
Kur ’an ’da anlatılan Hz. Suleyman (.a.s.) ve Sebe Melikesi Belkıs kıssası.Hz. Suleyman saltanatlı ve azametli bir peygamberdir. Onun hukumdarlığı bugunku Filistin ve Urdun ’un tamamını ve Suriye ’nin bir bolumunu icine almakta idi. Suleyman (a.s.) ’ın en onemli ozelliklerinden birisi, CenÂb-ı Hakkın verdiği bir takım mûcizelerden toplum hizmetinde ve yonetiminde yararlanmasıdır. Kuşların dilini bilmesi,[1] insan, cin ve kuşlardan ordu toplaması,[2] ruzgÂrın gucunden yol katetmede yararlanması,[3] bu mûcizeler arasında sayılabilir.
Hz. Suleyman ’ın adının gectiği her yerde Sebe ’ Melikesi ’nin adı da hatırlanmaktadır. Bilindiği gibi Yemen ’deki Sebe ’ devleti, Melike Belkıs tarafından yonetilmekte idi. Belkıs ’ın Musluman oluşu, Hz. Suleyman ’ın Rahman ve Rahim olan AllÂh ’ın adıyla başlayan mektubu ile gercekleşmiştir. Onun asıl adının Belkıs binti Şerahil veya Belkıs binti Hedhad b. Surahbil olduğu ve yirmi yıl meliklik yaptığı nakledilmiştir.
HZ. SULEYMAN (A.S.) SEBE MELİKESİ BELKIS KISSASI Hz. Suleyman ’ın Belkıs ’la karşılaşması şoyle olmuştur: Suleyman (a.s.) Filistin ’de Beyt-i Makdis ’i inşa ettikten sonra, hac icin Harem-i Şerife gider. Hicazdan Yemen tarafına yonelir. San ’a ’ya kadar gidip, orada konaklar, fakat su bulamaz. Bu arada kılavuzluk yapan ve suyun yerini haber verecek olan Hudhud kuşu kaybolmuş ve kılavuzluk işi aksamıştı. Ancak Hudhud, Sebe ’ Melikesi Belkıs ’ın beldesine ulaşmış ve Suleyman ’a ondan haber getirmişti. Kur ’Ân ’da bu haber şoyle belirtilir:
“(Hudhud dedi): Onlara hukumdarlık eden, kendisine herşey verilmiş ve buyuk bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım. Onun ve kavminin AllÂh ’ı bırakıp guneşe secde ettiklerini gordum. Şeytan, kendilerine yaptıklarını suslu gostermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun icin doğru yolu bulamıyorlar.” [4]
Suleyman (a.s.) haberin doğruluğunu anlamak icin bir mektup yazıp Hudhud kuşu ile Belkıs ’a gonderdi ve tepkilerinin ne olacağını bir kenardan izlemesini bildirdi. Melike mektubu alınca danışma kurulunu topladı ve Suleyman ’dan Rahman ve Rahîm olan AllÂh ’ın adı ile başlayan onemli bir mektup aldığını ve Suleyman ’ın kendisine itaat edilmesini istediğini bildirdi.[5]
Sebe ’ Melikesi Belkıs, danışma kurulunu toplayarak ne yapılması gerektiği sordu. Onların kendisine bu konuda tam yetki vermeleri uzerine de kendi goruşunu acıkladı. Kuruldaki konuşmalar Kur ’Ân-ı Kerîm ’de şoyle bildirilir:
“Sonra Melike dedi: Ey Devlet buyukleri! Bana ne yapmam gerektiği konusunda yol gosterin. (Bilirsiniz ki), siz yanımda olmadan hicbir işi kestirip atmam. Onlar şu cevabı verdiler: Biz guclu savaşcı kimseleriz. Buyruk senindir, ne dersen onu yaparız.” Melike dedi: “Hukumdarlar bir ulkeye girince, orayı perişan ederler ve toplumun onderlerini kucuk duşururler. Herhalde onlar da boyle yapacaklardır. Bu yuzden onlara elcilerle bir hediye gondereyim de, bakalım elciler nasıl bir sonucla donecekler?” [6]
Suleyman (a.s.), Belkıs ’ın elcilerini geri cevirdi ve teslim olmadıkları takdirde Sebe ’ ulkesini işgal edeceklerini bildirdi. Bu arada Suleyman (a.s.) Belkıs ’ın unlu tahtının bir mûcize eseri olarak kendi sarayına getirilmesini istedi. İfrit adlı bir cin, bir kimse oturduğu yerden kalkmadan tahtı getirebileceğini, yanında kitaptan bir ilim bulunan kimse ise, goz acıp kapayıncaya kadar tahtın onlerinde hazır olabileceğini soyledi. Gercekten o sırada San ’a ’da veya başka bir rivayete gore Şam yoresinde bulunan Suleyman (a.s.) ’ın yanına Melike ’nin tahtı goz acıp kapayıncaya kadar getirildi.[7] Tahtı getiren kişi Abdullah b. Mes ’ud ’a (o.32/652) gore Hızır (a.s.)[8] İbn Abbas ’a (o.68/687) gore ise Suleyman (a.s.) ’ın veziri Asaf b. Berhıy idi. Asaf, dosdoğru (sıddîk) bir kul olup, kendisi ile Yuce Allah ’tan bir şey istenince verilen, dua edilince kabul olunan “AllÂh ’ın en buyuk ismi (ism-i azam)”ni biliyordu. Hz. Suleyman ’ın bir mûcizesi olarak veziri boyle bir keramet gostermişti.[9]
Hz. Âişe ’den (o.57/676) nakledilen şu hadisde bunu destekler: “Âsaf b. Berhıy ’nın kendisi ile dua ettiği, AllÂh ’ın en buyuk ismi (ism-i a ’zam), “y hayy y kayyûm (ey diri olan ve herşeyin kendisi ile ayakta durup varlığını surdurduğu Yuce Allah)” ifadeleridir.[10] Fahreddîn RÂzı (o.606/1210) tahtı getirenin bizzat Suleyman (a.s.) olduğunu soylemiştir. “Yanında kitaptan bir ilim bulunan kimse” ifadesi onun durumuna uygun duşuyorsa da, coğunluk bilginler, bu kişinin bizzat Hz. Suleyman olmayıp, adamlarından birisinin olmasını Âyetlerdeki ifade uslûbuna daha uygun duştuğunu soylemişlerdir.[11] Tahtın bir anda fizik olarak başka bir yere nakledilmesi gunumuzde yapılan “ışınlama” yolu ile nakil calışmalarına ışık tutacak niteliktedir.
Belkıs daha sonra adamlarıyla Filistin ’e gelmiş, Hz. Suleyman ’ın kurduğu goz kamaştıran medeniyet ve sarayında ilahi dinin guc ve ihtişamına hayran kalmıştır. Cunku billûr bir saray ve girişinden meydanlığa kadar buyuk bir havuz yapılıp icine su salınmış, yine icine balık vb. deniz hayvanları konulmuş ve uzeri şeffaf bir kristalle kaplanmıştı. Gerceğine o kadar benzemişti ki, suya girdiğini sanan Melike, ıslanmasın diye eteklerini toplamıştı. Belkıs ’ın bu harika manzara ve olağanustulukler karsışındaki dua ve teslimiyeti Âyette şoyle bildirilir.
“Rabbim, ben kendime zulmetmişim. (Artık) Suleyman ’la birlikte Âlemlerin Rabbi olan AllÂh ’a teslim oldum.” [12]
Mufessirlerin coğunluğuna gore Suleyman (a.s.) Belkıs ’le evlenmiş ve onu mulkunde bırakmıştı.[13] Hz. Suleyman ’la Sebe ’ melikesi arasında gecen bu kıssa, Tevrat ve İncil ’de de ceşitli şekillerde anlatılmıştır.[14] Ancak Kur ’Ân-ı Kerîm ’de Sebe ’ Melikesi ’nin adı zikredilmediği icin, Hz. Suleyman ’la cağdaş olan Sebe ’ kralicesinin, Mîlattan sonra 250 ’li yıllarda yaşayan ve adı Belkıs olan bir Himyeri kralicesinin adı ile karıştırılmış olması muhtemeldir.[15] Diğer yandan biri Hz. Suleyman devrinde, diğeri M. S. 250 yıllarında olmak uzere aynı isimde iki Melike ’nin yaşamış olması da imkÂn dahilindedir.
Sonuc olarak, yuce Allah, DÂvud (a.s.) ’ın oğlu Suleyman (a.s.) ’a buyuk bir saltanat vermiş ve Ortadoğuda kendi yuzyılına gore cok ileri olan kultur ve uygarlık eserleri meydana getirmiştir. Aynı donemde Yemen yoresinde bir kadının yonetiminde Sebe ’ toplumu vardır. Melike Belkıs ’ın yonettiği bu toplumun guneşe taptığını oğrenen Suleyman (a.s.) bu yoreye tevhid akidesini ulaştırmak ister. Ancak medeniyetinin ustunluğunu ona gostererek îman ve hidayetine vesile olur. Burada îman ehlinin, kufur ehlinden daha ustun ilim ve teknolojilere sahip olması gerektiğine bir işaret vardır. Suleyman (a.s.) ’ın askerî guc yanında bu kultur ve san ’at ustunluğunu one surmesi, irade uzerinde baskı ve zorlama olmaksızın ikn metodunu kullandığını gosterir. Ozellikle billurdan koşkun inşası, kristal kaplama havuzların yapılması ve kendi tahtının da hazır bulunduğu bir salonda Belkıs ’ın kabul edilmesi semÂvî bir dinin kadına verdiği onemi gosterir. Ancak hak dinin bÂtıl karşısındaki bu ustunluğu acıkca gorulunce Belkıs, AllÂh ’a îman etmiş ve Suleyman (a.s.) ’a tÂbi olmuştur.
Dipnotlar:
[1] Neml, 27/16. [2] Neml, 27/17. [3] Sebe ’, 34/12; EnbiyÂ, 21/81. [4] Neml, 27/23, 24. [5] Neml, 27/27-31. [6] Neml, 27/32- 35. [7] Neml, 27/35-40. [8] Alûsî, Rûhu ’l-MeÂnî, X, 203. [9] Kurtubî, age, XIII, 136; Suyûti, ed-Durrû ’l-Mensûr, VI, 360; Elmalılı, age, VI, 142, 143. [10] bk. Tirmizî, DeavÂt, 64; İbn MÂce, DuÂ, 9; DÂrimî, FadÂilu ’l-Kur ’Ân, 14, 15; A. b. Hanbel, VI, 461; Kurtubî, age XIII, 136. [11] Fahru ’r-RÂzî, MefÂtîhu ’l-Gayb, XXIV, 197, 198; Kurtubî, age, XIII, 136; Elmalılı, age, VI, 143. [12] Neml, 27/44; bk. Kurtubî, age, XIII, 138, 139. [13] Elmalılı, age, VI, 146. [14] bk. Tevrat, II. Tarihler, IX, 1-12; İncil, Matta, XII, 42, Luka, XI, 31. [15] bk. Osman Cilacı, «Hz. Suleyman» mad. Şamil İslÂm Ansik. İst. 1992.
Prof. Dr. Hamdi Donduren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan