
Şohreti her yana yayılan Aziz Mahmud HudÂyî Hazretlerinin durumunu bir fakir seyyÂh da duyup dergÂhına gelerek huzûrunda kalben ve rûhen feyz bulmak ister. Huzûra geldiğinde hic ummadığı bir tarzda şeyhi cok kıymetli bir kurkun icinde gorunce şaşırır ve bunu tarîkatla, ma ’neviyÂtla bağdaştıramaz.
Vakit, ikindi namazı vaktidir ve cemaat henuz sunnet kılmak uzere ayağa kalkarken farz icin kamet getirilip ayağa kalkılır. Bu sırada dervişin gonlunden “sunnet kılınmadan farza duruluyor” şeklinde bir mulÂhaza gecer.
Bu sırada HudÂyî bu dervişin kolundan tutar. Derviş elindeki postu yere bırakır. HudÂyî de sırtındaki kurku cıkararak tam farza duracakları anda kendilerini Beytullah ’ta kÂbe civarında bulurlar.
Seyyah derviş hayretler icinde namazını tamamladıktan sonra:
“-Efendim postum dergÂhta kaldı” der. Hz. HudÂyî de:
“-Bizim kurk de orada kalmadı mı?” diye mukabele eder ve her ikisi de tekrar bir anda dergÂha donerler.
BilÂhare Hz. HudÂyî, bu bicÂreye i ’zÂz ve ikramda bulunur.
Kaynak: Aziz Mahmud HudÂyi Hayatı ve Menkıbeleri, Prof. Dr. Hasan KÂmil Yılmaz, Aziz Mahmud HudÂyi Vakfı Yayınları, 2004
İslam ve İhsan