Peygamberimizin "Onu naatiyle karşılayın" dediği şair...ŞÃ‚ir NÂbî, 1678 yılında, devlet adamları ile beraber hac seferine cıkar. KÂfile Medîne ’ye yaklaşırken NÂbî, heyecandan uykusuz hÂle gelir. KÂfilede bulunan bir paşanın, gafleten ayağını Medîne-i Munevvere ’ye doğru uzattığını gorur. Bu durumdan cok muteessir olarak meş­hur naatini yazmaya başlar.

Sabah namazına yakın, kÂfile Medîne-i Munevvere ’ye yaklaşırken NÂbî, yazdığı naatin Mescid-i Nebî ’nin minÂrelerinden okunduğunu duyar:

Sakın terk-i edebden kûy-i Mahbûb-i Hud ’dır bu;
NazargÂh-ı ilÂhîdir, makÂm-ı Mustaf ’dır bu!..

“CenÂb-ı Hakk ’ın nazargÂhı ve O ’nun sevgili peygamberi Haz­ret-i Muhammed Mustaf ’nın makÂmı ve beldesi olan bu yerde edebe riÂyetsizlikten sakın!..”

MurÂÂt-ı edeb şartıyla gir NÂbî bu dergÂha,
MetÂf-ı kudsiyÂndır, bûsegÂh-ı enbiyÂdır bu!..

“Ey NÂbî! Bu dergÂha edep kÂidelerine uyarak gir! Burası, meleklerin etrafında pervÂne olduğu ve peygamberlerin (eşiğini) optuğu mubÂrek bir makamdır.”

Bu durum karşısında cok heyecanlanan NÂbî, hemen muezzini bulur:

“–Bu naati kimden ve nasıl oğrendiniz?” diye sorar.

Muezzin:

“–Bu gece Allah Rasûlu -sal­lÂl­l­hu aleyhi ve sellem- ruyÂmızda bize;

«–Ummetimden NÂbî isimli bir şÃ‚ir beni ziyÂrete geliyor. Bu zÂt bana son derece aşk ve muhabbetle doludur. Bu aşkı sebebiyle onu Medîne minÂrelerinden kendi naati ile karşılayın!.» buyurdu.

Biz de bu emr-i nebevîyi yerine getirdik...” der.

NÂbî, hıckıra hıckıra ağlamaya başlar. Hem ağlar, hem de şoyle der:

“–Demek ki Allah Rasûlu -sal­lÂl­l­hu aleyhi ve sellem- bana «ummetim» dedi! Demek ki, İki Cihan Guneşi beni ummetliğe kabûl buyurdu!..”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan