Osmanlı toplumunun hidÂyete vesile olan davranışları.Fazîletler medeniyetimizdeki; pÂdişahları Hak dostlarına hÂdim, askerleri futuvvet ehli birer derviş, esnafı durustluk timsÂli birer ahî, zengini comert ve mutevÂzı, fakiri mustağnî ve vakur, Âlimi ihlÂslı ve fÂzıl, kadısı insaflı ve Âdil, erkeği muhabbet, gayret ve sadÂkat ehli, hanımı edep ve zarÂfet dolu bir takv toplumunda, elbette psikiyatrik ve psikolojik rahatsızlık gorulmuyordu. HizmetkÂrların, işleri esnÂsında kaz ile kırdıkları eşya sebebiyle azarlanıp kalpleri kırılmasın diye, o zararı tazmin etmek icin dahî vakıfların kurulduğu bir toplumda; kim, hangi sebeple depresyona girebilirdi ki?..
Zarif, nÂzik, guzel ve duygu derinliğine sahip insanlar yetiştirmek sûretiyle huzurlu bir toplum ortamı meydana getirmek, yuce dînimiz İslÂm ’ın aslî gÂyelerinden biridir. Bu olgunlaşma ise, ancak emsalsiz ornek şahsiyet Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in rûhÂnî dokusundan nasip alabilmekle mumkundur.
OSMANLI'NIN HİDÂYETE VESİLE OLAN DAVRANIŞLARI Tarihte bilhassa ecdÂdımızın, Peygamber Efendimiz ’in rûhÂnî dokusundan feyizyÂb olarak zarÂfet ve nezÂket husûsunda kaydettikleri seviye, hicbir millete nasîb olmamış derecede yucedir. Onların muÂşeret ÂdÂbı, misli gorulmemiş bir mukemmellik ve incelik arz eder.
Bu toplum, hicbir millet ve mezhep ayrımı yapmaksızın mu ’minleri kardeşi, gayr-i muslimleri ise insanlıktaki bir eşi olarak kabul etmiştir. Butun insanlığa karşı mustesn bir nezÂket ve zarÂfet guzelliğiyle davranmış, İslÂm ’ın guler yuzunu sergilemiştir. Onların bu nezÂket ve ince davranışları pek cok hidÂyetlere vesile olmuştur. Nitekim Boşnaklar ’ın ve Arnavutlar ’ın hidayet bulmaları, mubÂrek ecdÂdımızın gonullerine nakşolmuş olan İslÂm ’ın rûhÂnî dokusunu, hÂl ve davranışlarına da guzelce aksettirmelerinin bir bereketidir. Bundan dolayı “Osmanlı” demek, “imrenilecek derecede yuksek bir edep, nezÂket ve zarÂfet timsÂli kimse” demektir.
Bu vesîleyle şunu da ifÂde etmeliyiz ki, İslÂm ’ın guzel bir sûrette anlaşılıp tatbik edildiği Osmanlı cemiyetinde, insanların olgunluğunu ve birbirlerine hayal otesi bir nezÂket, zarÂfet, merhamet ve tesÂnud (dayanışma) hissiyle nasıl kenetlendiklerini anlayabilmek icin, vakfiyelerin muhtevÂlarına goz atmak bile kÂfîdir. Onların derin duşunce ve hassÂsiyetlerinin tezÂhuru olan vakfiye muhtevÂları ve buna dÂir tatbikÂt, medeniyetimizin yuz akı keyfiyetleridir.
Duşununuz ki bir evde hasta bulunduğu takdirde o evin penceresine kırmızı bir cicek konur, satıcılar ve hatt mahallenin cocukları bile oradan sukûnetle gecmek gerektiğini bu şekilde anlar ve hastayı rahatsız edecek davranışlardan kacınırlardı.
NezÂket ve zarÂfet bir muslumanın tabiat-ı asliyesi ve guzelliğidir. Bundan dolayı İslÂm, en guzel nezÂket ve zarÂfetle yaşanır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Yıl: 2009 – Ay: Ağustos- Sayı: 35
İslam ve İhsan
HİDAYETE VESİLE OLAN İFTİRA