
Şeyh Uftade Hazretleri tarafından kendisine verilen manevi vazifeyle İstanbul'a gelen HudÂyi Hazretleri, donemin Osmanlı padişahı Sultan I. Ahmed'in ruyasını yorumladı ve yorumu gercek oldu. HudÂyî Hazretleri, İstanbul ’a gelince -menkıbelere gore- Rûmî Mehmed Paşa civarında ikÂmet etmeye başladı. Bu devrede zamanın pÂdişahı şoyle bir ruya gormuştu:
“Nemce kralı ile gureş tutmuş ve kendisi arka ustu yere duşmuş, kral pÂdişahın ustunde kalmıştı.” ZÂhiren pek acıklı gorunen bu ru ’yanın yorumunda zamanın ta ’bircileri acz izhar etmişlerdi. Bunun uzerine ru ’ya ta ’bir edilmek uzere yazılıp Şeyh Mahmûd HudÂyî ’ye gonderildi.
HUDÂYİ HAZRETLERİNİN I. AHMED'İN RUYASINA YORUMU
PÂdişahın mektubunu getiren elci, Hz. HudÂyî ’nin hucresine gelip kapıyı caldığında bizzat HudÂyî kapıyı actı ve elciden mektubu alarak mutalÂa etmeden pÂdişaha verilmek uzere zarf icinden bir başka mektup verdi. PÂdişah ’a takdim edilen bu mektup acılınca ru ’yÂnın şoylece ta ’bir ve tefsir edildiği goruldu:
“CenÂb-ı Hakk, insan vucûdunda sırtı, cemÂdÂt arasında da arzı (yeryuzu) en kuvvetli olarak yaratmıştır. İnsanın sırtı ile arzın temas ve ictimÂından iki kuvvet cem ’ ve hÂsıl olur. BinÂenaleyh Hz. PÂdişah ’ın yere arka ustu temasıyla iki kuvvet birleşmiş oluyor. Bu yuzden a ’d (duşmanlar)a galebe-i İslÂm ve zafer mukarrerdir.” Ru ’yÂnın bu şekilde ta ’biri sultanı son derece memnûn etmiş, HudÂyî ’ye bir takım hediye ve ihsanlar gondermişti. Hatt bilÂhare pÂdişahın bizzÂt gelip intisÂb ettiği de rivayet edilir.
Bu esnÂda HudÂyî ’nin hanımı hÂmile olup doğumu da yaklaşmış bulunduğundan HudÂyî ’ye:
“-Bursa ’da kadılık ve muderrisliği terk ettin, malını mulkunu şuna buna vererek elde avucta bir şey bırakmadın. Dunya ’ya gelecek yavruyu sarıp sarmalayacak bir hırka parcası bile yok” diyerek serzenişlerde bulunuyormuş. Tam bu sırada pÂdişahın hediyye ve atıyyesini getiren me ’mûr kapıyı calıverince Hz. HudÂyî:
“-HÂtun, istediğin dunyalık geldi, haydi al!” buyurarak hanımının gonlunu de hoş etmişti.
Sultan Ahmed, Uskudar ’a gittiği bir gunde carşıda Hz. HudÂyî ’ye tesÂduf eder. DerhÂl atından inerek yerine şeyhini oturtup kendisi de atın arkasından yaya olarak yurumeye koyulur. HudÂyî ’nin gonlu, koca pÂdişahın yaya olarak yurumesine rÂzı olmaz ve:
“-Sırf şeyhimin duÂsı ve sultanımın emri yerini bulsun diye bindim” der ve boylece de şeyhi UftÂde ’nin:
“-Oğlum, pÂdişahlar rikÂbında yurusun” şeklindeki duÂsı yerine gelmiş olur.
Sultan Ahmed ’in bu hÂdise uzerine aşağıdaki beyitleri inşÃ‚d ettiği soylenir:
VÂrımı ben Hakk ’a verdim gayrı varım kalmadı
Cumlesinden el cekub pes du cihÂnım kalmadı
Cunki hubbullah erişti cekti beni kenduye
Actı gonlum gozunu gayrı gumÂnım kalmadı
Evliy ’nın himmeti yaktı beni kal ’ eyledi
SÂfiyim buldum safÂyı du-cihÂnım kalmadı
Ahmed îder y ilÂhi sana şukrum cok-durur
HamdulillÂh aşkı Hak ’dan gayrı varım kalmadı.
Kaynak: Aziz Mahmud HudÂyi Hayatı ve Menkıbeleri, Prof. Dr. Hasan KÂmil Yılmaz, Aziz Mahmud HudÂyi Vakfı Yayınları, 2004
İslam ve İhsan