Sultan Abdulazîz Han, tahta cıktığında Osmanlı Devleti ’nin durumu son derece karışık idi. MÂlî sıkıntı son haddindeydi. Karadağ ’da cıkan isyan, Sırplar ’la savaşa yol acabilecek durumda idi. Avrupa devletleri bu hÂli fırsat bilerek, aracılık tekliflerini artırıyorlardı. Zira Sul­tÂn ’ın Tanzîmat ’tan vazgecmesinden endişe duyuyorlardı.Osmanlı'nın bu sıkıntılı durumunu fark eden Sultan, hemen bir hatt-ı humÂyûn cıkardı. FermÂnda şoyle deniyordu:

“Devletin maddî gucunun artırılması ve halkın hayat seviyesinin yukseltilmesinden başka maksadımız yoktur. Devlet malının telef edilmemesi ve israftan korunması şarttır. Muslim ve gayr-i muslim ayırt etmeksizin memleketimizde yaşayan herkes, dînimizin emirleri cercevesinde adÂletle yonetilecek ve hepsi adÂlet onunde eşit muÂmele gorecektir.

Yuce devletimizin istiklÂlinin devam etmesi ve halkın refah icinde yaşaması, en buyuk gÂyemizdir. CenÂb-ı Hak, Peygamber -sal­lÂl­l­hu aleyhi ve sellem- hurmetine cumlemizi muvaffak eylesin!”

Bu fermanla birlikte mevcut hukumetin de yerinde bırakılması, Batılı devletlerin Tanzimat ’la alÂkalı endişelerini nisbeten ortadan kaldırdı.

Sultan, isrÂfa karşı, kendinden ve saraydan başlayarak tedbirler aldı. Devletin mÂlî durumunu adım adım duzeltmeye başladı.

Bu sıralarda Avrupalılar ’ın el altından desteklediği Mısır, Osmanlı Dev­leti ’ne bağlılığını iyice gevşetmişti. Sultan, SadrÂzam Yusuf KÂmil Paşa ’nın da teşviki ile Mısır ’a bir seyahat duzenledi. Orada muhteşem bir merÂsimle karşılandı.

Dunku Âsî Kavalalı Mehmed Ali Paşa, bu defa Sultan Abdulazîz ’in atının yularından tutarak onu Kahire sokaklarında dolaştırdı. Boylece devletin sarsılan otoritesi her tarafta yeniden takviye olundu.

Daha sonra Mehmed Ali Paşa ’nın oğlu İsmail Paşa ’ya “Hidiv” unvÂnı verilerek eski kırgınlıklar telÂfî edildi. “Hidivlik” vÂliliğin babadan oğula gecmesi demekti.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan