Su­ley­m­ni­ye CÂmii, İslÂm rûhunun maddede şekillenmesidir. Uzaktan manzarası, ellerini Rabbine uzatan du hÂlindeki bir insan siluetidir. MîmÂrîye ibadetin rûhÂniyeti sindirilmiştir. MÂnÂ, maddeye k‘bı­na varılamaz bir mukemmelikle in ’ikÂs ettirilmiştir.Su­ley­m­ni­ye CÂmii ’nin acılış merÂsiminde KÂnûnî, buyuk bir kadirşinaslık gostererek:

“–Bu ulu mÂbedi Sinan acsın! Zira en cok emeği gecen odur!” dedi.

Sinan ise, HunkÂr ’a:

“–Sul­t­nım! Hattat KarahisÂrî bu cÂmiyi hatları ile tezyîn ederken gozlerini kaybetti, Âm oldu. Bu şerefi ona bahşedelim!..” dedi.

Bu ulu mÂbedi, taltîfen hattat KarahisÂrî ’ye actırdılar.

Su­ley­m­ni­ye CÂmii, İslÂm rûhunun maddede şekillenmesidir. Uzaktan manzarası, ellerini Rabbine uzatan du hÂlindeki bir insan siluetidir. MîmÂrîye ibadetin rûhÂniyeti sindirilmiştir. MÂnÂ, maddeye k‘bı­na varılamaz bir mukemmelikle in ’ikÂs ettirilmiştir. İcerisi karanlık olmayan bir loşluktadır.

Mu ’mini, bir gonul heyecÂnı icinde derûnî bir Âleme goturur. Okunmuş su gibidir. Taşı toprağı mÂn kazanmıştır. Bu mÂbed, İslÂm ’ın en ulvî bir uslûpla maddeye aksedişidir. O, sanki susan ve sukûtu ile cok şey anlatan bir insandır. Zemininde beş yuz senedir devam eden secdelerin izleri, gelip giden, donmeyen akıncıların hayÂlleri vardır. Harcını mÂneviyattan alan tÂrife sığmaz derecede ulvî bir Âbidedir. Ta­rih boyu şanlı zaferlere du mekÂnı olmuştur. Yahy KemÂl bu mÂbedin rûhÂniyetini şiirinde ne guzel dillendirir:

...
Kimi gokten, kimi yerden uşuşup her kapıya,
Giriyor birbiri ardınca ilÂhî yapıya...
...
En guzel mÂbedi olsun diye en son dînin
Budur oz şekli hayÂl ettiği mîmÂrînin.
...
Buyuk AllÂh ’ı anarken bir ağızdan herkes,
Nice bin dalgalı tekbîr oluyor tek bir ses!..
...

İSLAM MİMARİ SANATINI KEMALE ERDİRDİ

Sinan, bu eserin kıyÂmete dek ayakta kalması icin butun gayretini sarf etmiş ve sonra bu yolda du etmiştir. Kendi turbesini mutevÂzı bir imz gibi bir koşeciğe iliştiren Sinan, bu cÂmiyi ziyÂrete gelenlerden kendisi icin de bir du taleb etmiştir. Onun, Osmanlı topraklarına serpiştirilmiş 230 adet eseri vardır. İslÂm mîmÂrî sanatını kemÂl noktasına ulaştırmıştır. Eserlerinin sanat incelikleri ve salÂbeti ile hÂl aşılamaması, dun­yada hayret uyandıran bir husustur. Bugun dahî, ancak onu taklîd edebilen mîmar buyuk sanatkÂr unvÂnını alabilmektedir. Zira kendisini aşan biri cıkamamıştır.

KÂnûnî devrinde dun­ya capında iki buyuk sanat Âbidesi meydana gelmiştir. Bunlar:

MîmÂrîde Su­ley­m­ni­ye; şiirde ise, BÂkî ’nin KÂnûnî Sultan Suley­mÂn ’a yazdığı mersiyesidir. Bu mersiyeden bir beyit şoyledir:

Ol şehsuvÂr-ı mulk-i saÂdet ki rahşına
CevlÂn deminde arsa-i Âlem gelurdi teng

“O saÂdet ulkesinin şehsuvÂrı (olan muhteşem Sultan), atının uzerinde (şahlanıp) dolaştığı zaman, butun yeryuzu ona dar gelirdi...”

KANUNİ SULTAN SULEYMAN'IN ŞİİRLERİ

KÂnûnî ’nin aynı zamanda cok hassas bir kalbe sahip olması, onu şiir sanatına da yonlendirmişdir. “Muhibbî” mahlası ile cok guzel şiirleri vardır. DîvÂnındaki gazellerinin sayısı 3000 ’e yaklaşır. Hastalığı sırasında yazmış olduğu şu beyt-i bercestesi, yani seckin beyti dillerden duşmez:

Halk icinde mûteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...
Onun kahramanlıkla alÂkalı meş­hur bir şiirinden beyitler:
Allah Allah diyelim sancağ-ı şÃ‚hî cekelim,
Yuruyup her yanadan şarka sipÂhî cekelim...
İki yerden kuşanalım yine gayret kuşağın,
Bulaşıp toz ile toprağa bu rÂhı cekelim...
.........
Bize farz olmuş iken olmamız İslÂm ’a zahîr,
Nice bir oturalım bunca gunÂhı cekelim?..
Umarım rehber ola bize Ebû Bekr u Omer,
Ey Muhibbî yuruyup şarka sipÂhî cekelim...



Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013




İslam ve İhsan