Alan da veren de Allah ’tır. O ’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır.MevlÂn Hazretlerinin oğlu Sultan BahÂeddin Veled, şu hÂtırasını nakleder:
“Bir gun bana buyuk bir ruh bezginliği ve ic sıkıntısı gelmişti. Beni bezgin ve sıkıntılı goren babam:
“–Birinden mi incindin de boyle sıkıldın?” dedi. Ben de:
“–Bilmiyorum ki bu ne hÂldir?» dedim. Babam kalkıp eve gitti, bir muddet sonra baktım ki kurt postunu cevirip başına gecirmiş, cocukları korkuttukları gibi «Bu! Bu! Bu!» diyerek yanıma geliyor. Babamın bu hoş hareketi sebebiyle beni bir gulme tuttu ki anlatamam. Hemen yere kapanarak ayaklarını optum. Babam:
“–Bahaddin! Eğer bir guzel ve latif sevgili sana sıkı sıkıya bağlansa, dÂima seninle şaka, şenlik etse ve birdenbire yuzunun şeklini değiştirip gelse ve sana “Bu! Bu! Bu!” dese ondan hic korkar mısın?” buyurdu. Ben de:
“–Hayır, korkmam” dedim. Bunun uzerine babam:
“–Seni sevindiren, seni sevinc ve neşe icinde tutan sevgili, seni uzen ve kendisinden sıkıntı duyduğun aynı sevgilidir. Hep O ’dur, hep O ’ndandır ve hep O ’ndan feyizlenirsin. O hÂlde nicin boş yere uzgun duruyor, sıkıntının elinde Âciz kalıyorsun?” buyurdu.
Babamın bu hareketi ve sozleri uzerine derhal hÂlim değişti, taze gul gibi acılıp ferahladım. Omrum boyunca da başka gam yuzu gormedim ve uzulmedim, dunyanın gamı kederi yanıma yaklaşmadı.” (Ahmet EflÂkî, Âriflerin Menkıbeleri, trc. Tahsin Yazıcı, İstanbul 1973, I, 265-266)
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan
ALAN SENSİN, VEREN SEN, HAKİKAT UZERE ANLAYIP BİLEN SEN