
Altın Silsile ’den Muhammed MÂsûm Sirhindî Hazretleri ’nin sozleri...Hindistanlı Nakşibendî-Muceddidî şeyhi, Muhammed MÂsûm Sirhindî Hazretleri ’nden hikmetli sozler...
MUHAMMED MASUM SİRHİNDİ HAZRETLERİ ’NİN HİKMETLİ SOZLERİ “Namaz, kulu CenÂb-ı Hakk ’a yaklaştıran en muhim ibÂdetlerin başında gelir. Namaz, sonsuz kudret sahibi CenÂb-ı Hakʼtan bir nişan taşır. Namazdaki yakınlığı, başka bir yerde bulmak mumkun değildir. Namazda, kul ile Allah TeÂl arasındaki perdeler kalkar. Bunun icin namaza «mu ’minin mîrÂcı» buyrulmuştur. Kişi namazı ne kadar huşû ile kılarsa, mîrÂcı o kadar kÂmil olur. Bu da, namaz kılarken Sunnet-i Seniyyeʼye ne kadar riÂyet edildiğine bağlıdır… Namaz, sadece bildiğimiz şekillerden ibÂret değildir. Namazın gayb Âleminde bir hakîkati vardır ki, butun hakîkatlerin ustundedir…”[1]
***
“Kul, Hak TeÂl ’yı zikredince CenÂb-ı Hak da kulunu zikreder. Nitekim Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur: «Siz Benʼi zikredin ki Ben de sizi anayım!» (el-Bakara, 152) Kul zikre devam ettikce CenÂb-ı Hak da onu anmaya devam eder. Hakîkî sahip ve MevlÂmızın devamlı kulunu zikretmesinden ve boylece kulun da devamlı ilÂhî feyizlere nÂil olmasından daha buyuk bir saÂdet mi vardır?!”[2]
***
“İlÂhî mÂrifet, keşif ve kerÂmetlerden daha ustundur. Zira mÂrifet, ilÂhî esrÂrı keşfetmektir. HÂrikulÂde hÂller ve kerÂmetler ise yaratılmış varlıkların hÂllerini keşfetmektir. O hÂlde ilÂhî mÂrifet ile kerÂmetler arasındaki fark, HÂlık ile mahlûkun farkı gibidir. Sahih mÂrifet, îmÂnı kemÂle erdirmeye ve terakkî ettirmeye yardımcı olur. KerÂmetler ise boyle değildir, insanın kemÂle ermesi ona bağlı değildir… Keşif ve kerÂmete tÂlip olan kişi, kucuk şeylere tÂlip ve esir olmuştur. O, CenÂb-ı Hakk ’a yakınlıktan ve Oʼnu kalben tanıyabilmekten nasipsizdir… Kişi kerÂmet gostermek sûretiyle kendisini diğer insanlardan farklı gormeye başlarsa, kibir ve ucba suruklenerek ibÂdet ve seyr u sulûkun faydasından mahrum kalır ve mÂrifet yolunu kendisine kapatmış olur.”[3]
***
“EvlÂdım! Omrun en kıymetli zamanı, genclik gunleridir. İnsanın guclu-kuvvetli, ÂzÂlarının sağlam olduğu bu gunler gecer ve omrun en zayıf vakti gelip catar. Ne yazıktır ki insanlar, en şerefli kazanc olan mÂrifetullÂhʼı, gelip gelmeyeceği belli olmayan ihtiyarlık vaktine havÂle ederler. Omrun en şerefli vakitlerini, en rezil şey olan hev ve hevese sarf ederler. Unutma ki; «Yarın yaparım diyenler helÂk oldu!».”[4]
***
“Seyr u sulûk, riyÂzat, mucÂhede ve sıkıntı cekmekten maksat; Allah TeÂl ’dan başka her şeyin muhabbetinden kurtulmaktır. Butun bu gayretler; kulluğun, aczin, zavallılığın meydana cıkması ve bir «hic» olduğumuzun idrÂk edilmesi icindir.”[5]
***
“Hem ibadet ve tÂat uzere olun, hem de bu ibadetlerdeki kusurlarınız sebebiyle istiğfÂr edin! Yaptığınız amelleri Allah TeÂl ’ya lÂyık gormeyin! Buyuklerden biri şoyle buyurmuştur: « اِعْمَلْ وَاسْتَغْفِرْ : Amel-i sÂlihler işle ve istiğfÂr et!» İşte kulluk yolu budur!”[6]
***
“İnsanın kendisini kusurlu gormesi, amellerinin kıymetini artırır ve kabûl edilmelerini kolaylaştırır.”[7]
***
“İdÂrecilerin zulmetmesinin sebebi, bizim amellerimizin kotuluğudur. Nitekim «Amelleriniz sizin idÂrecilerinizdir!» denilmiştir. O hÂlde kendinizi ıslÂh edin, ver ve takv yoluna gidin!”[8]
***
“CenÂb-ı Hak butun Âlemlerden mustağnî iken insanları kendisine dÂvet etmiş, ilÂhî vuslata rehberlik etmiş ve kereminin cokluğundan, bu yolu kullarına acmıştır. DÂvet ve rehber varken CemÂl-i İlÂhî ’den uzak ve perdeli kalır, nefs ve hevÂnın bağından kurtulamazsak, ne kadar yazık, ne kadar eyvah bize!”[9]
***
“Hakîkî sahibimiz olan CenÂb-ı Hakk ’ın emirlerine boyun eğip itaat etmenin lezzeti, haramların lezzetinden daha fazladır. Butun nîmetleri lûtfeden MevlÂmızın, bir kişiden ve onun amelinden rÂzı olması oyle buyuk bir nîmettir ki, ona hicbir nîmet denk olamaz. Aynı şekilde, Rabbimiz ’in rızÂsından uzak duşmenin elemine denk bir elem de yoktur.”[10]
***
“Kişinin, nefsÂnî arzularını tatmin etmek istemesi, CenÂb-ı Hakk ’ın rızÂsını terk etmesi demektir.”[11]
***
“Omur birkac gundur, ama ebedî mulk onunla elde edilir. O hÂlde, kıymetli kardeşlerim omurlerini beyhûde harcamasınlar!”[12]
***
“Hicbir edep mahrûmu, CenÂb-ı Hakk ’a vÂsıl olamamıştır.”[13]
***
“Hak TeÂlÂ, uhrevî kurtuluşun esÂsını, katʼî vahiyle sÂbit olan şerîate bağlamıştır. Kendisine yaklaşmayı ise Sunnet-i Seniyyeʼye uymaya bağlamıştır. «De ki: Eğer AllÂh ’ı seviyorsanız bana tÂbî olun…» (Âl-i İmrÂn, 31) Âyet-i kerîmesi bunu ifÂde etmektedir.”[14]
Dipnotlar:
[1] Muhammed Maʻsûm, MektûbÂt, I, 167, no: 230. [2] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, III, 84, no: 145. [3] Muhammed Maʻsûm, MektûbÂt, I, 52, no: 50. [4] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, I, 63, no: 65. [5] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, I, 163, no: 230. [6] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, I, 83, no: 92. [7] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, III, 103, no: 225. [8] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, III, 26, no: 34. [9] Muhammed Maʻsûm, MektûbÂt, III, 103, no: 191. [10] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, I, 152, no: 211. [11] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, III, 45, no: 67. [12] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, I, 46, no: 38. [13] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, I, 137, no: 182. [14] Muhammed Maʻsûm, a.g.e, I, 58, no: 57.
İslam ve İhsan