Allah Resûlu ’nde fÂnî olan Hazret-i Ebûbekir (r.a.) kotuluğe af ve iyilikle muÂmelenin k ’bına varılmaz numûnelerini sergilemiştir:
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) Mıstah isimli bir fakire devamlı olarak yardımda bulunuyordu. Kızı Hazret-i Âişe ’yi hedef alan İfk HÂdisesi ’nde onun da iftirÂcılar arasında yer aldığını gorunce, bir daha ona ve Âilesine iyilik yapmayacağına dÂir yemin etti. Hazret-i Ebû Bekir ’in yardımı kesilince Mıstah ve Âilesi perişan bir hÂle duştu. Bunun uzerine şu Âyet-i kerîmeler nÂzil oldu:


“İcinizden fazîletli ve servet sahibi kimseler, akrabÂya, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere (mallarından) vermeyeceklerine dÂir yemin etmesinler; affetsinler, bağışlayıp gecsinler. Allah ’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah cok bağışlayıcıdır, cok merhametlidir.” (en-Nûr, 22)


“Yeminlerinizden dolayı Allah ’ı(n adını), iyilik etmenize, takv sahibi olmanıza ve insanların arasını duzeltmenize mÂnî kılmayın! Allah her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.” (el-Bakara, 224)

Bu Âyet-i kerîmelerin nuzûlunden sonra Ebû Bekir (r.a.) :

“–Ben elbette Allah ’ın beni bağışlamasını isterim!” dedi. Ardından yemin kefÂreti vererek, yapmış olduğu hayra devam etti. (BuhÂrî, MeğÂzî, 34; Muslim, Tevbe, 56; Taberî, Tefsîr, II, 546)

Zira kullarını affede affede Allah ’ın affına lÂyık hÂle gelmek, kÂmil mu ’minler icin vazgecilmez bir îman ufkudur.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan