
Hz. Musa (a.s.) kendisine bulunması icin muracaat edilen katili nasıl buldu? İsrailoğulları sarı inek ile neden imtihan edildi? Sarı inek kıssasından ibretler...İsrÂîloğulları ’ndan Âmil isminde cok zengin birisi olu olarak bulundu. Olduren, amcasının oğluydu. Sebepleri husûsunda şu rivÂyetler vardır:
Onu, cok fakir ve cimri olan amcasının oğlu, servetine hased ederek oldurmuştu. Âmil, bir kadınla evlenmiş, amcasının oğlu da o kadını almak icin onu oldurmuştu. KÂtil, onun olusunu iki koy arasına bıraktı. TÂ ki onlar, birbirlerine hasım olsunlar...
Halk, Hazret-i Mûs ’ya murÂcaat edip kÂtilin bulunmasını ve kısÂs yapılmasını istediler. Mûs -aleyhisselÂm- kÂtilin kim olduğu meselesinde tereddutte kaldı ve bir netîceye varamadı. Bunun uzerine AllÂh ’a du etti. AllÂh TeÂl da bir inek kurban etmelerini emretti. Benî İsrÂîl, Mûs -aleyhisselÂm- ’a:
“–KÂtil ile inek kesilmesi arasında ne alÂka var? Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. HÂlbuki bu îtirazlarıyla, farkında olmaksızın, Hakk ’ın emrine olan teslîmiyetsizliklerinden imtihan vermeye başladılar.
Hazret-i Mûs -aleyhisselÂm- onlara:
“–Ben Rabbimin emrini bildiriyorum!” dedi.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Mûs kavmine:
«–AllÂh size bir sığır kesmenizi emrediyor!» deyince:
«–Bizimle alay mı ediyorsun?» demişlerdi.
O da:
«–CÂhillerden olmaktan AllÂh ’a sığınırım!» diye cevap vermişti.
(Bunun uzerine kavmi):
«–(O hÂlde) bizim adımıza Rabbine du et; bize, onun ne olduğunu acıklasın!» dediler.
MûsÂ:
«–AllÂh buyuruyor ki: O, ne yaşlı, ne de korpe; ikisi arası bir inektir. Size emredileni hemen yapın!» dedi.
Bu defÂ:
«–Bizim icin Rabbine du et; bize, onun rengini acıklasın!» dediler.
(MûsÂ):
«–O buyuruyor ki: Sarı renkli, parlak tuylu, bakanların icini ferahlatan bir inektir.» dedi.” (el-Bakara, 67-69)
Yahûdîler, bu evsafta bir ineği, yetîmi olan bir kadında buldular. Kadın, kendisinin gecim kaynağı olduğu icin ineğini satmak istemiyordu. Bu sebeple 1000 akce istedi.
Mûs -aleyhisselÂm- ’ın:
“–Kadının istediği miktarı verin ve sığırı alın!” demesi uzerine İsrÂîloğulları bin akceye rÂzı oldular. Fakat bu sefer kadın, ucreti 2000 akceye cıkardı.
Kavmi, ucreti cok yuksek bulduklarından bu sığırı almak istemedi ve tekrar Mûs -aleyhisselÂm- ’a murÂcaat edip:
“«–(Ey MûsÂ!) Bizim icin, Rabbine du et de; onun nasıl bir sığır olduğunu acıklasın! Nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşÃ‚allÂh emredileni yapma yolunu buluruz!» dediler.
(MûsÂ) dedi ki:
«–AllÂh şoyle buyuruyor: O (sığır), henuz boyunduruk altına alınmayan, yer surmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hic alacası bulunmayan bir inektir.»
(Bu sefer İsrÂîloğulları):
«–İşte şimdi hakîkati getirdin!» dediler ve bunun uzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi.” (el-Bakara, 70-71)
Az daha kesmeyeceklerdi, cunku bu tÂrifler de yine yetîmi olan kadının sığırını işÃ‚ret etmekteydi. Ustelik kadın, ucreti iyice artırmış 10.000 akceye yukseltmişti. Daha sonra da:
“–Hayvanı alacaksanız, onu kesersiniz ve derisini tulum yapıp icini altın ile doldurur bana verirsiniz! Ancak bu şekilde onu size satabilirim.” demişti.
Benî İsrÂîl, tekrar Hazret-i Mûs -aleyhisselÂm- ’a murÂcaat etti. O da:
“–Ne pahasına olursa olsun, alın!” dedi.
Bunun uzerine kavmi:
“–Oyleyse şimdi alalım, emir yerine gelsin; yoksa sonra odeyemeyiz.” dediler. NihÂyet ineği aldılar.
CenÂb-ı Hak şoyle buyuruyor:
“Hani siz bir adam oldurmuştunuz de, onun hakkında birbirinizle atışmıştınız. HÂlbuki AllÂh, gizlemekte olduğunuzu ortaya cıkaracaktır.” (el-Bakara, 72)
Fakat Benî İsrÂîl bu sefer de ineğin ucretini odemiyorlardı. Hazret-i MûsÂ:
“–Ucretini odemezseniz, olu dirilmez!” buyurdu.
Onlar da, cÂresiz ineğin derisini tulum yapıp icini de altınla doldurarak kadına verdiler.
“«–Haydi, şimdi (oldurulen) adama, (kesilen ineğin) bir parcasıyla vurun!» dedik. Boylece AllÂh, oluleri diriltir ve duşunesiniz diye size Âyetlerini (peygamberine verdiği mûcizelerini) gosterir.” (el-Bakara, 73)
Âyet-i kerîmede “Kesilen ineğin bir parcasıyla oluye vurun!” denilmesi, hÂdiseye dikkatleri daha cok cekmek icindir. Bunun icin boyle bir merÂsim yapılmış ve akabinde mûcize gercekleşmiştir. Yoksa elbette ki AllÂh TeÂlÂ, hicbir sebep olmadan da kudreti ile oluleri diriltmeye kÂdirdir.
NihÂyet hayvanın dilini oluye dokundurduklarında olu, kanlar icinde kalktı. Hakîkati anlattı:
“–Beni amcaoğullarım oldurdu. FilÂn ve filÂn...” deyip isimlerini de bildirdikten sonra tekrar oldu.
Bu cinÂyeti işleyen iki gence derhal kısÂs tatbîk edildi.
BU KISSADAKİ İBRETLER
*İsrÂîloğulları ’nın, yaptıkları her îtirÂzın ardından sıkıntıları artmıştı. HÂlbuki emr-i ilÂhî ilk geldiğinde herhangi bir sığır boğazlasalardı, emir îf edilmiş olacaktı. Fakat ustuste suÂllerle, sanki bunu istemiyormuş gibi davrandılar ve mes ’eleyi kendi elleriyle ağırlaştırdılar. Boylece cok îtirÂz etmeleri ve hadlerini bilmeyişleri, onları ağır netîcelere dûcÂr etti.
*ÎcÂb etmeyen suÂllerin sorulması cÂiz değildir; kaz ve kader mevzûlarında haddinden fazla derinleşmekte olduğu gibi... YÂni AllÂh ’ın hukum beyÂn ettiği bir hususta teslîmiyet gosterip itaat etmek gerekir. Zîr gereksiz suÂl ve îtirazlar, yeni tahdîd ve vecîbeleri beraberinde getirir ki, bu da mes ’ûliyetlerin daha da ağırlaşmasına sebep olur.
Nitekim AllÂh Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuşlardır:
“…Ben sizi kendi hÂlinize bıraktığım surece, siz de beni kendi hÂlime bırakın. Cunku sizden oncekiler peygamberlerine cok suÂl sormaları ve aldıkları cevaplar husûsunda ihtilÂf etmeleri sebebiyle helÂk oldular. Bundan dolayı size, bir şey emrettiğim zaman onu gucunuz yettiğince yerine getirin. Herhangi bir şeyi yasaklarsam ondan da kesin olarak kacının!” (Muslim, Hac, 412)
*İsrÂîloğulları daha evvel bir buzağıya taptıkları icin kendilerine inek kurban etmeleri emredildi. T ki, inekte bir ulûhiyet olmadığını anlasınlar. Zîr insanoğlu, ozundeki kulluk hisleriyle bazen yanılarak, ilÂhını, kendi yaşadığı Âlemin boyutları ve idrÂk selÂhiyetleri dÂhilinde arama şaşkınlığına duşebilmektedir.
*Diğer taraftan kÂtiller bir turlu bulunamıyor ve bu sebeple gerilim ve surtuşmeler artıyordu. Sığırın kesilip kÂtillerin bulunmasıyla sukûnet sağlandı.
*İsrÂîloğulları ’ndan bazılarının “oldukten sonra dirilme”ye karşı îmÂnlarında tereddutler vardı. Bu hÂdiseyle bu zaafları da zÂil oldu.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan