Cenab-ı Hakk ’ın kefenini kabul etmediği Hak dostu.Bir derviş, Hasan-ı Basrî Hazretleri ’nden bir şey istemişti. O da hemen ayağa kalkıp gomleğini cıkardı ve dervişe verdi.
“–Ey Hasan, eve gidip oradan bir şeyler verseydin ya!” dediler.
Hasan-ı Basrî Hazretleri şoyle cevap verdi:
“–Bir defÂsında bir muhtac mescide geldi ve; «Karnım ac!» dedi. Biz gaflet ettik, hemen yiyecek getirmedik. Onu mescitte bıraktık ve evlerimize gittik. Sabah namazına geldiğimizde bir de baktık ki, zavallı olmuş. Kefenleyip defnettik.
Ertesi gun, bir zuhûrat olarak, fakiri sardığımız kefenin mihrapta durduğunu ve uzerinde; «Kefeninizi alın, Allah kabûl etmedi!» yazdığını gorduk.
O gun; «Bundan sonra bir ihtiyac sÂhibini gorduğumde onu bekletmeyeceğim, hemen ihtiyÂcını goreceğim.» diye yemin ettim.”[1]
CenÂb-ı Hak, bÂzı sırlı hakîkatleri velî kullarına fevkalÂde şekillerde ayÂn eder. Bu hadiselerin hikmeti, kullarının gonlunde derin bir tesir husûle getirerek o hususta bir istikÂmet vermektir. Fakat bu nevî hÂdiseler, umum halk icin bir olcu ve hukum ihtiv etmezler. Onlar, yuksek takv sÂhiplerine has, mustesn bir ilÂhî îkaz tecellîsidir.
Dipnot:
[1] Bkz. Darîr Mustafa Efendi, Yuz Hadis Yuz HikÂye, haz. Selahattin Yıldırım-Necdet Yılmaz, İstanbul 2001, s. 157.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan