2. BÂyezîd ’in ardından İslÂm toprakları nasıl yirmi dort milyon kilometrekareye ulaştıysa, aynı şekilde İslÂm sanatı da zirveye tırmanmıştır. Bu anlayış s­ye­sinde İslÂm ’ın rûhu, hendeseye nakşedilmiş, değerini kıyÂmete kadar koruyabilecek SuleymÂniye ve benzeri Âbideler silsilesi vucut bulmuştur.II. BÂyezîd ’in Edebali ’si olan kıymetli devlet adamlarından Hacı Mesih Paşa, zaman zaman HunkÂr ’a karşı sert îkazlarda bulunurdu. Vezirlerin yaptığı gayr-i İslÂmî hÂlleri pÂdişÃ‚ha anlatır, bu gibi hatÂların ıslÂhının bir mecbûriyet olduğunu, aksi hÂlde ferdî takvÂsının, kendisini cehennem azÂbından kurtarmaya kÂfî gelmeyeceğini oğutlerdi.

II. BÂyezîd Han da, bu na­si­hatleri can kulağıyla dinlerdi. Bir dîvÂn toplantısında uzerindeki ağır mes ’ûliyetin idrÂkiyle vezirlerini şoyle îkÂz etmişti:

“–Paşalar! Elimin altında bulunan ahÂlînin butun hÂllerinin yarın kıyÂmet gununde benden sorulacağı muhakkaktır. İşitiyorum ki benim kapımda birtakım gayr-i İslÂmî usûller îcÂd etmişsiniz! Bilir misiniz ki boyle yapmakla bana Âhi­rette yatacak yer komuyorsunuz! Rûz-i mahşerde ben nasıl hesap vereceğim? ÂgÂh olun ve sakın ola rızÂ-yı ilÂhîye mugÂyir bir fiilde bulunmayın!..”II. BÂyezîd-i Velî ’nin, vakfiye, kulliye, şifÂhÂne ve hayrÂt hizmetlerinin yanında İslÂmî ilimlere ve kulture verdiği ehemmiyet de cok buyuktur. Onun devri, Osmanlı kultur ve medeniyetinin temellerinin atıldığı bir zamandır. Meşhur İtalyan mîmar ve ressam Leonardo da Vinci, 2. BÂyezîd ’e mektup yazıp İstanbul ’daki cÂmi ve diğer eserlerin plÂn ve projelerini bizzat yapmayı teklif edince, bu mektup Kubbealtı vezirleri arasında sevinc uyandırmıştı. Derin ve ince bir tasavvufî anlayışa sahip olan 2. BÂyezîd Han ise, bu teklifi reddederek şoyle dedi:

“–ŞÃ‚yet bunu kabul edersek, ulkemizde uslûp ve ruh itibÂriyle kilise mîmÂrîsinin mukallidi bir mîmÂrî hÂkim olur, kendi İslÂmî mîmÂrîmiz inkişÃ‚f edemez ve şahsiyet kazanamaz!..”

İşte bu goruş, akıllı, firÂsetli ve gonul ehli bir muslumanın ufkunu ifÂde eder. Zira, 2. BÂyezîd ’in ardından İslÂm toprakları nasıl yirmi dort milyon kilometrekareye ulaştıysa, aynı şekilde İslÂm sanatı da zirveye tırmanmıştır. Bu anlayış s­ye­sinde İslÂm ’ın rûhu, hendeseye nakşedilmiş, değerini kıyÂmete kadar koruyabilecek SuleymÂniye ve benzeri Âbideler silsilesi vucut bulmuştur.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan