.4
İnsanlar genel olarak yaratılış maksatlarına uygun yaşamıyorlardı. Bu sebeple de ebedî hayatı hep ziyan ediyorlardı. Ancak salih ameller işleyen, birbirlerine hakkı, Allah ’ın emirlerine itaat etmeyi ve bu hususta sabırlı ve merhametli davranmayı tavsiye eden mu ’minler bunun hÂricinde idi. Onlar bitip tukenmez bir ecir kazanıyorlardı.5
Zavallı muşrikler de muslumanları tekrar kufre dondurmek icin calışıyorlardı. Alaycı, aşağılayıcı ve sert bir dil kullanıyor, muslumanların namaz kılmalarını engellemeye gayret ediyorlardı.6 Onların sozlu ve fiilî saldırıları artarak devam ediyor ve dayanılmaz bir hÂl alıyordu. Nihayetinde muslumanların bir kısmı Habeşistan ’a hicret etmek zorunda kaldı.
Rasûlullah (s.a.v) butun zorluklara rağmen İslÂm ’ı anlatmaya devam ediyordu. Muşrikler onu davasından vazgecirebilmek icin ambargo uyguladılar. Muslumanlarla kız alıp vermeyi ve ticareti kestiler. Onları buyuk sıkıntılara maruz bıraktılar.7 Ancak bunların hicbirisi, mu ’minleri İslÂm ’dan donduremediği gibi aksine onların birbirlerine daha fazla kenetlenmesine sebep oluyordu.
Allah TeÂl mu ’minleri sabra teşvik etti. Kendilerine yapılan zulumlere karşı fiilî direniş gostermelerini yasakladı.8 KÂfirlerin yakında bozulacağını, arkalarını donup kacacaklarını mujdeledi.9
Allah (c.c) muslumanlara, Kur ’Ân okunduğunda onu guzelce anlayabilmeleri icin susup dinlemelerini emretti. Ancak boyle yaptıkları takdirde rahmete nÂil olabileceklerini bildirdi. Devamlı Allah ’ı hatırlamalarını ve ona ibadet etmelerini isteyerek şoyle buyurdu: “Kendi kendine, yalvararak ve urpererek, yuksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini zikret, gafillerden olma! Şuphesiz Rabbin katında bulunanlar O ’na kulluk etme hususunda kibre kapılmazlar, O ’nu tesbih eder ve yalnız O ’na secde ederler.”10
Allah TeÂlÂ, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e kendisine uyan mu ’minlere kol kanat germesini ve onlara yumuşak davranmasını emretti.11 O da mu ’minlere daha fazla değer vermeye ve onlar uzerine titremeye başladı.
O gun şiir ve şairlerin toplumda cok ayrı bir yeri vardı. Bugunun medyası gibi bir vazife goruyorlardı. Allah TeÂl onları, her vadide şaşkın şaşkın dolaşmaları ve yapmadıkları şeyleri soylemeleri sebebiyle tenkit etti. Ancak iman edip salih ameller işleyen, Allah ’ı cokca zikreden ve haksızlığa uğratıldıktan sonra kendilerini savunan şairlerin boyle olmadığını bildirdi.12 Zira onlar muşriklere kendi silahlarıyla karşılık veriyor, şiirleriyle muslumanları savunuyorlardı.
Allah TeÂl zaman zaman Kur ’Ân ’a dikkat cekiyordu. Onun; namaz kılan, zekÂt veren ve Âhirete kesin bir şekilde iman eden kimseler icin hidayet rehberi, oğut, mujde ve rahmet olduğunu hatırlatıyordu.13
Muslumanların imtihanı da bitmiyordu. Nerede, ne zaman ve nasıl imtihan edilecekleri hic belli olmuyordu. Bir gun Rasûlullah (s.a.v) geceleyin Beyt-i Makdis ’e gittiğini, orada namaz kıldığını ve MîrÂc ’a cıktığını soyledi. Allah ’ın kendisine bazı hÂrikulÂde şeyler gosterdiğini ve aynı gece Mekke ’ye donduğunu bildirdi. İki aylık mesafeyi bir gecede kat etmeyi imkÂnsız goren bazı muslumanlar dinden donduler. Muşrikler de bir acık yakaladıklarını zannederek alay ve inkÂrlarını iyice artırdılar.14
İnen Âyetler sık sık Kur ’Ân ’ın Rasûlullah (s.a.v) tarafından uydurulan bir kitap olmadığını soyluyordu. Allah TeÂl bunu iddia eden Muşriklere meydan okuyordu: “Eğer iddianızda doğru iseniz, onun benzeri bir sûre de siz getirin bakalım; Allah ’tan başka cağırabildiklerinizi de yardımınıza cağırın!”15 O gun bugundur bu tehaddîye (meydan okumaya) cevap verebilen cıkmadı. Boylece muslumanların Kur ’Ân ’a olan îtikÂdları daha da kuvvetlendi.
Yuce Rabbimiz kullarına, hayır veya şer ne iş yaparlarsa yapsınlar onları gorduğunu bildirdi. “Ne yerde ne de gokte, zerre miktarı bir şey bile Rabbinin bilgisi dışında kalmaz; bundan daha kucuk veya daha buyuk ne varsa istisnasız apacık bir kitapta yazılıdır” buyurdu. Boylece onlara her turlu hÂl ve hareketlerinde dikkatli davranmaları gerektiğini tembih etti.16
İnsanlar takvaya teşvik edildiler. Yani Allah ’ın emirlerini yerine getirip gunahlardan sakınma konusunda hassas davranmaları istendi. Bunların Allah ’ın dostu olduğu, onlara kıyamet gunu asla korku olmadığı ve o gun uzuntu de cekmeyecekleri mujdelendi.17
Rasûlullah (s.a.v) ’in etrafında kenetlenen muslumanlar, butun menfî şartlara rağmen imanın en guzel misalini sergilediler. Muşriklerin, Allah yolundan alıkoymak icin yaptıkları onca hile ve zorbalıklara rağmen imanlarından vazgecmediler. Allah Rasûlu ’nun yolunu tutarak, onunla birlikte insanları sadece Allah ’a ibadet etmeye davet ettiler. Bunu da basiretle, kesin bir bilgiye dayanarak yaptılar.18 Bu sÂyede İslÂm yayılmaya devam etti.
Allah TeÂl muslumanların işlerini istişare ile yapmaları ve mallarından infakta bulunmaları gerektiğine işaret etti. Haksızlığa uğradıklarında kendilerini savunabilecek gucte olmalarını istedi. Kendisine yapılan kotuluğe aynıyla mukabele edebilecekken af ve ıslah yolunu tutanları ise methetti. Onların ecrinin Allah ’a Âit olduğunu bildirdi.19
İtikat ve ibadet konuları Âyetlerde sık sık gundeme getiriliyordu. Sonra insanların “inandık” demekle bırakılmayacağı, oncekiler gibi onların da muhtelif vesilelerle imtihan edileceği haber verildi. Doğru soyleyenle yalancı ortaya cıkarılıp gosterilmeliydi. HÂsılı, imanın imtihanı gerektirdiği bir zamandı ve muslumanlar zorlu imtihanlardan geciyorlardı.20
Muslumanlar gordukleri eziyet ve zulumler yanında kufurde ısrar eden aile ve akrabalarından da ayrılmak durumunda kaldılar. Allah, kÂfirlerin baskısı altında dinini yaşayamayan kullarına arzının geniş olduğunu ve herkesin olup kendi huzuruna geleceğini hatırlattı. İnsanın en cok endişe ettiği rızık da bir bolgeye has değildir. Nerede olursa olsun Allah her canlının rızkını verir. Hatta hicret eden kullarını daha fazla rızıklandırır. Tabiî bu esnada bir takım sıkıntılar da olmaz değil. Ancak Allah ’a guvenerek bu uğurda karşılaştığı zorluklara sabredenlerin ecri Âhirette hesapsız olarak verilecektir.21
Dipnotlar: 1) el-Muzzemmil 73/1-4, 20. 2) İbn Âşûr, XXIX, 258, 262-263; Elmalılı, VII, 5429. 3) el-FÂtiha 1/2-7. 4) el-Fecr 89/17-18; el-Beled 90/11-16; el-Leyl 92/5; el-Humeze 104/1-3; el-M‘ûn 107/3. 5) el-Beled 90/17-18; et-Tîn 95/6; el-Asr 103/1-3. 6) el-Mu ’minûn 23/109-111; el-AhkÂf 46/11-14; el-Mutaffifîn 83/29-36; el-AlÂk 96/9-10. 7) İbn HişÃ‚m, I, 350, 374. 8) el-FurkÂn 25/63; el-Fussilet 41/34; eş-Şûr 42/43; el-CÂsiye 45/14. 9) el-Kamer 54/44-45. 10) el-A‘rÂf 7/204-206. 11) el-Hıcr 15/88; eş-Şu‘ar 26/215. 12) eş-Şu‘ar 26/225-227. 13) Yûnus 10/57-58; el-İsr 17/9, 82; en-Neml 27/2-3, 77. 14) el-İsr 17/60; İbn HişÃ‚m, I, 398-399; Taberî, XIV, 642-647. 15) Yûnus 10/38; Hûd 11/13-14. 16) Yûnus 10/61. 17) Yûnus 10/62-64. 18) Yûsuf 12/108. 19) eş-Şûr 42/38-43; Taberî, XX, 523; İbn Kesîr, XII, 285-286. 20) el-Ankebût 29/2-6, 10-12. 21) el-Ankebût 29/56-60; ez-Zumer 39/1
Kaynak: Osman Altaş, Altınoluk Dergisi 2020 Ağustos, Sayı:414
İslam ve İhsan
FAZİLETİ MEDENİYETİNDEN ORNEKLER