
Hz. Hud (a.s.) kimdir? Nuh Tufanı ’ndan sonra putperestliğe donen ilk kavmin peygamberi; Hz. Hud ’un (a.s.) hayatı, kıssası ve mucizeleri.Hûd Aleyhisselam SĂ‚m ’ın torunlarındandır. Âd kavmine peygamber olarak gonderilmiştir.
Hz. Hud (a.s.) kimdir? Hud ne demek? Hz. Hud (a.s.) nerede doğdu? Hz. Hud ’un (a.s.) ozellikleri nelerdir? Hz. Hud ’un (a.s.) mesleği neydi? Ad Kavmi nedir? Ad Kavmi nerede yaşadı? Ad Kavmi ’nin (şehri, insanları, evleri) ozellikleri nelerdir? Ad Kavmi neden ve nasıl helak oldu? Ad Kavmi ’ne gonderilen peygamber kimdir? Hz. Hud (a.s.) Ad Kavmi ’ne neyi tebliğ etti? Hz. Hud ’un (a.s.) mucizeleri nelerdir? Fırtınalarla alt-ust edilen Ad Kavmi ’nin Peygamberi Hz. Hud ’un (a.s.) kısaca hayatı.
HZ. HUD ’UN (A.S.) KISACA HAYATI – Hud Peygamber Kimdir? Hz. Hud (a.s.) Ahkaf diyarında doğup buyudu. Hz. Hud (a.s.) gecimini ticaretle sağladı. Hz. Hud, Ad kavmi icinde soyu şerefli bir kişiydi. Orta boylu, esmer tenli, gur saclı, guzel yuzlu idi. Hz. Adem ’e (a.s.) benzerdi. Zahid, muttakî ve ibadete duşkun idi. Comert ve şefkatli idi; yoksullara bol bol sadaka verirdi. Ad kavimi verimli toprakları, guzel bağ-bahceleri ve gosterişli evleri olan, yuksek binalar inşa etme yarışına girmiş insanlardan oluşan “İrem Bağları" ile unlu bir kavimdir. Ad Kavmi, Nuh Tufanı ’ndan sonra putperestliğe donen ilk kavim oldu. Hz. Hud (a.s.) da sapkınlık icindeki Ad Kavmi ’ne peygamber olarak gonderildi. Allah ’ın izni ile ruzgarları istediği tarafa yonlendirebilmesi, yunu ibrişim haline (parlak) getirmesi ve duası ile şiddetli yağmurlarda insanların korunabilmesi icin barınakların oluşması mucizelerinden bazılarıdır. Hz. Hud (a.s.) Ad Kavmi ’ne Allah ’ın birliğine iman etmeleri ve dinine uymaları icin ilahi ikazları tebliğ etti fakat onlar doğru yola gelmediler. Ellerindeki nimetlerin cokluğuna aldanarak kibre kapılan ve boburlenen bu kavim once kuraklık ardında da buyuk bir kum fırtınası ile helak oldu. Ad Kavmi helak olunca Hz. Hud (a.s.) kendisine inananlar ile beraber Mekke ’ye gitti ve vefat edinceye burada yaşadı. 150 sene yaşadı. Mekke ’de, Kabe ile zemzem arasında Hicr ’e defnedildiği rivayet edilir. Kabrinin başka yerde olduğuna dair rivayetler de vardır. Kur ’an-ı Kerim ’de adı 10 defa gecer. Kur ’an ’da 11. surenin adı Hud Suresi ’dir. Ayrıca Kur ’an ’ın 46. suresi olan Ahkaf Suresi Ad kavmi ’nin yaşadığı yerin adıdır.
Nuh Tufanı ’ndan sonra kavmi ilk helak edilen peygamber Hz. Hud ’un (a.s.) ayrıntılı hayatı…
HZ. HUD ’UN (A.S.) HAYATI – Hud Aleyhisselam Hayatı Hz. Hûd -aleyhisselĂ‚m-, SĂ‚m ’ın torunlarındandır. Âd kavmine peygamber olarak gonderilmiştir.
Hud Ne Demek? Hûd; “hevĂ‚det” kokunden olup yumuşaklık, sĂ‚kinlik, sulh ve sukûnete vesîle olması umid edilen mĂ‚­nĂ‚sına gelir. Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ın diğer ismi Âbir, lakabı ise NebiyyullĂ‚h ’tır.
HZ. Hud (a.s.) Nerede Doğdu? Hazret-i Hûd -aleyhisselĂ‚m-, AhkĂ‚f diyĂ‚rında doğup yetişti.
HZ. HUD ’UN (A.S.) OZELLİKLERİ - Hz. Hud ’un (a.s.) Mesleği Âd kavmi icinde soyu şerefli bir kişiydi. Peygamberlikten once ticĂ‚retle uğraşırdı. Orta boylu, esmer tenli, gur saclı, guzel yuzlu idi. Âdem -aleyhisselĂ‚m- ’a benzerdi.[1] ZĂ‚hid, muttakî ve ibĂ‚dete duşkun idi. Comert ve şefkatli idi; yoksullara bol bol sadaka verirdi.
AD KAVMİ Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de A ’rĂ‚f, Hûd, Mu ’minûn, ŞuarĂ‚, Fussilet, AhkĂ‚f, ZĂ‚riyĂ‚t, Kamer, HĂ‚kka ve Fecr sûrelerinde, Âd kavminden bahsedilmektedir.
Ad Kavmi Nedir? Âd kavmi, yirmi uc kabîleden meydana gelen bir Arap kavmidir. Kavme ismi verilmiş bulunan Âd, Hazret-i Nûh ’un torunlarındandır. Zamanları, tahmînen Hazret-i Nûh ’tan sekizyuz sene sonradır.
Ad Kavmi Nerede Yaşadı? HelĂ‚k oluşları butun in­sanlığa ibret olan Âd kavminin yaşadığı AhkĂ‚f diyĂ‚rı, Yemen, Aden ve UmmĂ‚n arasın­dadır. Âd kavmi Arabu ’l-Ă‚ribe denilen, Arabistan yarımadasına ilk yerleşen kavimlerdendir. Verimli toprakları olan bu kavim; otu, suyu, ve ceşitli nîmetleri bol, bağlık-bahce­lik bir yerdi. Yerin uzerinde gurul gurul akan ırmakları, bağları, bahceleri, suru suru davarları; yer altında da, muhtelif su depoları ve koşkleri vardı.[2]
Ad Kavminin Şehri HattĂ‚ AhkĂ‚f mıntıkası, “İrem” adıyla tanınmıştır. Meşhûr “İrem Bağları” tĂ‚­biri oradan gelmektedir.
Ad Kavminin İnsanları ve Evleri Bu kavmin insanları guclu-kuvvetli, cusseli, uzun boylu ve uzun omurlu idi. Âd kavmi, kayaları yontarak evler yapar, gosterişli binĂ‚lar inşĂ‚ ederlerdi. Bunların icinde bağlar-bahceler ve guzel havuzlar bulunurdu. Her yer goz kamaştı­rıcı guzelliklerle doluydu.
AD KAVMİ NEDEN HELAK OLDU? Âd kavmi, Nûh TûfĂ‚nı ’ndan sonra putperestliğe donen ilk kavimdir. Bu kavim, zamanla dunyĂ‚ nîmetlerine gark olmaları sebebiyle AllĂ‚h ’tan gĂ‚fil kaldılar, fitne ve fesĂ‚d ile dinlerinden uzaklaştılar. Nûh TûfĂ‚nı ’nın dehşet ve hikmetini duşunmeyip iyice dunyĂ‚ya daldılar. Gelen nîmetlerin cokluğuna bakarak aldandılar. Kibre kapıldılar, boburlendiler. AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ onlar hakkında şoyle buyurur:
“Âd kavmine gelince, yeryuzunde haksız yere buyukluk tasladılar ve: «Bizden daha kuvvetli kim var?» dediler. Onlar, kendilerini yaratan AllĂ‚h ’ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu gormediler mi? Onlar, bizim Ă‚yetlerimizi inkĂ‚r ediyorlardı.” (Fussilet, 15)
Nuh Tufanı ’ndan Sonra İlk Helak Edilen Kavim Onlar, ilĂ‚hî istikĂ‚metten o kadar ayrıldılar ki, Samed, Samûd, SadĂ‚ ve HebĂ‚ adlı putlar edindiler ve onlara tapmağa başladılar. ZĂ‚lim ve gaddar oldular. Gucsuzleri, kimsesizleri eziyorlardı. Zavallı kimseleri, yuksek binĂ‚ların ustune cıkartır, oradan aşağıya atarlardı. Sonra onun parcalanmış manzarasını seyrederler ve bundan zevk alırlardı. YĂ‚ni kalbleri, bu kadar katılaşmıştı. Zulum, akıl almaz derecede artmıştı. Zayıf kabîlelere baskınlar yapıp mallarını yağmalarlardı. Luks ve gosterişte de cok aşırı gitmiş­lerdi. Nûh TûfĂ‚nı ’ndan sonra ilk helĂ‚k edilen kavim, Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ın bu Âd kavmi oldu. Ancak Hazret-i Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ın, bu kavimle yalnız soy itibĂ‚riyle alĂ‚­kası vardı. Yaşayış tarzı olarak ise, onlarla hicbir alĂ‚kası yoktu. O, temiz ve soylu bir Ă‚ilenin oğlu idi.
HZ. HUD ’UN (A.S.) TEBLİĞİ Âd kavminin azgınlık ve isyanda cok aşırı gitmeleri ve taşkınlıklarını gun gec­tikce artırmaları uzerine CenĂ‚b-ı Hak, Hazret-i Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’a şoyle vahyetti: “Ey Hûd! Kavmin arasından seni sectim. Onlara git; kendilerinden korkma! Ben onlara senin icin mûcizeler gostereceğim...” Hûd -aleyhisselĂ‚m-, vahiyden sonra kavminin toplandığı yere gitti. Melikleri HalcĂ‚n, altından bir taht uzerine oturmuş idi. Hazret-i Hûd, gur sesi ile soze başladı: “–Ey kavmim! İbĂ‚det edilecek yalnız AllĂ‚h ’tır. O ’na şirk koşmayın! Duşunun ki Nûh kavmi, bu yuzden helĂ‚k oldu!”
Kur ’an ’da Ad Kavmi Kıssası Âyet-i kerîmede, Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ın bu tebliği şoyle bildirilmektedir: “Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin! Sonra da O ’na tevbe edin ki, uzerinize bol bol yağmur gondersin ve kuvvetinize kuvvet katsın! Gunah işleyerek (AllĂ‚h ’tan) yuz cevirmeyin!” (Hûd, 52) HalcĂ‚n sinirlendi: “–Ey Hûd! Yazıklar olsun! Biz bu kadar guclu ve kalabalık kimseler olduğu­muz hĂ‚lde, sen bize gĂ‚lip geleceğini mi zannediyorsun? Bilmez misin ki sen, sadece bir kişisin! Hem bilmez misin ki, bizim her gun bin tane cocuğumuz dunyĂ‚ya ge­lir!” dedi. VelhĂ‚sıl HalcĂ‚n ve Âd kavmi, evlĂ‚d ve mala mağrûr olarak Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ı kucuk gorduler ve îmĂ‚n etmediler.
Bu hĂ‚dise, Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle zikredilir: “Âd kavmine de kardeşleri Hûd ’u (gonderdik). O dedi ki: «Ey kavmim! AllĂ‚h ’a kulluk edin; sizin O ’ndan başka ilĂ‚hınız yoktur. HĂ‚lĂ‚ sakınmayacak mısı­nız?» Kavminden ileri gelen kĂ‚firler dediler ki: «Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik icinde goruyoruz ve gercekten seni yalancılardan sanıyoruz!» (Hûd

Kavminin Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’a olan îtiraz ve inkĂ‚rları Hûd Sûresi ’nde şoyle bildirilir: “Dediler ki: «Ey Hûd! Sen bize acık bir mûcize getirmedin; biz, senin so­zunle tanrılarımızı bırakacak değiliz ve biz sana îmĂ‚n edecek de değiliz! Biz, “Tanrılarımızdan biri seni fenĂ‚ carpmış!” demekten başka bir soz soy­lemeyiz!»” (Hûd, 53-54)
AD KAVMİ ’NİN HZ. HUD ’A (A.S.) YAPTIĞI İTİRAZLAR Âd kavminin, Hazret-i Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’a karşı cıkarken ileri surdukleri îtirazlar, diğer peygamberlere karşı muĂ‚rızlarının ileri surduklerinden farklı değildir. HattĂ‚ gunumuz munkirlerinin de îtirazları aynı hususlarda olmaktadır. Bu îtirazlar her zaman olduğu gibi daha cok kavmin ileri gelenleri tarafından yapılmıştır. Bu inat ve îtirazların temel sebebi ise, bu insanların dunyevî menfaatlerinin tehlikeye duşmesidir. Kavminin Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’a yaptığı îtirazları şu maddelerle hulĂ‚sa etmek mumkundur:
1. Hazret-i Hûd ’u sapıklık ve beyinsizlikle ithĂ‚m etmişler ve Ă‚yet-i kerîmelerde de bildirildiği uzere: “…Biz seni acık bir sapıklık icinde goruyoruz.” (el-A ’rĂ‚f, 60); “…Biz seni bir beyinsizlik icinde goruyoruz ve senin yalancılardan olduğuna inanıyoruz.” (el-A ’rĂ‚f, 66) deme bedbahtlığına duşmuşlerdir.
2. Atalarının dîninin en doğru yol olduğunu duşunup ona buyuk bir taassupla bağlı kalmışlardır. Âyet-i kerîmede onların bu hĂ‚li şoyle bildirilmektedir: “Dediler ki: Sen, tek AllĂ‚h ’a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi bize geldin!?.” (el-A ’rĂ‚f, 70)
3. Kendilerinin guclu kuvvetli olduklarını soyleyip Hazret-i Hûd tarafından kendilerine bir zarar verilemeyeceğini ileri surmuşlerdir. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Âd kavmi, yeryuzunde haksız olarak buyukluk tasladılar ve; «Bizden daha kuvvetli kim var?» dediler…” (Fussilet, 15)
4. Âhireti inkĂ‚r edip hayatın sĂ‚dece dunya hayatından ibĂ‚ret olduğunu soylemişlerdir. Onların bu gĂ‚filĂ‚ne ve cĂ‚hilĂ‚ne iddiĂ‚larını Rabbimiz Ă‚yet-i kerîmede şoyle haber vermektedir: “Hayat bizim yaşadığımız şu dunya hayatımızdan başka bir şey değildir. (Kimimiz) oluruz, (kimimiz) yaşarız; oldukten sonra da diriltilecek değiliz.” (el-Mu ’minûn, 37)
5. Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ı ve mu ’minleri tahkîr ederek alaya almışlardır. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Onun kavminden, kĂ‚fir olup Ă‚hiret hayatına kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine dunyĂ‚da refah verdiğimiz eşraf takımı dedi ki; «Bu da sizin gibi bir insandan başka birşey değildir. Sizin yediğinizden yiyor, ictiğinizden iciyor. Eğer sizin gibi bir beşere itaat ederseniz o takdirde siz, mutlaka ziyĂ‚na uğrayanlardan olursunuz.»” (el-Mu ’minûn, 33-34)
HZ. HUD ’UN (A.S.) AD KAVMİ ’NE UYARILARI Hûd -aleyhisselĂ‚m-, kavminin davranışlarına cok uzulmuştu. Ellerini huzunle semĂ‚ya kaldırıp CenĂ‚b-ı Hakk ’a ilticĂ‚ etti. Bunun uzerine, kavminin kadınları kısır kaldı; cocuk doğurmaz hĂ‚le geldi. Bu hĂ‚l on sene devĂ‚m etti. Mecbûren Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’a geldiler. Ancak hĂ‚lĂ‚ gaflet icindeydiler. ŞĂ‚hid oldukları mûcizeye rağmen yine: “–Sen bize bir mûcize goster!” dediler. Ardından daha da ileri giderek, AhkĂ‚f Sûresi ’nin 22. Ă‚yetinde bildirildiği gibi azar ve istihzĂ‚ ile azĂ‚b talebinde bulundular: “«Sen bizi tanrılarımızdan cevirmek icin mi geldin? Haydi, doğru soy­leyenlerden isen, bizi tehdîd ettiğin şeyi (azĂ‚bı) başımıza getir!» dediler.” (el-AhkĂ‚f, 22) Bunun uzerine pınarlar kurudu, bağlar-bahceler sarardı. O guzel “İrem Bağları” yok oldu. İri cusseli insanlar, bir lokmaya muhtac duruma geldi.
Hûd -aleyhisselĂ‚m-, onları tekrar topladı. Yeniden kendilerine oğut verdi: «AllĂ‚h ’tan mağfiret dileyin!» dedi ve ardından kufr-i inĂ‚dîleri sebebiyle onları acık bir şekilde îkĂ‚z etti: “...(Hûd) dedi ki: «Ben AllĂ‚h ’ı şĂ‚hid tutuyorum; siz de şĂ‚hid olun ki, ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım! O ’ndan başka (taptıklarınızın hepsinden uzağım). Haydi hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana muhlet vermeyin! Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan AllĂ‚h ’a tevekkul ettim. Cunku hicbir canlı yoktur ki, AllĂ‚h, onun perceminden tutmuş olmasın. Şuphesiz Rabbim, dosdoğru yoldadır.[3]” (Hûd, 54-56)
“Eğer yuz cevirirseniz, tebliğ etmek icin gonderildiğim şeyleri size bildirdim. Rabbim (dilerse), başka bir kavmi sizin yerinize getirir de O ’na hicbir zarar vere­mezsiniz! Cunku benim Rabbim, her şeyi hakkıyla gozetendir.” (Hûd, 57)
Bu Ă‚yet-i kerîmelerde Hûd -aleyhisselĂ‚m- muşrik kavmine acıkca meydan okumaktadır: “Hepiniz toplanınız ve beni yok etmek uzere elinizden ne geliyorsa, neye gucunuz yetiyorsa hepsini yapınız. Goz acıp kapayıncaya kadar bile asla beklemeyiniz. Şuphesiz ben size aldırmam, sizin bana ne yapacağınızı duşunmem ve size hic bakmam. Cunku ben sĂ‚dece AllĂ‚h ’a tevekkul etmekteyim, O ’na dayanmaktayım. O ’na dayanan, asla zarara uğramaz. O ’ndan başkasına aldıracak değilim. Ben ancak AllĂ‚h ’a dayanır ve O ’na kulluk ederim.” SĂ‚dece bu sozler bile Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ın AllĂ‚h ’ın kulu ve peygamberi olduğunun, karşısındakilerin ise cehĂ‚let ve sapıklık uzere bulunduğunun apacık bir delilidir.
Bu sozune karşı duşmanları ona hicbir zarar verememişler, onu dĂ‚vĂ‚sından vazgecirememişlerdir. Bu da onun dĂ‚vĂ‚sının hak olduğunu gostermektedir. Âd kavminin hidĂ‚yeti icin bu tehdîdler de kĂ‚fî gelmedi. O kadar sıkıntı ve kıtlık cekmelerine rağmen, yine de istiğfĂ‚r edip, AllĂ‚h ’a ve tevhîd akîdesine donmediler. ZîrĂ‚ aşırı zenginliğin verdiği gaflet, rehĂ‚vet ve azgınlık sebebiyle AllĂ‚h ’a kulluktan cok uzaklaşmışlardı. Bu durumda, eğer peygamberlere tĂ‚bî olsalardı, bir­cok haramları işleyemeyecekler, haksızlık yapamayacaklar, zayıfları ezemeyeceklerdi. Cunku hak dîn olan tevhîd dîni, birtakım tahdîdler (sınırlandırmalar) getirmekteydi. Ancak, nefsĂ‚nî yaşayışa alışmış olan bu insanlar, dînî tahdîdlere girmek istemediler. GĂ‚filĂ‚ne bir şekilde ve nefsĂ‚nî bir rahatlık icinde yaşamayı arzu ettiler.
AD KAVMİ NASIL HELAK OLDU? Bunun uzerine, AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ onlardan uc yıl yağmuru kesti. Onlar yağmur icin Mekke ’ye bir heyet gonderdiler. Cok gecmeden gokyuzunde bulutlar peydĂ‚ oldu. Âd kavmi, semĂ‚yı baştan­başa kaplamış bulunan bulutları gorunce, birden sevindiler: “Yağmur geldi!” dediler. HĂ‚lbuki bunlar, azĂ‚b bulutları idi. Hazret-i Hûd, son kez: “–ÎmĂ‚na gelin!” diyerek azĂ‚bdan kurtulmaları icin kavmini îkĂ‚z etti. Fakat onlar, yine buyuk bir gaflet icinde: “–Yok! Bunlar, yağmurdan evvel gelen bulutlardır!” dediler. Boylece son ilĂ‚hî îkĂ‚za da kor ve sağır davrandılar. NihĂ‚yet vazîfeli melekler, gokte peydĂ‚h olan bulutlar ile butun kavmi kuşattı. Carşamba sabahı ruzgĂ‚r şiddet­lendi. Gucu, ağacları kokunden sokecek kuvvette idi. Gitgide fırtınanın şiddetli sesi ve soğuğu arttı.
Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur: “Biz de onlara dunyĂ‚ hayĂ‚tında rezillik azĂ‚bını tattırmak icin o uğursuz gun­lerde uzerlerine dondurucu bir ruzgar gonderdik. Âhiret azĂ‚bı ise, daha da perişĂ‚n edicidir. Onlara aslĂ‚ yardım edilmeyecektir.” (Fussilet, 16) “Biz onların ustune uğursuz mu uğursuz bir gunde uğultulu bir kasırga sal­dık.” (el-Kamer, 19) “Âd kavminde (ibretler vardır). Onlara, kasıp kavuran ruzgĂ‚rı gondermiştik. Uzerinden gectiği şeyi sağlam bırakmıyor, onu kul gibi ediyordu.” (ez-ZĂ‚riyĂ‚t, 41-42)
Bu kasırganın tesiriyle insanlar, cekirgeler gibi havada ucuşmağa başladılar. Ucmamak icin eteklerini birbirine bağlayıp halka oldular. Fakat bu da cĂ‚re olmadı. BĂ‚zıları, develerin ve dev cus­seli insanların, havalarda ucmaya başladığını gorunce, evlerine doğru koşuştular. Fakat aynı Ă‚kıbet, oralarda da kendilerini yakalıyor, onları bir saman copu gibi evlerinden dışarıya atıyordu. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, bu durumu şoyle tasvîr eder: “İnsanları sanki koklerinden sokulmuş hurma kutukleri gibi koparıp deviriyordu.” (el-Kamer, 20)
AllĂ‚h -celle celĂ‚luhû- ruzgĂ‚ra emretti. Kum tepelerini onların uzerlerine yığdı. Bu, yedi gece, sekiz gun devĂ‚m etti. O azgın kavim, hazin bir Ă‚kıbete dûcar oldu. Âd kavminin helĂ‚k edilişi, Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle bildirilmektedir: “AllĂ‚h onu (fırtınayı), ardarda yedi gece, sekiz gun onların uzerine musallat etti. Oyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, ici boş hurma kutukleri gibi oracıkta yere serilmiş hĂ‚lde gorurdun. Şimdi onlardan arda kalan bir şey gorebiliyor musun?” (el-HĂ‚kka, 7-8) “…Âyetlerimizi ya­lanlayıp da îmĂ‚n etmeyenlerin ise kokunu kestik.” (el-A ’rĂ‚f, 72) “İşte Âd (kavmi)! Rablerinin Ă‚yetlerini inkĂ‚r ettiler. O ’nun peygamberine Ă‚sî oldular ve her inatcı zorbanın emrine uydular. Onlar, hem bu dunyĂ‚da, hem de kıyĂ‚met gununde lĂ‚nete tĂ‚bî tutuldular. Biliniz ki, Âd (kavmi) Rablerini inkĂ‚r ettiler. (Şunu da) bilin ki Hûd ’un kavmi Âd, AllĂ‚h ’ın rahmetinden uzak kılındı.” (Hûd, 59-60) Bu fırtına geldiği zaman, Hûd -aleyhisselĂ‚m- ve tevhîd akîdesinde olanlar, AllĂ‚h ’ın inĂ‚yet ve rahmetiyle bu ilĂ‚hî azĂ‚bdan kurtuldular. AzĂ‚b, Ă‚sî olanların uzerine indi.
Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur: “Emrimiz gelince, Hûd ’u ve O ’nunla berĂ‚ber îmĂ‚n edenleri, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları, ağır bir azĂ‚bdan kurtuluşa erdirdik.” (Hûd, 58) Tefsîr Ă‚limleri, buradaki “tarafımızdan bir rahmetle kurtardık” ifĂ‚de­sini şoyle acıklarlar: AllĂ‚h -celle celĂ‚luhû- Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ı ve ona tĂ‚bî olan mu ’minleri, merhametinin muktezĂ‚sı olarak muhĂ‚faza etmiş ve kurtarmıştır. Ayrıca buradan, kullara verilen nîmet ve lutufların, yapılan amellerin karşılığı değil de, rahmet ve merhamet-i ilĂ‚hiye sebebiyle ihsĂ‚n edildiği anlaşılmaktadır.
Hazret-i Âişe -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- ’nın anlattığına gore Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, ruzgar estiğinde ve gokyuzunde siyah bir bulut gorduğu zaman korkusundan yuzunun rengi değişir, bĂ‚zen o buluta karşı durur bakar, bĂ‚zen geri doner, eve girer cıkardı. Yağmur yağdığında ise rahatlardı. Bunlar bir endişe alĂ‚meti idi. Hazret-i Âişe -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- bunun sebebini oğrenmek isteyince Rasûl-i Ekrem Efendimiz: “Ne bileyim, belki bu kara bulut Âd kavmine geldiği gibi bir azĂ‚b olur. Onlar gordukleri siyah bulutu yağmur yağdıracak bir bulut zannetmişlerdi; ama o elîm bir azĂ‚b getirdi.” (BuhĂ‚rî, Tefsîr, 46/2; Muslim, İstiskĂ‚, 14-16)
Yine Hazret-i Âişe vĂ‚lidemizden şoyle bir hadîs nakledilir: Ruzgar şiddetli estiği zaman RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyururdu: “AllĂ‚h ’ım! Sen ’den bu ruzgarın, bu ruzgarın icinde bulunan şeylerin ve Sen ’in gonderdiğin şeylerin hayırlı olmasını istiyorum. Bu ruzgarın, icinde bulunan şeylerin ve Sen ’in gonderdiğin şeylerin şerrinden de Sana sığınırım.” (Muslim, İstiskĂ‚, 15)
Peygamber Efendimiz her an boyle bir teyakkuz hĂ‚linde olmuş ve ummetinin de bu hĂ‚let-i rûhiyede olmasını murĂ‚d etmiştir. AllĂ‚h Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- vedĂ‚ haccında, Usfan vĂ‚disine vardığı zaman, Hazret-i Ebûbekir ’e: “–YĂ‚ Ebubekir! Bu hangi vĂ‚didir?” diye sormuştu. Hazret-i Ebûbekir: “–Usfan vĂ‚disidir.” diye cevaplayınca Peygamber Efendimiz; Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ın, beline aba bağlamış, belinden yukarısını alacalı bir kumaş ile burumuş, genc ve kızıl, yuları hurma liflerinden orulmuş dişi bir deve uzerinde, hac icin buradan telbiye ederek gecmiş olduğunu haber vermiştir. (Ahmed bin Hanbel, Musned, I, 232)
Hz. Hud ’un (a.s.) Kabri Nerede? Âd kavmi helĂ‚k olunca Hazret-i Hûd -aleyhisselĂ‚m- kendisine inananlar ile beraber Mekke ’ye gelmiş ve vefĂ‚t edinceye kadar orada kalmıştır.
HZ. HUD ’UN (A.S.) MUCİZELERİ 1. AllĂ‚h ’ın izni ile, ruzgĂ‚rları istediği tarafa yonlendiriyordu. Kavmi, kendisinden mûcize istedi. O: “–Nasıl bir mûcize istiyorsunuz?” deyince, ruzgĂ‚rı istedikleri yone cevirmesini soylediler. Hazret-i Hûd -aleyhisselĂ‚m- da ruzgĂ‚rı, onların istediği yone cevirdi. Ne buyuk bir ibrettir ki Âd kavmi, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın bu mûcizesini gorup îmĂ‚n etmedikleri icin nihĂ‚yetinde ruzgĂ‚rla helĂ‚k edildiler. Bu ruzgĂ‚ra Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in ifĂ‚desiyle “rîh-i sarsĂ‚r” (uğultulu ve şiddetli kasırga) denilmiştir.
2. Yunu, ibrişim hĂ‚line getirirdi. YĂ‚ni parlak bir hĂ‚le cevirirdi. 3. Şiddetli yağmurlarda sefer yapılamazdı. Hûd -aleyhisselĂ‚m- duĂ‚ etti; yol­larda barınaklar oldu. Yağmur bitinceye kadar halk o barınaklarda muhĂ‚faza icinde beklerdi. Gecmiş peygamberlerin ve kavimlerin kıssalarının Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de zikredilmesi, inananların ibret almaları icindir. Gecmiş peygamberlerin her tavrı muslumanlar icin de takip edilecek bir yoldur.
Hûd -aleyhisselĂ‚m- ’ın kıssasına bu vecheden baktığımızda, bircok numûne davranışlarla karşılaşmaktayız: Nitekim Hazret-i Hûd -aleyhisselĂ‚m-, AllĂ‚h yoluna samîmiyetle sarılmış vakûr bir kişidir. Soyleyeceğini, olcup tarttıktan sonra soylemiştir. Kotuluğe, kotulukle karşılık vermediği gibi aksine onlara yumuşak davranmıştır. Kavmi kendisini beyinsizlikle ithĂ‚m ederken, kendisinin beyinsiz olmadığını, onları uyarmak uzere AllĂ‚h tarafından gonderilmiş bir elci olduğunu soylemekle iktifĂ‚ etmiştir. AllĂ‚h ’ın uzerlerindeki nîmetlerini kendilerine hatırlatmış ve bu nîmetlere şukretmeleri icin AllĂ‚h ’ın emirlerine riĂ‚yet etmeleri gerektiğini anlatmıştır. Bundan dolayı onlardan bir ucret istemediğini de bilhassa ifĂ‚de etmiştir.
Dipnotlar:
[1] Bkz. HĂ‚kim, el-Mustedrek, II, 614-616. [2] Bkz. eş-ŞuarĂ‚, 129, 133, 134. [3] YĂ‚ni Rabbimizin hukum ve tasarrufları tamĂ‚men doğrudur. O, haksızlık ve zulumden, yanlış ve hatĂ‚dan munezzehtir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
Hz. Hud Peygamberin Hayatı