
Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet ’in kitaplara iman hususundaki farklılıkları nelerdir? İslam'da kitaplara iman nedir?İslÂm ’a gore kitaplara iman, Allah tarafından bazı peygamberlere bir takım kitaplar indirildiğine ve bu kitapların muhtevasının butunuyle doğru ve gercek olduğuna inanmak demektir. Allah Teala, Hz. Peygamber ’e Allah ’ın gonderdiği butun kitaplara iman etmesini ve bunu acıkca ilan etmesini emretmiştir. Muminler icin de Yuce Allah şoyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah ’a, O ’nun peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha once indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah ’ı, O ’nun meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gununu inkar ederse şuphesiz doğru yoldan sapmıştır.” (Nisa, 4/136.)
Bu Âyet, kitaplara inanmanın İslam ’ın itikat esaslarından biri olduğunu acıkca ortaya koymaktadır. İslÂm ’da iman esasları birbiri ile bağlantılı ve birbirinden ayrılmaz olduğu icin Allah ’a, peygamberlere ve kitaplara iman da birbirinden ayrılamaz. Allah ’a inanmak, O ’nun hidayet maksadıyla gonderdiği peygamberlerine iman etmeyi; peygamberlere inanmak da onların Allah ’tan getirdiklerini tasdik etmeyi gerektirir.
Allah tarafından gonderilen kitaplar, insanlar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek, onlara bir olan Allah ’ın kulları olduğunu hatırlatmak, ancak O ’na kulluk ederek O ’nun gosterdiği yolda birleşmek ve boylece dunya ve ahiret saadetini kazanmak icin indirilmiştir.
A-YAHUDİLİKTE KİTAPLARA İMAN Yahudiliğin kutsal metinleri yazılı ve sozlu olmak uzere iki kısma ayrılır. Yahudiler yazılı olan kutsal metinlere “Tanak” adını vermişlerdir. Hıristiyanlar ise yahudilerin yazılı metinlerine “Eski Ahid” demişlerdir. Tanak (veya Tanah) kelimesi, Torah (Tevrah), Nebiim (Peygamberler), Ketubiim (Kitaplar) kelimelerinin ilk harflerinin biraraya getirilmesiyle oluşturulmuştur.
Torah (Tevrat), Yuce Allah tarafından Hz. Musa ’ya gonderilen ilahi kitabın adıdır. Tevrat, alemin yaratılışından başlayarak Hz. Musa ’nın olumune kadar olan olayları ve Tanrının Hz. Musa ’ya gonderdiği dini kanunları icermektedir. Tevrat, Tekvin, Cıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye olmak uzere beş kısımdan oluşmaktadır. Allah tarafından Hz. Musa ’ya gonedirlen 10 emir, Tevratı ’ın Cıkış ve Tesniye bolumlerinde gecmektedir.
Nebiim, Hz. Musa ’dan sonraki yahudi peygamberlerine indirilen kitaplara verilen isimdir. Bu kitaplarda Hz. Musa ’nın olumunden sonra İsrail Oğulları ’nın Allah tarafından vadedilen topraklara yerleşmeleri, yahudi krallığının kuruluşu, krallığın idaresi, putperest kavimlerle yapılan savaşlar, surgunler, yahudi peygamlerlerinin oğutleri, mucadeleleri ve dini telkinleri anlatılır.
Ketubiim, yazılar manasına gelir. Ketubiim, yahudilere ait tarihi bilgileri, hikmetli sozleri ve şiirleri ihtiva etmektedir. Hz. Davud ’a indirilen Zebur da bu kitapta yer alır ve Davud ’un Mezmurlar ’ı olarak bilinir. Bunların dışında Suleyman ’ın meselleri, Eyyub, Ezra gibi bir cok şahısların sozleri ve şiirleri ketubiimde yer alır.[1]
Talmut, yahudilerin yazılı olmayıp şifahi geleneğe dayalı olan dini kulliyatın adıdır. Talmut oğrenim manasına gelir ve Tevrat ’ın yorumudur. Onceleri bu yorum sozlu olarak yapılırdı. Daha sonra bu bilgilerin kaybolması endişensinden dolayı soz konusu rivayetler yazıya gecirilip adına “Mişna” denildi. Mişna ’nın anlaşılması zor olduğu icin bu da “Gamera” adıyla şerhedildi. Talmut, Mişna ve Gamera ’nın toplamından meydana gelmiştir.
Yahudilere gore Talmut cok onemlidir. Yahudiler onun yazılı Tevrat ’la birlikte Sina ’da sozlu olarak Hz. Musa ’ya vahyedildiğine inanırlar. Talmut ’u kabul etmeyenleri gercek yahudi saymazlar.
Yahudilere gore bugunku Tevrat, Rab Yehova tarafından kelime kelime Hz. Musa ’ya vahyedilmiştir. Yahudilerin bugun de benimsedikleri iman esaslarında şoyle gecmektedir: “İman ederim ki halen elimizde bulunan Tevrat ile Efendimiz Moşe ’ye (Musa ’ya) verilmiş olan kitap birbirinin aynısıdır. İman ederim ki bu Tora değiştirilemeyecek ve bundan başka Allah tarafından bir kitap gonderilmeyecektir.” Dolayısıyla Tevrat, Eski Ahid icerisinde ilk sırayı almakta ve yahudiler nezdinde buyuk onem taşımaktadır.
Yahudi kutsal kitabının ilk bolumlerini oluşturan nushalar, bugun elde bulunmamaktadır. Tanak ’ı oluşturan kitaplar, M. O. 13-1. yuzyıllar arasında yazı ile tespit edilmiş olmasına rağmen bugun elde bulunan en eski İbranice el yazması Tevrat nushaları M. S. 7-10. yuzyıllara aittir. Dolayısıyla Hz. Musa ’nın M. O. 12. asırda yaşadığı gozonunde bulundurulursa bugun elde bulunan en eski Tevrat nushasının Hz. Musa ’dan yaklaşık 2000 sene sonra tespit edildiği ortaya cıkar. Başka bir ifade ile bugunku Tevrat metni, Hz. Musa ’dan yaklaşık 20 asır kadar sonra yazıya gecirilmiştir.
Yukarıda ifade edildiği gibi Allah tarafından Hz. Musa ’ya indirilen Tevrat asliyetini muhafaza edememiş; yazılı Tevrat metinleri zamanla kaybolmuş; Hz. Musa ’dan sonra başta Ezra olmak uzere yahudi din adamları hafızalarında kaldığı kadarıyla Tevrat ’ı yeniden yazmışlardır. Tevratı yazıya geciren din bilginleri, kendi inanc ve duşuncelerini bu kitaba dahil etmişlerdir. Netice itibarı ile Tevrat ’a insan eli değmiş ve ilahi olma ozelliğini yitirmiştir. İşte bu sebepten dolayı, bozulan, tahrif edilen dini duzeltmek uzere Hz. İsa peygamber olarak gonderilmiştir.
Tevrat ’ın değiştirildiğine dair en onemli delil, onda bulunan celişkilerdir. Bu celişkilerden birisi, Musa ’nın kayınpederi ile ilgili pasajlarda kendini gosterir. Bir yerde Hz. Musa ’nın kayınpederinin adı Reuel olarak zikredilirken,[2] diğer bir yerde Yetro,[3] hakimler kitabında (1/16) ise Keni oğullarından Hobab olarak gecer. Yine Hz. Musa Medyen şehrinden bir rivayette[4] yalnız başına, diğer bir rivayette[5] ailesiyle birlikte donmuştur. Nuh Tufan ’ı Tekvin kitabının bir yerinde 40 gun devam ettiği bildilirken,[6] diğer bir yerinde 150 gun devam ettiği ifade edilmiştir.[7]
B-HIRİSTİYANLIKTA KİTAPLARA İMAN Hıristiyanlar, kutsal kitap olarak hem Eski Ahid ’i hem de Yeni Ahid ’i kabul ederler. Eski Ahid yahudilerin kutsal kitabıdır ve hıristiyanlarca da kutsal sayılır. Yeni Ahid ise sadece hıristiyanlarca kutsal kabul edilir.
Hıristiyanlara gore Tanrı ile insan arasında yapılan son ahid Hz. İsa vasıtası ile gercekleşmiştir. Dolayısıyla son ahdin yazılı belgeleri olan kulliyata Yeni Ahid adı verilmiştir. Ancak Yeni Ahid tabiri M. S. 2. yuzyılın sonlarına doğru kullanılmaya başlanmıştır.
Yeni Ahid ’i oluşturan kitapların sayısı 27 ’dir. Bunların 4 tanesi Markos, Matta, Luka ve Yuhanna incilleridir. Rasullerin işleri 1 ve Pavlosun mektupları 14 ’tur. Genel mektuplar 7, Yuhanna ’nın vahyi 1 ’dir.
Dort incil kendi icerisinde bir takım farklılıklar icermesine rağmen ilk uc incil arasında benzerlikler bulunduğu icin bunlara sinoptik (az-cok birbirine benzeyen) inciller denir. Sinoptiklerin 60-85 yılları arasında yazıldığı, 4. incil olan Yuhanna ’nın ise M. 100. yılda yazıldığı kabul edilir. Bunların en eskisi 63-70 yılları arasında yazılan Markostur.
Hıristiyanlara gore Hz. İsa ’nın carmıha gerilişi 33 yaşında vuku bulduğu goz onunde bulundurulursa en erken yazılan incilin Hz. İsa ’dan yaklaşık 30 yıl sonra kaleme alındığı ortaya cıkmış olur.
Hıristiyanlığa gore Hz. İsa hayatta iken kendine gelen vahiyleri ne yazmış ne de başkalarına yazdırmıştır. O kendinden onceki kutsal kitaplara bağlı kalmış; ancak onlara yeni yorumlar getirerek bir ıslahatcı gibi hareket etmiştir. Nitekim Hz. İsa “Sanmayın ki ben şeriatı ve peygamberleri iptale geldim. Ben iptale değil tamamlamaya geldim.”[8] demiştir. Hz. İsa ve havariler doneminde hıristiyanlar, Yahudilikten devraldıkları kitapları kullanmışlardır. Hıristiyanlara gore Hz. İsa yazmadığı ve yazdırmadığı icin bu donemde Yeni Ahid veya inciller soz konusu değildir.
Hz. İsa ’nın olumunden sonra ilk hıristiyanlar Mesih ’in yakında geri doneceğini duşunerek onun sozlerini yazıya gecirme gereği duymamışlardır. Ancak Mesih ’in gelmesi gecikmiş, İsa ’nın yanında bulunup tebliğini anlayanlar zamanla azalmış, bu nedenle onde gelen din adamları ceşitli bolgelerde İsa ’nın vaazlarını yazıya gecirmeye başlamışlardır. Boylece her cemaatin kendi inanc ve goruşlerini yansıtan ceşitli inciller ve mektuplar ortaya cıkmıştır.[9]
Hıristiyanlar, İsa ’nın bir kitap veya incil getirdiğini kesinlikle kabul etmezler. Bu konuda İslam ’ın goruşunden ayrılırlar. Buna ileride mukayese bolumunde değinilecektir. Onlara gore İsa ’nın kendisi, ete kemiğe burunmuş, insan şekline donuşmuş tanrı kelamıdır. Dolayısıyla bizzat İsa ’nın kendisi tanrının insanlara vahyidir. Vahyin mesajı İsa ’nın hayatı ve vaazlarıdır.
İncil adı verilen eldeki kitaplar, muslumanların anladığı gibi vahiy değildir. Onlar, ilk devir şakirdlerinin İsa ’dan duydukları ve gorduklerinin yazıya gecirilmiş halidir. Onlar, kendileri nasıl inanmışlarsa o şekilde yazmışlardır. Ancak hıristiyanlar, incil yazarlarının Tanrı ’nın ve Kutsal Ruh ’un himayesi altında bulunduğuna inandıkları icin bu yazıların doğruluğuna ve vahiy mahsulu olduğuna inanırlar.
İlk hıristiyanlar, Hz. İsa ’nın sozlerini yazıya gecirmeyip şifahi geleneğe onem verdikleri icin Allah tarafından Hz. İsa ’ya vahyedilen gercek incil korunamamıştır. Ote yanladan Pavlus,[10] Hz. İsa ’yı gormediği ve onu dinlemediği halde Hz. İsa ’nın hem şahsiyeti hem de fikirleri ile ilgili kendi yorumlarını kaleme alarak değişik hıristiyan cemaatlerine gondermiştir. Boylece Pavlus ’un Mektupları Yeni Ahid kulliyatının ilk yazılı dokumanlarını oluşturmuş ve onlara kaynaklık etmiştır.
Yuzyılın ortalarına kadar genelde tek bir incilden bahsedilirken daha sonraları pek cok incil oraya cıkmıştır. Bu nedenle 325 yılında İznik ’te bir Konsil yapılmış, bu konsilde İsa ’nın ilahlığı kabul edilmiş ve onlarca incil ve yuzlerce risale icerisinden İsa ’nın uluhiyetini destekleleyecek mahiyette 4 incil ve 23 risale secilmiştir. Adı gecen konsile 2 binden fazla delege katılmış, bunlardan İsa ’nın uluhiyetini reddedenler, dini ve siyasi nedenlerle zorla uzaklaştırılmış, geriye kalan 318 din adamı İsa ’nın uluhiyetini kabul etmişlerdır. Boylece İsa ’nın uluhiyetini reddeden inciller uydurma (apokrif) kabul edilerek yakılmıştır.[11] Bu durum, tarih boyunca bir cok hıristiyan duşunurlerin gozunden kacmamış ve bu maksatla Kitab-ı Mukaddesdeki bu celikli ve tutarsızlıkları incelemek maksadıyla “Kitab-ı Mukaddes Tetkikleri” dedikleri bir metod geliştirmişler ve ilmî veriler ışığı altında kutsal bilinen kitapları incelemişlerdir. Bu tenkit metodu hem Eski Ahid hem de Yeni Ahid icin uygulanmış, kilise başlangıcta Kitab-ı Mukaddesin tamamen vahiy mahsulu olduğu dogmasıyla celiştiği icin bu tenkit faaliyetlerine izin vermemiş, ancak Ronesans hareketleriyle birlikte tabbii ilimler hakkında elde edilen ilmi veriler kitab-ı mukaddes bilgileriyle catışmaya başlayınca kilise de bu faaliyetleri kendi gozetimi altında surdurmek ve celişkileri de bir takım tevillerle yorumlamak gayesiyle bu calışmalara destek vermek zorunda kalmıştır. Ozellikle Bacon, Descartes, Hobbes, Spinoza gibi batılı bilim adamları Kitab-ı Mukaddes ’i tenkide dayalı olarak incelemişlerdir.[12] Tum bunlardan dolayı da batıda değişik mezheplerin ve fikir akımlarının farklı farklı vahiy ve Kutsal Kitap anlayışları ortaya cıkmıştır.[13]
C-YAHUDİLİK VE HIRİSTİYANLIKTAKI KİTAPLARA İMANIN İSLÂM AKİDESİ ACISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ İslÂm ’a gore kitaplara iman, Allah tarafından bazı peygamberlere bir takım kitaplar indirildiğine ve bu kitapların muhtevasının butunuyle doğru ve gercek olduğuna inanmak demektir. Allah Teala, Hz. Peygamber ’e Allah ’ın gonderdiği butun kitaplara iman etmesini ve bunu acıkca ilan etmesini emretmiştir. Muminler icin de Yuce Allah şoyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah ’a, O ’nun peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha once indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah ’ı, O ’nun meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gununu inkar ederse şuphesiz doğru yoldan sapmıştır.”[14]
Bu Âyet, kitaplara inanmanın İslam ’ın itikat esaslarından biri olduğunu acıkca ortaya koymaktadır. İslÂm ’da iman esasları birbiri ile bağlantılı ve birbirinden ayrılmaz olduğu icin Allah ’a, peygamberlere ve kitaplara iman da birbirinden ayrılamaz. Allah ’a inanmak, O ’nun hidayet maksadıyla gonderdiği peygamberlerine iman etmeyi; peygamberlere inanmak da onların Allah ’tan getirdiklerini tasdik etmeyi gerektirir.
Allah tarafından gonderilen kitaplar, insanlar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek, onlara bir olan Allah ’ın kulları olduğunu hatırlatmak, ancak O ’na kulluk ederek O ’nun gosterdiği yolda birleşmek ve boylece dunya ve ahiret saadetini kazanmak icin indirilmiştir.
İlahî kitap doğrudan Allah katından gelir. Bu itibarla ilahî kitap hem lafız hem de mana acısından Allah kelamıdır. İlahî kitapların hedefi, insanları dalaletten kurtarıp hidayete, iyiliğe ve aydınlığa sevketmektir.
İnanılması farz olan ilahî kitapların vahye dayanması ve Allah ’ın kelamı olarak tevaturen bugune kadar gelmesi gerekir. Vahye dayanmayan ve tevaturen gunumuze kadar gelmeyen kitaplar, ilahî olma vasıflarını kaybetmişlerdir. Tevrat, Zebur ve İncil ile diğer peygamberlere gonderilen sahifeler, kaynak itibari ile ilahî vahye dayanan kitaplardır. Muslumanlar, bu kitapların şu anda elde mevcut olan şekillerine değil, Allah ’tan gonderildiği gibi bozulmamış şekillerine inanmakla yukumludurler. Zira Tevrat, Zebur ve İncil zamanla değişikliğe ve bozulmaya/tahrife uğramıştır.
1- Kur ’an-ı Kerim ve Ustun Ozellikleri Kur ’an: Yuce Allah tarafından Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Peygamber Efendimiz ’e Arapca olarak indirilen, bize tevatur yoluyla nakledilen, okunmasıyla ibadet olunan bir kitaptır.
Allah ’ın vahyettiği şekilde asliyetini korumuş, hicbir bozulmaya ve değişmeye uğramadan gunumuze kadar gelmiş ve kıyamete kadar da bu ozelliğini surdurecek olan yegane kitap Kur ’an-ı Kerim ’dir. Yuce Allah bu konuda şoyle buyurur: “Muhakkak Kur ’an ’ı biz indirdik. Onun koruyucusu da şuphesiz biziz.”[15] Bu Âyette Yuce Allah, Kur ’an ’ın kendi koruması altında olduğunu, kıyamete kadar da hicbir değişikliğe uğramayacağını bildirmektedir.
Kur ’an-ı Kerim ’in bu gune kadar hicbir değişikliğe uğramamış olması, vahyedilmesinden itibaren Kur ’an ’a karşı gosterilen aşırı titizliğe bağlıdır. Zira Hz. Peygamber, gelen vahiyleri vahiy katiplerine anında yazdırmış ve sahabe, kendilerine okunan Kur ’an surelerini ezberlemişler ve namazlarda okumuşlardır. Boylece Kur ’an, hıfz ve yazı yoluyla, her turlu itirazdan uzak ve Allah Resulu ’nun tebliğ ettiği gibi sapasağlam muhafaza edilmiştir.[16]
Daha once Allah tarafandan vahyedilen Tevrat, Zebur ve İncil ’in aynı titizlikle korunamadığı, aslî nushalarının kaybolduğu, bugun tarihî ve ilmî olarak bilinen bir vakıadır. Tevrat ’ın verdiği bilgilerin şuphe goturduğu hususunda ciltlerce kitap yazılmıştır. İncile gelince, Aramice tebliğ edildiği halde bugun onun Aramice bir nushası mevcut değildir. Dolayısıyla Kur ’an-ı Kerim, hem verdiği haberler hem de bugune kadar geliş şekliyle diğer ilahî kokenli kitaplar uzerine bir ustunluk sağlamaktadır.
İslÂm ’a gore mumin olabilmek icin Kur ’an-ı Kerim ’e, Hz. Peygamber ’e ve Kur ’an ’da bildirilen butun hukumlere eksiksiz inanılması gerekir.
Kur ’an-ı Kerim ’in ele aldığı konuları 4 temel esasta toplayabiliriz:
1-İtikadî hukumler
İslÂm akaidinin temellerini bize Kur ’an-ı Kerim haber vermektedir. Bu esasları şoyle sıralayabiliriz:
a-Allah ’a iman
b-Meleklere iman
c-Kitaplara iman
d-Peygamberlere iman
e-Ahiret gunune iman
f-Kader ve kazaya iman
2-İbadetlerle ilgili hukumler
Kur ’an-ı Kerim, muslumanlara yapması gerekli olan ibadetleri bildirmiştir.
Bunları 3 grupta inceleyebiliriz:
a-Bedenî ibadetler: Namaz ve oruc gibi.
b-Malî ibadetler: Zekat, sadaka ve her turlu hayır işleri.
c-Hem malî hem bedenî ibadet: Hacca gitmek.
İslÂm ’daki ibadetler bunlarla sınırlı değildir. İslÂm ’da ibadet en geniş manada hayatın butun faaliyetlerini icine almaktadır. Muminin, Allah ’ın rızasına uygun tum faaliyetleri ibadet kabul edilmiştir. Şuurlu bir musluman hayatının tum faaliyetlerini ibadet huzuru icinde gecirmeye calışır ve ibadet sevabı elde edebilir. Ayrıca İslÂm ’daki ibadetlerin hepsinin, mesela zekatın bir de sosyal yonunun ve faydasının olduğu unutulmamalıdır.
3-Ahlakî hukumler
Kur ’an-ı Kerim ’in bildirdiği ahlakî hukumler, insanı psikolojik yonden temizlediği gibi aynı zamanda kişiyi toplumun dengeli bir uyesi yapar. Kur ’an ’ın tavsiye ettiği ahlakî hukumler, toplumun huzurunu sağlamayı amaclar. Yine Kur ’an, guzel ahlak noktasında en guzel model olarak Hz. Peygamber ’i gosterir ve onun her turlu soz ve davranışlarının muslumanara ornek olduğunu bildirir.
4-Sosyal ilişkilerle ilgili hukumler
Kur ’an-ı Kerim, sadece itikad, ibadet ve ahlak dini değildir. Kur ’an, huzurlu ve dengeli bir toplum meydana getirmeyi hedef olarak secmiştir. Bunun icin de Kur ’an, insan-cemiyet, fert-aile, halk-devlet gibi konularda da bir takim kaide ve prensipler getirmiştir.
Kur ’an-ı Kerim ’in koyduğu butun bu prensipler, dunyasını ve ahiretini unutmayan bir toplumun mutlu yaşama kurallarıdır.
Kur ’an-ı Kerim ’in ustun ozellikleri
1-Kur ’an-ı Kerim, indirilmeğe başladığı andan itibaren hem yazılmaya başlanmış hem de ezberlenmiştir. Boylece iki onemli metodla muhafaza edilmiştir.
2-Kur ’an, hem lafız hem de mana olarak Allah kelamıdır. Yalnız manası değil aynı zamanda lafzı da Allah tarafından vahyedilmiştir.
3-Kur ’an, tevatur yoluyla bize nakledilmiştir. Başka bir deyişle yalan uzerine birleşmeleri asla mumkun olmayan buyuk bir kalabalığın nakletmesiyle bize ulaşmıştır. Allah ’ın koruması altındadır.
4-Kolaylaştırılmış bir kitaptır. Hem anlaşılması hem de ihtiva ettiği prensiplerin anlaşılıp yaşanması kolaydır.
5-Kapsamlıdır, evrenseldir. Kur ’an, vahyedildiği gunden beri insanlığın ihtiyaclarına cevap vermiş ve bundan sonra da cevap vermeğe devam edecektir.
6-Mucize bir kitaptır. Her peygamberin bir mucizesi vardır. Hz. Peygamber ’in en buyuk mucizesi de Kur ’an ’dır. Onun mucizeliği, hicbir zaman benzerinin (hatta bir suresinin bile) meydana getirilemeyişinde saklıdır.
7-Diğer ilahî kokenli kitapların aksine icerisinde hicbir celişki ve tahrif yoktur. Bu hususa bir Âyette şoyle dikkat cekilmiştir: “Hala Kur ’an uzerinde gereği gibi duşunmeyecekler mi? Eğer o, Allah tarafından indirilmemiş olsaydı icerisinde bir cok celişki bulunurdu.”[17]
2- Tevrat ’ın Değerlendirilmesi ve Tahrif Meselesi Kur ’an-ı Kerim, yahudileri ehl-i kitap olarak kabul etmekte ve onlara Hz. Musa ’ya indirilen Tevrat ’ın miras bırakıldığını belirtmektedir. Yine Kur ’an, Hz. Davud ’a da Zebur ’un verildiğini haber vermekte ve fakat Eski Ahid ’in diğer kitaplarından bahsetmemektedir. Dolayısıyla Kur ’an, Eski Ahid icerisinde bulunan Tevrat ve Zebur ’un ancak Allah tarafından gonderildiği şeklini kabul etmektedir.
İslÂm, Eski Ahiddeki bilgilerden Kur ’an ve hadislere ters duşmeyenleri kabul eder; buna mukabil bu iki kaynağa aykırı duşen haberlerin tahrif edildiğini bildirir ve bu bilgileri reddeder.
Kur ’an-Kerim, bozulmamış Tevrat ’ta ummi resulun geleceğinin yazılı olduğunu bildirir. Ancak yahudilerin Allah ’ın kelamı olan Tevrat ’ın aslını değiştirerek bu tur bilgileri tahrif ettiklerine dikkat ceker.[18]
Kur ’an Âyetlerinde yahudilerin Tevrat ’ı tahrif ettikleri, kelimeleri başka kelimelerle değiştirdikleri (tebdil), bazı bolumleri gizledikleri (kitman), okurken ağızlarını eğip bukerek değişiklik yaptıkları (leyy), kitabın bir kısmını da unuttukları (nisyan) ifade edilmektedir. Mesela Kur ’an ’da şoyle buyrulur:
“Yahudiler verdikleri sozu yerine getirmedikleri icin kendilerini lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar, kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar (tahrif yapıyorlar). Kendilerine oğretilen ahkamın (Tevrat ’ın) onemli bir bolumunu unuttular.”[19]
“Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla inandık diyenlerden ve yahudilerden kufur icinde koşanların hali seni uzmesin. Onlar, durmadan yalana uyar ve sana tabi olmayan kimselere kulak verirler. Kitaplarındaki kelimelerin yerlerini değiştirirler.”[20]
Bu Âyetin iniş sebebi şudur: Medine ’deki yahudi toplumunda meydana gelen bir zina uzerine yahudilerden bazıları “Muhammed ’e gidin, zina edenlere recmin (taşlayarak oldurme) dışında bir ceza verirse bunu kabul edin. Şayet boyle bir ceza verirse bu durumu onun aleyhine delil olarak kullanırız.” dediler. Cunku Tevrat ’ta zinanın cezası recmdir.[21] Peygamber Efendimiz ’e geldiklerinde o, hemen hukum vermedi. Onlara bu sucun cezasının Tevrat ’a gore ne olduğunu sordu, onlar da bu sucun cezasının celde (dovme) olduğunu soylediler. Neticede Hz. Peygamber onlara Tevrat ’ta bu sucun cezasının celde değil recm olduğunu kabul ettirdi ve zina eden iki kimse recmedildi.[22]
Bu olay, yahudilerin Tevrat ’ı kendilerine gore değiştirdiklerini acık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Nitekim son zamanlarda İsrail ’de yahudi mabedi olan sinagogda cemaate Tevrat okuyup tefsir edenler, elle yazılmış olan Tevrat metinlerinde hatalara rastladıklarını, Tel Avivdeki bir kuruluşa haber vermişlerdir. Bu kurum yaptığı araştırma neticesinde 2. Dunya Savaşından sonra yazılan Tevrat metinlerinin %84 ’unde hata tespit ettiklerini acıklamışlardır.[23]
Hz. Musa, taşlara yazılmış ilk Tevrat nushasını İsrail Oğulları ’nın bilgin ve ileri gelenlerine teslim ederek bunun ahid sandığında[24] muhafaza edilmesini istemiştir. İsrail Oğulları Kudus ’u alıp kutsal mabedi yaptıktan sonra Ahid Sandığı ’nı mabedin bir odasında muhafaza altına almışlardı. Mabedi yaptıran Hz. Suleyman, Sandığı actırdığında icinden sadece on emrin yazılı olduğu iki tablet/levha cıkmıştır. Hz. Musa ’ya indirildiğine inanılan diğer Tevrat metinleri bu sandıkta bulunamamıştır. Daha once İsrail Oğulları bir cok defa (7 kere) dinden donmuş, putlara tapmış ve Tevrat ’ı unutmuşlardır. Dolayısıyla bu donemlerde İsrail Oğulları Tevrat metinlerini koruyamamış; metinler bir şekilde kaybolmuştur.
Tevrat başlangıcta tek bir nusha idi. Ezberlenmemiş ve coğaltılmamıştı. Ancak onun Hz. Musa tarafından 3 veya 7 senede bir acılıp halka okunması vasiyet edilmişti. Bu donemde (M. O. 586) yahudiler, Babil ’e surgune gonderilmiş ve Suleyman Mabedi tahrip edilmişir. Bundan dolayı Ezra zamanına kadar Tevrat bulunamamıştır. Yahudi ve hıristiyan bilginler, bu donemde Tevrat ’ın Ezra tarafından ilhamla yeniden yazıldığı konusunda ittifak etmişlerdir.
Yine M. S. 70 yıllarında Suleyman Mabedi, Romalılar tarafından tekrar yıkılmış ve Ezra ’nın oluşturduğu Tevrat metinleri parcalanmıştır. Butun bu olaylar sebebiyle yahudi kutsal metinlerinin ilk şekilleri sağlam bir şekilde gunumuze kadar gelmemiştir. Bugun elde bulunan en eski İbranıce el yazması Tevrat nushaları M. S. 7 ve 10. yuzyıllara aittir.
Tevrat metinlerinde bir takım tahrif belirtileri ve celişkiler mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır:
1-Tesniye kitabının son babında (Tesniye 34. bab) Hz. Musa ’nın vefatı ve defnedilmesinden bahsedilmektedir. Bir insanın kendi vefatını, defnedilmesisini ve daha sonraki olayları kaleme alması mumkun değildir.
2- Tekvin kitabının bir yerinde Nuh tufanının 40 gun devam ettiği bildilirken,[25] diğer bir yerinde 150 gun devam ettiği ifade edilmiştir.[26] Tufandan once gemiye alınan hayvan turleri bir yerde ikişer başka bir yerde yedişer adet olarak zikredilir.
3-Eski Ahid ’de Allah ’a antropomorfik/insanî ozellikler atfedilmektedir. Tanrının kainati 6 gunde yarattığı, 7. gun istirahata cekildiği, Yakup ’la gureşip Yakup ’un onu yendiği ve bundan dolayı İsrail adını aldığı bildirilmiştir. Ayrıca Tanrı ’nın Hz. İbrahim ’e misafir olarak geldiği, orada yeyip ictiği, Hz. İbrahim ’ın Lut kavmini helak etmemesi icin Tanrı ’yla pazarlık ettiği soylenmektedir.[27]
4-Bozulmuş Tevrat ’a gore bizzat kendi kızlarının Hz. Lut ’a şarap icirerek once sarhoş ve sonra da onunla zina ettikleri zikredilir.[28]
5-Eski Ahid ’e gore Tanrı Yahova Mısırdan cıkarken İsrail Oğullarına Mısırlıları soymalarını tavsiye etmiştir.[29]
6-Hz. Musa bir rivayete gore Medyen ’den tek başına diğer bir rivayete gore ailesiyle birlikte donmuştur.[30]
7-İnsanın yaratılışı ile ilgili olarak bir yerde Tanrının insanı kendi suretinde fakat erkek ve dişi olarak yarattığı, başka bir yerde ise once erkeği daha sonra da onun kaburga kemiğinden kadını yarattığı ifade edilmiştir.[31]
Tevrat ’ta bu ve benzeri celişkiler ilim adamlarını bu kitabın vahiy mahsulu olmadığı ve bir tek kişinin kaleminden cıkmadığı kanaatine goturmuştur. Batıda 17. yuzyıldan itibaren yapılan Kitab-ı Mukaddes tetkikleri, Tevrat ’ta birden cok kişilerin rolu olduğunu ortaya koymuştur. Bu tetkikler ve Tevrat metninin tahlili sonucunda bugunku Tevrat ’ın farklı metinlerin bir araya getirilmesiyle oluştuğu fikri kabul edilmiştir.
Ayrıca bu gun Eski Ahit kitaplarının sahihliğini iddia etmek icin Kumran ’da (1947) bulunan olu deniz yazmalarını one surmektedirler. Oysa bunlar, Hz. İsa ’dan bir asır kadar once Kumran ’da yaşayan ve Kudusteki merkezî Yahudilik anlayışına karşı cıkan ve kendilerine Esseniler veya İsiyim denen kucuk bir cemaattir.[32] Ele gecen nushaların da M.O. II. yuzyıllara ait olduğu doğru kabul edilse bile, bunlar on asır evvel yaşamış olan Hz. Musa ’nın (M. O. 13. yy.) Tevratı icin bir delil olamazlar. Kaldı ki bu nushaların iceriği de tam olarak bilim dunyasına sunulmuş değildir.
Butun bunlar, Eski Ahid ’in başkaları tarafından kaleme alındığını ve cok aralıklı olarak zuhur ettiğini, celişki ve tutarsızlıklara bakılmadan derlenip bir araya getirildiğini gostermektedir.[33]
Gorulduğu gibi Allah tarafından gonderilen Tevrat, daha sonra insanlar tarafından tahrif edilmiş, Tevratın ardından gonderilen İncil de yine insanlar tarafından bozulmuş, her iki kitap da insanlara yol gosterme vasfinı yitirmiş, neticede Yuce Allah son olarak adı gecen kitaplardaki yanlışlıkları duzeltmek ve tum insanlığa doğru yolu gostermek maksadıyla Kur ’an ’ı gondermiştir. Dolayısıyla Kur ’an ’ın gonderilmesiyle diğer ilahî kokenli kitapların hukmu ortadan kaldırılmış olmaktadır.
3- İncillerin Değerlendirilmesi ve Tutarsızlıkları Allah tarafından Hz. İsa ’ya gonderilen İncil ilahî kitaplardan biridir. Nitekim Kur ’an ’da şoyle buyurulur: “Sana kitabı hak ve kendinden oncekini doğrulayıcı olarak indirdi. Bundan once de insanlara doğru yolu gostermek icin Tevrat ve İncil ’i indirmişti.”[34]
Dolayısıyla İncil, aslı itibarı ile Kur ’an gibi bir hidayet rehberidir. Ancak daha once de belirtildiği gibi İncil, zaman icerisinde kilise ve papazlar tarafından tahrif edilmiştir. En buyuk tahrif belirtisi de akide alanında kendini gostermiş; tevhidden uzaklaşılmış, teslis inancı benimsenmiştir.
Hıristiyalığın kabul ettiği 4 incilin ortaya cıkardığı pek cok problem vardır. Hz. İsa Aramice konuştuğu halde Yeni Ahid kitaplarının hepsi de Grekce ’dir. Sadece Matta incilinin ilk şeklinin Aramice olduğu, onun da kaybolduğu bilinmektedir. Bugun elde bulunan en eski ve eksiksiz Yeni Ahid grekce yazma nushaları M. S. 4. asır ve daha sonrasına aittir.
Hıristiyanlar, Hz. İsa ’yı Tanrı ’nın oğlu kabul ettikleri icin ayrıca ona vahiy yoluyla bir kitabın verildiğini kabul etmezler. Cunku onlara gore Hz. İsa ’nın bizzat kendisi ilahî vahiydir. Bu gunku inciller, Hz. İsa ’nın hayat hikayesini ve faaliyetlerini anlatan biyografi turu eserlerdir. Bu eserler, farklı farklı telifler olup bir nevi havarilerin hatıratı mahiyetini taşımaktadır. Ferdî gayeretlerle yazılan incil metinleri, ilk başlarda oldukca fazla idi. Zamanla bu eserler, konsillerde 4 ’e indirilmiştir.
4 incil ve diğer mektupların yazarları Hz. İsa ’dan 30-40 yıl sonra akıllarında kaldığı kadarıyla bunları yazıya gecirmişlerdir. Havariler tarafında yazılan nushalar bile gunumuze kadar ulaşmamış; yukarıda belirtildiği gibi en eski nusha M. S. 4. asırda ortaya cıkmıştır.
Oncelikle şunu belirtmek gerekir ki incillerin dordu de Hıristiyanlık akidesinin teşekkulunden sonra yazılmıştır. Zira daha inciller kaleme alınmadan once Pavlos ’un yazdığı risaleler vasıtasıyla Hz. İsa ’nın mahiyeti ve tanrılığı, Tevrat ’ın gecerliliği, kurtuluşun yolu gibi meseleler ortaya konmuş; daha sonra incil yazarları Pavlos ’cu Hıristiyanlığı goz onunde bulundurarak incillerini yazmışlardır.
Diğer taraftan Hz. İsa ’nın hayatını ve tebligatını anlatan kitapların birden fazla olması ve birbirleriyle celişmesi onemli bir problemdir. Nitekim Hıristiyanlığın doğuşundan iki asır gecmeden bu problem gundeme gelmiş; o donemin en onemli din adamlarından biri olan Marcion (M. S. 160) uc incili iptal ederek Luka incilini muteber kabul etmiştir. Ne var ki Marcion pek taraftar bulamamış; taraftar bulamamakla beraber Eski Ahid ’in tanrı anlayışına getirtiği eleştirilerden dolayı Hıristiyan cemaatinden kovulmuştur.
Kur ’an-ı Kerim, Hz. İsa ’ya gonderilen bir tek incilden bahsetmektedir. İnsan aklı da Hz. İsa ’nın tebliğ ettiğî ilahi hakikatlerin ve bilgilerin tıpkı Kur ’an ’da olduğu gibi bir kitapta bulunması gerektiğini gostermektedir.
Kur ’an-ı Kerim, İncil ’in durumunu şu Âyetlerde bildirmiştir: “Allah kendilerine kitap verilenlerden onu mutlaka insanlara acıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz diye soz almıştı. Fakat onlar verdikleri sozu kulak ardı ettiler ve buna mukabil az bir para aldılar.”[35] “Biz hıristiyanız diyenlerden de soz almıştık. Onlar kendilerine oğretilenin bir kısmını unuttular, terkettiler...”[36]
İlk İncil musveddeleri İbranice yazılmış olmasına rağmen bunların kaybolması, sonra meydana getirilen incillerin yunanca yazılması, Grek kulturunun gercek Hıristiyanlığı kendi icinde eritip tahrip etmesine zemin hazırlamıştır. Dolayısıyla Yunan felsefesi, kulturu ve Roma hukuku Hıristiyanlığı tesiri altına almış, kendi yapısına gore farklı şekillere burunmesine sebep omuştur.
Yeni Ahid ’i oluşturan kitaplardaki celişkilerden bir kısmını da şoyle sıralayabiliriz:
1-Markos ve Yuhanna incilleri Hz. İsa ’nın nesebinden hic bahsetmezken, Matta ile Luka onun soy kutuğunu haber verir.
2-Matta soy kutuğu olarak, Hz. İsa ’dan Hz. İbrahime kadar 40 kişi sayarken Luka 55 kişi saymaktadır.
3-Meryem ’in sozde kocası[37] Yusuf, Luka inciline gore Helin ’in, Matta ’ya gore Yakup ’un oğlu olarak verilmiştir.[38]
4-Matta, Markos ve Luka incilinde Hz. İsa ’nın Hz. Yahya tarafından vaftiz edildiği bildirilirken, Yuhanna ’da vaftiz işinden hic soz edilmez.[39] Hz. Yahya ’nın oldurulmesi Matta ve Markos ’ta genişce anlatılırken, Yuhanna ’da bu mevzuya hic değinilmemiştir.
5-Matta, Markos ve Luka inciline gore Hz. İsa ’nın esas memleketi Galile iken Yuhanna ’ya gore Yahudiyye ’dir.[40]
6-Matta ve Markos incilinde Hz. İsa ’nın gorevi Hz. Yahya hapse atıldıktan sonra, Yuhanna ’da ise hapisten once başladığı bildirilmektedir.[41]
7-Matta, Markos ve Luka inciline gore Hz. İsa ’nın risaleti bir yıl surmuş, Yuhanna ’ya gore ise iki yıldan fazla devam etmiştir.
8-Davud peygamberden Hz. İsa ’ya kadar gecen kuşaklar, Matta ’ya gore 26 iken, Luka ’ya gore 40 ’tır.[42]
9-Matta ile Luka ’da Hz. İsa ’nın cocukluğu farklı farklı anlatılırken, onun cocukluğundan Markos ’ta hic bahsedilmez.
10-Hz. İsa ’nın olumden sonra dirilip zuhur etmesi Matta ’ya gore Celile ’de, Luka ’ya gore Yahudiyye ’de olmuştur.[43]
11-Matta inciline gore Hz. Yahya ’nın İlya olduğu belirtilirken Yuhanna incilinde de onun ilya olmadığı bildirilmektedir.
12-Hz. İsa ’nın Sur ve Sayda bolgesine geldiği sırada kızını iyileştirmesi icin kendisinden şifa talep eden kadın, Matta ’ya gore Kenan ’lı, Markos ’a gore Yunan ’lıdır.
13-Hz. İsa ’nın Kudus ’e giderken hayvan uzerinde mi yoksa yuruyerek mi gittği belli değildir.
14-İncillerin bazı yerinde İsa ’ya (a.s.) uluhiyyet isnad edilirken bazı yerin de de onun icin insanoğlu ifadesi kullanılır. Bir kimsenin hem Allah ’ın hem de insanın oğlu olması mumkun değildir.[44]
İsa (a.s.) carmıha gerildiği sırada Matta ve Markos ’a gore şoyle demiştir:
“Allah ’ım, Allah ’ım! Beni niye terkettin!” Bu ifade, bir peygamber ’in soyleyebileceği bir soz olamaz. Cunku bu Allah ’a karşı bir isyan manası taşımaktadır.
Butun bu celişkiler, beşer kitaplarında bile kabul edilemeyecek tutarsızlıklardır. Peygamberleri gordukleri ve onların kitaplarına şahit oldukları halde yine de mucize olarak peygamberlerinden bir takım deliler isteyen insanoğlunun, celişkilerle dolu olan bu kitapları kabul edip onlara iman etmesi oldukca zordur.
Bu celişkiler, incilleri birbirinden habersiz kimselerin kendi istek ve arzularına gore kaleme aldıklarını gostermektedir. Bu gibi celişki ve tutarsızlıkların Allah ’a nispet edilen bir kitapta bulunamayacağına, ote yandan bir peygamberin kendini tanrılaştırıp tanrıyı da insanlaştıramayacağına gore Hıristiyan Kutsal Kitab ’ının sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği anlaşılmaktadır.
Nitekim batıda Kutsal kitapların sahihliğini araştırmak icin “Kitabı Mukaddes Tetkikleri” adı altında bir bilim dalı oluşturulmuştur. Bu calışmalar bağlamında son yıllarda batıda akademisyen ve din adamlarından meydana gelen 200 kişilik bir komisyon oluşturulmuştur. Bunlar 1986 yılından itibaren incillerde İsa ’ya isnat edilen soz ve eylemlerin hangi oranda ona ait olup olmadığını araştırmışlar ve sonuclarını şu iki eserde yayımlamışlardır. Bunlardan biri “The Five Gospel” (1993)dır. Burada İsa ’ya ait olduğu soylenen toplam 518 sozun 1544 versiyonu olduğu ve bunlardan sadece 18 ’inin İsa ’ya aidiyetinin mumkun olabileceği soylenmiştir. İkinci calışma da “The Act of Jesus” ’tır (1998.) Bu calışmada da incillerde anlatılan 176 eylemle ilgili 387 rapor ele alnmış ve bunlardan sadece % 16 ’sının İsa ’ya aidiyeti mumkun gorulurken % 84 ’unun İsa tarafından işlenmesinin mumkun olmadığı vurgulanmıştır.[45]
Dipnotlar:
[1] Omer Faruk Harman, Gunluk Yaşayış Ansiklopedisi, “Eski Ahit” md.
[2] Cıkış, 2/18.
[3] Cıkış, 3/1.
[4] Cıkış, 4/18, 20-23.
[5] Cıkış, 4/19.
[6] Tekvin, 7/12, 24-31.
[7] Tekvin, 7/24.
[8] Matta, 5/17.
[9] Omer Faruk Harman, Gunluk Yaşayış Ansiklopedisi, “Yeni Ahit” md.
[10] Pavlos, onceleri ilk hıristiyanlara karşı aşırı bir duşmandı. Sonradan hıristiyanlığı secmiştir.
[11] Omer Faruk Harman, Gunluk yaşayış Ansiklopedisi, “İncil” md.; Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Gore Hıristiyanlık, s. 160-164.
[12] Şaban Kuzgun, Dort İncil Farklılıkları ve Celişkileri, Ankara, 1996, s. 97-116.
[13] Daha geniş bilgi icin bk. Recep Kılıc, Modern Batı Duşuncesinde Vahiy, AUİF Yay. Ankara 2002.
[14] Nisa, 4/136.
[15] Hicr, 15/9.
[16] Konuyla ilgili daha geniş bilgi icin bk. Osman Keskioğlu, Kur ’an-ı Kerim Bilgileri, Ankara, 1989, s. 73-93, 309-330.
[17] Nisa, 4/82.
[18] Nisa, 4/46; Maide, 5/13; A ’raf, 7/157.
[19] Maide, 5/13.
[20] Maide, 5/41.
[21] Tesniye, 22/22-24.
[22] İbn Kesir, Tefsir, II, 60.
[23] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Gore Tevrat, Ankara, 1997, s. 21, dipnot 96.
[24] Ahid Sandığı: İsrail Oğullarınca kutsal kabul edilen, icine Tevrat metinlerinin, ozellikle on emrin konulduğu sandığa denilmektedir.
[25] Tekvin, 7/12, 24-31.
[26] Tekvin, 7/24.
[27] Tekvin, 2/2-3; 12/1013; 18. bab; 20/1-3; 26/6-12.
[28] Tekvin, 19/30-36.
[29] Tekvin, 3/21-22.
[30] Cıkış, 4/18-23.
[31] Tekvin, 1/27; 2/21-23.
[32] Yaşar Kutluay, İslam ve Yahudi Mezhepleri, İstanbul, 2001, s. 235 vd.
[33] Tahrif ve celişkiler hakkında daha geniş bilgi icin bk. Hikmet Tanyu,”Yahudiliğin Kutsal Kitapları ve Esasları İlmi İnceleme ve Tenkidi”, AUİFD., Ankara, 1966, sy. 14, s. 95-124; Omer Faruk Harman, Gunluk Yaşayış Ansiklopedisi, “Eski Ahid” ve “Tevrat” md.
[34] Al-i İmran, 3/4.
[35] Al-i İmran, 3/187.
[36] Maide, 5/14.
[37] İslam ’a gore Hz. İsa babasız olarak bakire Meryem ’den mucizevî bir şekilde dunyaya gelmiştır. Başka bir deyişle Hz. Meryem, hicbir kişiyle evlenmemiş; kendisini yalnız Allah ’a kulluk etmeğe adamış saliha bir hanımdır.
[38] Luka, 3/23; Matta, 1/16.
[39] Matta, 3/17; Markos, 1/9-12; Luka, 3/21-22.
[40] Matta, 13/54-58; Markos, 6/4; Luka, 6/29; Yuhanna, 4/3, 43, 45.
[41] Matta, 4/12-17; Markos, 1/14-15; Yuhanna, 3/22-26, 4/1-3.
[42] Daha geniş bilgi icin bk. M. Ebu Zehra, Hıristiyanlık Uzerine Konferanslar, (Cev. Akif Nuri), İstanbul, 1978, s. 146.
[43] Daha geniş bilgi icin bk. Suat Yıldırım, age., s.138.
[44] İncillerdeki celişkiler hakkında daha geniş bilgi icin bk. Rahmetullah Efendi, İzharu ’l-hak (Cev. Omer Fehmi Ef.-Nuzhet Ef.), İstanbul, 1972, s. 112-149, 170-200; Muhammed Ebu Zehra, Hıristiyanlık Uzerine Konferanslar, s. 138-180; Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 3, İstanbul, 1997, s. 249-254.
[45] Daha geniş bilgi icin bk. Mahmut Aydın Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrı ’ya: İsa ’nın Tanrısallaştırılma Sureci, İslÂmiyat: İsa Ozel Sayısı, III (2000) s. 50-57.
Kaynak: Dr. Erdoğan Baş, Salih İnci, Ana Hatlarıyla Yahudilik Hıristiyanlık ve İslÂm, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
KÂinat Kitabını Oku!
İman Nedir?