“Temizlik îmÂnın yarısıdır!” (Muslim, TahÂret, 1) hadîs-i şerîfini nefis husn-i hatlarla yazarak evlerinin ve ibadethÂnelerin duvarlarına asan Osmanlılar, bu hakîkati daha ziyÂde gonullerine yerleştirerek kendilerine şiÂr ve dustur edinmişlerdir.
Osmanlı ’da temizlik, hem maddî hem de mÂnevî olarak gercekleştirilmiştir. Cunku temizlik, dînî vazifelerle ic icedir. Gunde beş vakit namaz icin abdest alınmak sûretiyle, yuzler, eller, ayaklar ve ağızlar mutemÂdiyen temizlenmiş olurdu. Ayrıca her yemekten evvel ve sonra mutlak eller yıkanırdı. Oburca yenilmeyip doymadan sofradan kalkılırdı.

Temizlik husûsunun kusursuz olması icin koylere varana kadar her tarafta hamamlar yapılmıştır. Turk evleri, son derece temizdir. Ayakkabılarla asl iceri girilmez. Her yer, namaz kılınabilecek derecede pırıl pırıldır. Evlerde hayvan beslemek diye bir şey yoktur. Hatt kuş bile sokulmaz.

Bu guzel hasletlerin tabiî bir neticesidir ki Osmanlılar, umûmiyetle gurbuz yapılı, kuvvetli kimseler olarak tebÂruz etmiştir. Batılıların kendi ifÂdeleriyle o donemdeki temizlik mahrumu, obur Avrupa ’nın tek bir şehrinde bile butun Osmanlı mulkunden daha cok sakat ve bicimsiz insanlar vardı.

ŞEMSİYE NASIL ORTAYA CIKTI?

Meşhur Louvre (Luur) Sarayı ’nda helÂnın unutulmuş olması, o zamanki Avrupa ’nın temizlik husûsundaki hÂlini ortaya koymak icin kÂfî bir misaldir. Nitekim bir zamanlar Fransa ’da şemsiyenin, balkon veya pencerelerden sokağa atılan kirli su ve idrardan korunmak icin kullanılmış olduğu da rivÂyetler arasındadır.

Thevenot: “Turkler sıhhatli yaşarlar ve az hasta olurlar. Bizim memleketlerdeki bobrek hastalıkları ve daha bir suru tehlikeli hastalıkların hicbiri onlarda yoktur. İsimlerini dahî bilmezler. Oyle zannediyorum ki, Turkler ’in bu mukemmel sıhhatlerinin başlıca sebeplerinden biri de sık sık yıkanmaları ve yiyip icmedeki îtidalleridir. Onlar, gÂyet az yerler. Yedikleri de, hristiyanlarınki gibi karma karışık şeyler değildir.” der.


Ricaut: “Yemeklerden evvel ve sonra elleri yıkamak, Turkler arasında vazgecilmeyecek derecede umûmî bir Âdet hukmunu almıştır.” der.


B. Tavernier: “Turkiye ’de sofradan kalkılır kalkılmaz mutlak ellerle ağızlar yıkanır. Onunuze sıcak suyla sabun getirilir. Buyuklerin konaklarında ya gul suyu veya guzel kokulu başka bir su da ikrÂm edilir. Bunlarla da mendilinizin bir ucunu ıslatırsınız.” der.

R. Durdent: “Turkler, dînî bir vazife olarak gunde beş vakit namaz kılmak ve bircok defa abdest almakla mukelleftirler. Onlar bu şekilde rûhen de temizleneceklerine inanırlar.” der.

Dr. A. Brayer de: “Osmanlı, yıkanıp temizlenmeyi hicbir zaman ihmÂl etmez. TÂkatten duşse bile cocukları, uşakları veya hanımı vasıtasıyla yıkanıp temizlenir. Olduğu zaman da cenÂzesi bile şerîat ahkÂmına gore yıkanıp temizlenmeden tabutuna konulmaz. Oysa Avrupalılar, hastalandıklarında veya tÂkatten duştuklerinde temizlik kaygısını umûmiyetle unutuverirler. Olunce de evinde bulunabilen en kotu beze sarılıp dikildikten sonra tabuta konulurlar. Âilesi cesedinin en sathî bir şekilde temizlenmesini aklından bile gecirmez.” demektedir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan