Kalp ve onun m­ne­vî var­lı­ğı­nın adı olan go­nlun, in­sa­nın sa­Ã‚det ve se­l­me­ti­ni te­min­deki yuksek ehem­mi­yet­i dolayısıyladır ki, baş­ka­sı ta­ra­fın­dan bir kotuluk neticesinde in­ci­til­me­si, bu­tun ta­sav­vuf er­b­bın­ca cok ağır bir cu­rum sa­yıl­mış­tır.
Haz­ret-i Mev­l­nÂ, go­nlun gercek değeri hakkında şoyle buyurmuştur:

“Se­nin bir sa­man co­pu ka­dar de­ğer ver­me­di­ğin yı­kık go­nul, Arş ’tan da us­tun­dur, Kur­sî ’den de, Levh ’ten de, Ka­lem ’den de!.. Hor bi­le ol­sa gon­lu ha­kîr tut­ma! O, hor­lu­ğuy­la yine de us­tun­ler us­tu­nu­dur. Yı­kık go­nul, Al­lÂh ’ın na­zar et­ti­ği var­lık­tır. Onu ya­pan can ne mubÂrek­tir. Kı­rıl­mış, iki yuz par­ca ol­muş gon­lu t­mir et­mek, Al­lah ka­tın­da bir­cok ha­yır ha­se­nat­tan da­ha yeğ­dir... Sus! Her kı­lın­da iki­yuz dil ol­sa da soy­le­sen, go­nul, yine de an­la­tı­la­maz.”

KÂinÂt manzûmesinin en bediî, en guzel ve en mukemmel kalbine sahip olan, merhamet menbaı ve gonuller sultanı -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, butun insanlığa bu irfan penceresinden bakmış, kendisine yapılan hat ve kusurları affetmenin otesinde, kotuluğunu gorduğu kimselere dahî iyilikle muÂmelede bulunmuş ve onların ıslah ve hidÂyeti icin CenÂb-ı Hakk ’a du etmiştir. Nasıl ki bir sedef, başına taşla vuran kimseye dahî icindeki nÂdide inciyi takdim ederse; Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- de TÂif ’te kendisini taşlayanlara gonul sedefinden rahmet incileri lûtfederek onların hidÂyeti icin Rabbine yalvarmış, Uhud ’da mubÂrek dişlerini kırıp yuzunu yaralayanlara beddu etmeyip istikÂmet bulmaları icin du etmiş ve getirdiği dînin izzetini korumak icin Mekke ’de insanların gazab-ı ilÂhî ile helÂk olmalarını değil, her birinin İslÂm ’la şereflenmelerini istemiş olması, buna kÂfî bir misaldir.



Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gonul Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan