Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet ’in ahirete iman hususundaki farklılıkları neler?İslÂm ’da ahirete iman, Allah ’ın emriyle İsrafil ’in (a.s.) kıyametin kopması icin Sur ’a ilk defa uflemesinden ikinci defa uflemesine ve ondan sonra cennetliklerin cennete, cehennemliklerin cehenneme girmesine kadar gececek olan zaman şeklinde tarif edilmektedir. Buna gore ahiret, Sur ’a ufurulme, insanların yeniden diriltilmeleri, herkese dunyada işlediklerinin yazılı olduğu amel defterlerinin verilmesi, amellerin değerlendirilmesi, dunyadaki işlediklerinden dolayı herkesin hesaba cekilmesi, şefaat, sırat, cennet ve cehennem hayatı gibi safhaları ihtiva etmektedir.
A-YAHUDİLİKTE AHİRETE İMAN Mevcut kaynaklara gore, ilk devirlerde yahudi inancında ahirete imanın varlığı hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. Bu sebeple Eski Ahit ’te ahiret inancının olmadığı bile soylenmiştir. Cunku Tevrat ’ta, ebedi hayata ve ahiret inancına dair acık bir ayet gorulmemektedir. Ancak Eski Ahit ’in bazı bolumlerinde ahiret inancına dolaylı olarak işaret edilmektedir.[1]
Eski yahudilikte iyi veya kotu butun insanların oldukten sonra “Şeol” adı verilen bir yere gideceğine, orada kederli bir şekilde varlıklarını surdureceğine ve onların ruhlarının mezarda kalacağına inanılırdı.
Daha sonraları Babil esaretinde İran ’ın tesiriyle yahudiler arasında kıyamet ve haşirle ilgili bir takım inancların ortaya cıktığı gorulmektedir. Nitekim ahiret inancı gec donemlerde Maymonides tarafından oluşturulan 13 iman esası icerisinde zikredilmiştir.
Yahudilikteki cennet, cehennem, yeniden dirilme gibi ahiretle ilgili konular daha cok Eski Ahit ’in tefsiri mahiyetindeki Talmut ’ta bulunmaktadır.[2]
B-HIRİSTİYANLIKTA AHİRETE İMAN Hıristiyanlar, İsa Mesih ’in tekrar yeryuzune doneceğine inandıkları icin ahiretle ilgili butun inanclarını buna gore belirlemişlerdir. Onlara gore, oldukten sonra dirilen ve goğe yukseltilen İsa Mesih, kıyamete yakın geri donecektir. Yine onlara gore Filistinde ilahî mesih devleti kurulacak ve bu durum kıyametin başlangıcı icin bir işaret sayılacaktır.
Hıristiyanlar, Hz. İsa ’nın Pazar gunu dunyaya doneceği ve ahiret hayatını başlatacağına inanırlardı. İlk yuzyıllar hep bu beklentiyle gecti. Fakat bu beklenti bir turlu gercekleşmedi. Hıristiyanlıktaki ahiretin yakın olduğu inancı, zamanla insanları zuhd hayatına (dunyadan tumuyle el etek cekmeye) sevketmiştir.
Hıristiyanlığa gore adil olan Tanrı her iyiliği mukafaatlandırır, hicbir kotuluğu de cezasız bırakmaz. Yalnız Tanrı yapılan iyilik ve kotuluğun karşılığının bir kısmını bu dunyada, bir kısmını da obur alemde verebilir. Hıristiyanlığa gore olunce ruh bedenden ayrılır, insanlar dunyadaki iyi ve kotu durumlarına gore değerlendirilirler. Olumden sonra ruh ne sevap ne de gunah kazanabilir. İmtihan yeri yalnız bu dunyadır.
Hıristiyanlar cennet ve cehennemin varlığına inanırlar. Fakat kucuk yaşta olen cocukların cennetle cehennem arası bir yerde bulunacakları kabul edilir. Tam olarak tevbe etmeyenler, “Purgatoire” denen bir yerde temizlenirler. Burası İslÂm inancındaki kabir hayatına benzemektedir. Olen kişinin akrabaları, dunyada olulerinin ruhları icin dua edip sadaka verirse olen kişi bunun faydasını gorur. Fakat protestanlar gibi bazı mezhepler bunu kabul etmezler.
Gunahkarlar uc turlu azaba ducar olurlar: 1-Allah ’ı gormekten mahrum olurlar, 2-Cehennem ateşinde şeytan ve gunahkarlarla beraber olurlar, 3-Hic olmeyen kemirici kurtlarla kendilerine azap edilir. Gunahkarlar icin Cehennem azabı ebedidir. Aynı şekilde İsa ’ya inanmayanlar da ebedi azaba ducar olurlar.
Bazı hıristiyan din adamları, Hz. İsa ’dan once veya onun zamanında yaşayıp onun tebliğinden haberdar olmayanların bağışlanabileceklerini soylerler. Kıyametten onceki hayatta sadece ruhlara azap olunur. Butun insanların dirilişinden sonraki hayatta ise hem ruh hem de bedene azap edilir. Cennete gidecek olanlar genc ve dinc olurlar.
Kıyametten once Deccal ’ın hakim olacağı bir karışıklık doneminden sonra Mesih ’in cıkıp şeytanı zincire vuracağına ve boylece bin yıl imanlı Hristiyanlarla hukum sureceğine inanılır. Yine kıyametten once savaşlar cıkacak, salgın hastalıklar, tabii afetler, ahlaki bozukluklar artacak, sahte peygamberler ile Deccal ’ın hakimiyeti altında Yecuc ve Mecuc denen bir kavim ortaya cıkacaktır.,, Deccal ’in hakimiyeti 3-5 surecek ve sonunda ilahî mudahele ile onun devri kapanacaktır.
Guneş ve ay ışığı sonecek, yıldızlar duşucek, ardından buyuk bir bulut icerisinde İsa gokten inecek ve insanları toplayıp muhakeme edecek, sağ tarfına muminleri, sol tarafına kafirleri alacak, sağdakileri cennete, soldakileri de cehenneme gonderecektir. Eski Ahit ’ten esinlenerek hıristiyanlar, dunyanın omrunun 6 bin yıl olduğunu iddia ederler. Bunun ikibin yılı boşluk, ikibini şeriat, kanlan iki bin yılı da İsa-Mesih donemidir.[3]
C-YAHUDİLİK VE HIRİSTİYANLIKTAKİ AHİRET İNANCININ İSLÂM AKİDESİ ACISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ 1-İslÂm ’da Ahiret Gunune İman İslÂm ’da ahirete iman, Allah ’ın emriyle İsrafil ’in (a.s.) kıyametin kopması icin Sur ’a ilk defa uflemesinden ikinci defa uflemesine ve ondan sonra cennetliklerin cennete, cehennemliklerin cehenneme girmesine kadar gececek olan zaman şeklinde tarif edilmektedir. Buna gore ahiret, Sur ’a ufurulme, insanların yeniden diriltilmeleri, herkese dunyada işlediklerinin yazılı olduğu amel defterlerinin verilmesi, amellerin değerlendirilmesi, dunyadaki işlediklerinden dolayı herkesin hesaba cekilmesi, şefaat, sırat, cennet ve cehennem hayatı gibi safhaları ihtiva etmektedir.
Ahirete iman, İslÂm ’ın esaslarından biri olup genellikle Allah ’a imanla birlikte zikredildimiştir. Ahiret inanmayan kimse, Kur ’an ayetlerini inkar ettiği icin dinden cıkmış olur: “Kim Allah ’ı, O ’nun meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gununu inkar ederse, tam manasıyla o sapıtmış olur.”[4]
Ahiret ve ahirette gercekleşecek durumlar, duyular otesi konular olduğu icin gozlem ve deneye dayanan pozitif bilimlerle ve akıl yoluyla tam olarak acıklanamaz. Bu konudaki tek bilgi kaynağı vahiydir. Sur ’a ufleme, amel defteri ve amellerin tartılması gibi ahirete ait hususların ic yuzunu ve gercek mahiyetini ancak Allah bilir. Muslumanlar ise bunların varlığına inanmakla yukumludurler.
İslÂm dini ahiret inancına cok buyuk onem vermiştir. Bu nedenle nerdeyse Kur ’an ’nın her suresinde ahirete imandan soz edilmektedir.
Ahirete iman, ilahî adalete inanmanın bir gereğidir. Zira bu dunya ilahî irade tarafından bir imtihan yeri olarak belirlenmiştir. Butun davranışların nihai hesabının goruleceği yer bu dunya değildir. Zaman zaman gorulduğu gibi herkes işlediği sucun cezasını bu dunyada cekmemekte, boylece bir takım haksızlıklar meydana gelmektedir. Oysa ahirette durum boyle olmayacaktır. Hicbir şey gizli kalmayacak, hak/adalet yerini bulacak, Allah kotuleri cehennemle cezalandıracak, iyileri ise cennetle mukafatlandıracaktır. Bu hususta Yuce Allah şoyle buyurmuştur: “Yoksa biz iman edip salih amel işleyenler,i yeryuzunde bozgunculuk yapanlarla bir mi tutacağız? Yoksa ehl-i takva olanları yoldan cıkanlarla bir mi kabul edeceğiz?” [5] Ancak yine de Allah Teala, kendi rahmetinin bir tecellisi olarak, dilerse azabı hak etmiş olan bir kulunu da bağışlayabilir.
İnsanoğlunda bir ebedilik ve sonsuzluk duygusunun var olduğu bilinmektedir. Yuce Allah, insanın fıtratında bulunan bu duyguyu ahirete imanla takviye etmekte, ebedi hayata imanla, gonulleri tam bir olgunluğa ulaştırmaktadır.
İnsanın olumuyle onun ahiret hayatı başlamış olmaktadır. Bir hadis-i şerifte kabrin ahiret duraklarının ilki olduğu bildirilmektedir.[6] Kabir hayatı kıyametin kopmasına kadar surecektir.
Ahiret hayatının kıyametten sonraki şekli ise kıyametin kopması, insanların mahşer yerine toplanması, orada insanların hesaba cekilmesi, daha sonra ebedi hayatın başlaması gibi safhalardan oluşur.
Kıyametin ne zaman kopacağını Allah ’tan başka kimse bilemez. Ancak hadislerde kıyametin bir takım kucuk ve buyuk alametlerinden bahsedilmiştir. Bu alametlerden bir kısmı, dini emirlerin ihmal edilmesi, yasakların acıkca işlenmesi ve genel ahlakın bozulmasıyla ilgili olayları ifade eder ki bunlar kucuk alametlerdir. Diğer grubu ise Deccal ’in[7] cıkması, Hz. İsa ’nın dunyaya donuşu, kainatın duzeninin bozularak guneşin batıdan doğup doğudan batması gibi mevcut tabiat kanunlarının bozulması oluşturur ki bunlara buyuk alametler denir.
İslÂm, diğer dinlerdeki olumden sonraki hayatla ilgili Kur ’an ’a ters duşmeyen duşunceleri reddetmez. Ancak olu ruhlarının hayalet, hortlak vs. gibi bu dunyada serbestce dolaştıkları ve insanlara musallat oldukları şeklindeki yanlış inanışları kabul etmez.
İslÂm gore, gunah veya sevap kapısı olumle kapanır. Ancak hayatta iken hayırlı evlat yetiştirenlerin, geriye faydalı ilim bırakanların ve insanlığın yarına hayırlı eser ve tesis yapanların sevapları sadaka-i cariye olarak devam eder ve amel defterlerine kaydedilir. Aynı şekilde insanlığa gunah yolu acanların actıkları bu yolda gunah işlendiği surece kendileri de aynı gunahı işlemiş gibi kabul edilir ve o gunahın aynısı onların amel defterlerine kaydedilir.
İslÂm ’a gore, olumle fizik otesi gerceği yaşamaya başlayan gunahkar insanların dunyaya geri donup salih amel işleme istekleri kabul edilmez. Bu durum ayette şoyle bildirilir: “Nihayet onlardan birine olum geldiği zaman ‘Rabb ’im beni geri dunyaya dondur ki ayrıldığım dunyada salih amel işleyeyim ’ der. Buna Yuce Allah şoyle karşılık veri: Hayır asla! Onun soylediği bu soz boş laftan ibarettir. Cunku onların onlerinde dirilecekleri Kıyamet gunune kadar surecek olan bir perde (berzah) vardır.”[8] Ayette ifade edilen berzah, sozluk anlamı itibarı ile engel manası taşımaktadır. Dini anlamda ise, olumle başlayıp yeniden dirilmeye kadar gecen sureyi ifade eden bir terimdir.
İslÂm, vucudu terk eden ruhun başka bir bedene girip tekrar dunyaya geldiği goruşunu, yani tenasuh ve reenkarnasyon inancını da kabul etmez. Bu tur bir inanc yukarıda zikredilen ayette kesinlikle reddedilir.[9]
2-Yahudilikteki Ahiret İnancının Kısa Değerlendirilmesi Daha oncede ifade ettiğimiz gibi yahudilikteki ahiret inancı ilk donemlerde acık ve net olmayıp daha sonraki donemlerde biraz acıklık kazanmıştır. Buna gore; oldukten sonra ruhun ebedi olarak yaşayacağına, insanların mahşere toplanıp hesap vereceğine, daha sonra iyilerin cennetle mukafatlandırılıp kotu kimselerin ise cehennemle cezalandırılacağına inanılmaya başlanmıştır.
3-Hıristiyanlıktaki Ahiret İnancının Değerlendirilmesi Hıristıyanlıkta ahiret inancının vaftiz ve gunah cıkarma ile yakından ilgisi vardır. Zira vaftiz ve gunah cıkarma işlemiyle bir nevi insanoğlunun ahirete ait hesap yukumluluğu ortadan kaldırılmış olmaktadır.
Hıristiyanlığa gore anne-babasından dunyaya gelen her insan, gunahkar olarak doğar. Bu anlayışa gore her insan Hz. Adem ile Havva ’nın cennette işlediği gunahtan sorumlu tutulmaktadır.[10] Cunku butun insanlar onların neslinden coğalmıştır.
Hıristiyanlıkta Tanrı, butun insanlığı bu asli gunahtan kurtarmak icin biricik oğlu İsa ’yı yeryuzune gondermiş ve İsa da carmıha gerilerek insanları bu gunahtan temizlemiştir. Başka bir ifade ile Tanrı, insanlığın gunahına keffaret olarak oğlu İsa ’yı kurban etmiştir.[11]
Bugun Hıristiyanlığa yeni giren ve yeni doğan cocuklar vaftiz edilmektedirler. Vaftiz, kişiyi suya daldırmak, batırmak, onun uzerine su serpmek suretiyle takdis edilmesi demektir. Bu aynı zamanda Hıristiyanlığın en onemli ayinlerinden biridir. İnsanlar vaftiz edilmekle asli suctan kurtulmuş ve temizlenmiş sayılırlar. Yine bu vaftizle vaftiz edilenin, İsa ’nın manevi vucuduna iştirak ettiğine ve kutsal ruhla yeniden doğduğuna inanılır. Vaftizsiz olenin, asli suctan temizlenmediği icin gunahkar olarak bu dunyadan ayrıldığı kabul edilir.
Hıristiyanlıkta ayrıca gunah itirafı adı verilen başka bir ayin daha vardır. Buna gore gunahkar gunahlarını itiraf eder. Papaz, affetme yetkisine sahip olan Kilise adına sucunu itiraf eden kişinin gunahlarını bağışlar. Kişi, ne kadar gunahkar olursa olsun pişman olur, tevbe eder ve gunahını itiraf ederse tum gunahları affolunur.[12] Boylece kişi gunah işlemekle kaybetmiş olduğu vaftiz ozelliğini yeniden kazanmış olur. Bazı durumlarda papaz keffaret olarak ceza da takdir edebilir.[13] Onlar bu affetme yetkisini İncil ’in şu ifadelerine dayandırırlar:
“İsa onlara, "Size esenlik olsun!" dedi. "Baba beni gonderdiği gibi, ben de sizi gonderiyorum." Bunu soyledikten sonra onların uzerine ufleyerek, "Kutsal Ruh'u alın!" dedi. "Kimin gunahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur; kimin gunahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalır.” dedi[14]
İslÂm ’da asli gunah inancı diye bir anlayış soz konusu değildir. Doğan her cocuk İslÂm fıtratı uzere gunahsız olarak dunyaya gelir. İslÂm, hıristiyanların iddia ettiği gibi Hz. İsa ’nın kendini insanlık adına kurban ettiği inancını kabul etmez. Yukarıda da ifade edildiği gibi Kur ’an ’a gore Hz. İsa carmıha gerilmemiş, Allah onu kendi katına yukseltmiştir .[15]
İslÂm ’a gore herkes kendi gunahından kendisi sorumludur. Hicbir kimse diğerinin gunahını yuklenemez. Bu durum ayette şoyle ifade edilir: “Kim hidayet yolunu secerse onu ancak kendi iyiliği icin secmiş olur. Kim de doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hicbir gunahkar başkasının gunahını yuklenmez.”[16]
İslÂm ’a gore gunahtan kurtulmanın caresi tevbe etmektir. Allah dilerse tevbe edenin tevbesini kabul eder. Dolayasıyla hicbir insan Hz. Adem ile Havva ’nın işlediği gunahtan sorumlu değildir. O, ancak kendi işlediği gunahların hesabını verecektir. Aynı şekilde Hz. İsa ’nın tum insanların gunahına keffaret olarak kendini feda etmesi ve insanları sorumluluktan kurtarması doğru değildir. Kaldı ki Hz. İsa ’nın carmıha gerilmesi diye bir hadise de vuku bulmuş değildir.
Ayrıca İslÂm ’da bir başkasının araya girerek kişinin gunahını affetmesi diye bir inanc da yoktur. Herkes kendi gunahından sorumludur ve hicbir kimse de masum/gunahsız değildir. Dolayısıyla hıristiyan din adamlarının gunahkarların gunahını bağıslaması ve kendilerini masum gormeleri İslÂm ’ın sorumluluk anlaşı ile uyuşmamaktadır. Akıl ve mantık acısından bakıldığında bile her insanın kendi gunahından sorumlu tutulması gerekir. Boyle olması daha adil, daha ahlaki ve makuldur.
İslÂm ’a gore gunahkar kimselerin ebedi olarak cehennemde kalması gibi bir akide mevcut değildir. Gunahkar olan şahıs cehennemde gunahı kadar azap gordukten sonra Allah ’ın kendisini bağışlamasıyla cennnete girer. Ancak iman etmeyen kimseler icin cehennem azabı ebedidir. Halbuki Hıristiyanlıkta gunahkarların ebedi olarak cehennemde azap goreceklerine inanılır ki bu İslÂm inancıyla bağdaşmaz.
Goruldugu uzere Hıristiyanlıktaki ahiret inancı ile İslÂm ’daki ahiret inancı ana hatları ile muşterektir. Bunlar kıyametin kopması, olulelerin dirilmesi, mukafaat ve ceza, cennet ve cehennem gibi mefhumlar her iki dinde de mevcuttur. Her iki dinde de Hz. İsa ’nın Kıyametten once yeryuzene gonderileceğine inanılır. Ancak bu inanc, Hıristiyanlıkta temel inanc esaslarından biri kabul edilmiş ve daha da otesi Hz. İsa ’ya kurtarıcı mesih gozuyle bakılmış ve kendisi tanrılaştırılmıştır.
Hıristiyanlıkta İsa ’nın bir bulut icinde gokten inerek insanlar hakkında hukum vereceğine, iyileri cennete, kotuleri cehenneme gondereceğine inanılmaktadır. Yine İsa ’dan once yaşayıp onu tanımayanların cehenneme gideceğine iman edilmektedir. Muslumanlar da Hz. İsa ’nın Kıyametten once gonderilip insanları hidayete davet edeceğine inanmakla birlikte hıristiyanların ona verdikleri “Kurtarıcı Tanrı” rolunu reddederler.
Hıristiyanların en buyuk hatalarından biri de onların İslÂm ’ı batıl bir din olarak kabul etmeleri ve muslumanları ebedi olarak cehennemlik gormeleridir. Kur ’an-ı Kerim, İslÂm dini gonderilmeden once yahudi ve hıristiyanlardan Allah ’a ve ahiret gunune iman edip salih amel işleyenlerin kurtuluşa ereceklerini haber vermiştir.
Ancak Yuce Allah, İslÂm dinini gonderdikten sonra herkesin bu dine iman etmesini istemiş ve bunun dışında başka bir dini kabul etmeyeceğini bildirmiştir. İslÂm ’ın son ve cihanşumul bir din olması da bunu gerektirir. Nitekim bir ayette şoyle buyurulmuştur:
“Kim İslÂm ’dan başka bir edinirse bilsin ki o din ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedeceklerden olacaktır.”[17]
Dipnotlar:
[1] İşaya, 26/19; Daniel, 12/2-3.
[2] Ekrem Sarıkcıoğlu, Dinler Tarihi, s.239.
[3] Hıristiyanlıkta Ahiret inancı hakkında bk. Suat Yıldırım, Mevut Kaynaklara Gore Hıristiyanlık, s. 216-220; G. Tumer-A. Kucuk, Dinler Tarihi, s. 438.
[4] Nisa, 4/136.
[5] Sad, 38/28.
[6] Tirmizi, Zuhd, 5.
[7] Deccal: Hadislerde bildirildiğine gore, yahudi asıllı, yaratılışı kusurlu, sağ gozu kor, sol gozu de yerinden fırlamış gibi dışarıda olan, cocuk sahibi olmayan, peygamberlik ve ilahlık iddiasında bulunup bir takım olağan ustu haller gosterecek olan kimsedir. Kıyamet alameti olarak gonderilecek, bazı insanlar kendisine inanacak, fakat Allah muminleri onun fitnesinden koruyacaktır. Buhari, Fiten, 26; Muslim, Fiten 20; Ahmed b. Hanbel, III, 79.
[8] Muminun, 23/99-100.
[9] Ekrem Sarıkcıoğlu, Dinler Tarihi, s. 357, 359.
[10] Tekvin, 3/24.
[11] Romalılara Mektup, 3/23-26.
[12] Hıristiyan mezheplerinden olan Protestanlığa gore Kilise mensuplarının gunah cıkarma yetkisi yoktur.
[13] G. Tumer-A. Kucuk, age., s. 268, 269.
[14]Yuhanna, 20/21-23.
[15] Nisa, 4/156-159.
[16] İsra, 17/15.
[17] Al-i İmran, 3/85.
Kaynak: Dr. Erdoğan Baş, Salih İnci, Ana Hatlarıyla Yahudilik Hıristiyanlık ve İslÂm, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan