93 harbi neticesinde elimizden cıkan eski Zağra ’nın muftusu RÂcî Efendi ’nin “TÂrihce-i Vak ’a-i Zağra” isimli eserinde hikÂye ettiği tahammul edilmez zulum ve tecÂvuzler, o gunden beri her fırsatta tekerrur edegelmiştir.
Zağra ’nın muftusu RÂcî Efendi ’nin eserinde:

“Azîz-i kavm idik zelîl kıldı a‘d bizi”

diye başlayan manzûmesi, hem bir edebiyat hÂrikasıdır, hem de bir milleti yok eden zulumlerin yurek paralayıcı tasvirleriyle dopdoludur.

BALKANLARI MUSLUMANSIZLAŞTIRMA GAYESİ

Bugun Balkanlar ’da surup giden zulumler, sırf dînî taassuba dayanmaktadır. Yoksa musluman olmuş Slav demek olan Boşnaklar ’a yapılan zulmu başka turlu îzÂh etmek mumkun değildir. Kosova ’daki zulum de, bunun bir nişÃ‚nesidir. Sırplar, kÂh oldurerek, kÂh kacırarak, her ne sûrette olursa olsun Kosova ’yı muslumansızlaştırmak istemektedir.

Sırplar ’ın coğunu gizlemiş olmalarına rağmen, bugun gelişmiş olan televizyonlar vÂsıtasıyla gorebildiğimiz katliam ve sefÂletler karşısında bir vicdÂnî muhÂsebeye girişme mecbûriyetimiz ÂşikÂrdır. Sırp kini ve bunun neticesi olarak yaptıkları fecî katliam, t 1389 Kosova zaferimizden kaynaklanmakta ve asırlarca idÂremiz altında yaşamış olmaktan doğan bir aşağılık duygusuyla beslenmektedir.

Osmanlı ’nın Balkanlar ’dan cekilmek zorunda kalışıyla başlayan bu katliam, once tevÂzun, yani nufus dengesini sağlama adı altında gercekleştirilmişti ki, şÃ‚ir Mehmed Âkif bu gerceği şoyle anlatır:

Nufûs-i muslime cokmuş da gayr-i muslimeden,
İdÂre muşkil olurmuş tevÂzun eylemeden.
Demek tevÂzun icindir bu musluman kesmek;
O hÂsıl oldu mu artık adam kesilmeyecek!
TevÂzun olmadı besbelli: Her taraf yanıyor;
Odun kıyar gibi binlerce sîne doğranıyor!

Ancak bu tevÂzun furyası, bugun aslî cehresini ortaya koymuş olarak mel ’anetini daha acık bir şekilde icr etmektedir.

NEREDESİN EY TURK!

Cereyan eden hÂdiseler gosteriyor ki, dunya, hÂssaten Ortadoğu ve Balkanlar, Osmanlı ’nın sağladığı sulh ve sukûna muhtac bir durumda bulunmaktan, zamanımıza kadar kurtulamamıştır. Bu gerceği, cÂnî Sırplar ’dan dahî idrÂk edenler vardır. Nitekim 1997 ’de Yugoslavya ’nın başkenti Belgrad ’da yapılan muhÂlefet partisinin protestolarında kullanılan bÂzı pankartlarda:

“Turk (Osmanlı) idÂresine hasret!”


“Nerdesin ey Turk (Osmanlı) idÂresi altındaki guzel gunler?!.” şeklindeki ifÂdeler, buyuk bir alÂka ve rağbet gormuştur.


Diğer taraftan Sırp muhÂlefet partisi lideri Vuk Draskovic de, dun Osmanlı idÂresi altında bulunan Sırplar ’ın bugunkunden daha iyi ve huzurlu bir şekilde yaşamış olduklarını ifÂde ettikten sonra:

“Milosevic rejimi, Osmanlı Turk ’unun adÂletinden ders almalıdır!” demiştir.

Zira Balkanlar ’da yıllardır devam eden zulumler, Osmanlı ’dan sonra, yani emperyalist zihniyetin, Osmanlı ’ya vÂris-i tabiî olabilecek maddî ve mÂnevî guce sahip bir vÂrisin ortaya cıkmasını engellemek uzere onun mîrÂsını kırka yakın parcaya ayırması neticesinde, bugun bilinen devletciklerin ortaya cıkmasıyla başlamıştır. Kısacası Batılı, bir aslan postunu parcalayıp kırk tilkiye kurk yapma yoluna gitmiş, ancak bunlardan hicbiri bir yavru aslan olamamıştır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan