Hz. Şuayp (a.s.) kimdir? Hz. Şuayp (a.s.) nerede doğdu ve yaşadı? Şuayp Aleyhisselam kimin neslindendir? Şuayp Aleyhisselam ’ın adı Kuran ’da geciyor mu? Şuayp Aleyhisselam ’a neden “Hatîbu ’l-EnbiyĂ‚” denmiştir? Şuayp Aleyhisselam ’ın dini neydi? Şuayp Aleyhisselam hangi kavme gonderildi? Medyenliler kimdir? Eykeliler kimdir? Medyen ve Eyke halkı nasıl helak oldu? Şuayp Aleyhisselam ’ın kabri nerede? Gonulleri vecde getiren hitĂ‚beti sebebiyle kendisine Hatîbu ’l-EnbiyĂ‚ denilen Hz. Şuayp ’ın (a.s.) hayatı ve kıssası.Peygamber neslinden Hz. Şuayp ’ın (a.s.) kısaca hayatı.
HZ. ŞUAYP ’IN (A.S.) KISACA HAYATI - Şuayp Peygamber Kimdir? Şuayp Aleyhisselam ’ın adı Kur ’an-ı Kerim ’de 11 defa gecer.
Allah tarafından kendisine muthiş bir konuşma yeteneği verilmiştir. “Hatîbu ’l-EnbiyĂ‚” (peygamberlerin hatibi) olarak bilinir.
İbrĂ‚hîm veya SĂ‚lih Aleyhisselam ’ın neslindendir. Anne tarafından Hz. Lût ’un kızına ulaştığı ve Eyyûb Aleyhisselam ile teyzeoğulları oldukları da rivĂ‚yet edilir. Aynı zamanda Musa Aleyhisselam ’ın kayınpederidir.
Putlara ve heykellere tapan, alışverişte hilekĂ‚r davranan, tevhîd ve hidayetten uzaklaşmış Meyden ve Eyke halkına iman etmeleri icin Peygamber olarak gonderildi.
Hz. Şuayp, İbrĂ‚hîm Aleyhisselam ’a indirilen Hanîf dîninin hukumlerine gore amel etti.
Şuayp -aleyhisselĂ‚m- cok namaz kılar, kul hakkına ziyĂ‚desiyle dikkat ederdi. Bilhassa olcu ve tartı Ă‚letlerinde hak gecmemesi icin elinden geleni yapar, hakkı tevzî ve telkîn etmekte buyuk titizlik gosterirdi.
Şuayp Aleyhisselam ’ın kavmi Medyenliler, Semûd kavmi gibi nasîhat dinlemedikleri icin korkunc bir ses ve gurultu ile helĂ‚k oldular. Eykeliler ise uzerine ateş ve kıvılcımlar yağarak helak oldular.
Bir rivayete gore Şuayp Aleyhisselam, Ă‚sî kavimlerin helĂ‚kinden sonra Medyen ’e yerleşmiş diğer bir rivayete gore Hz. Şuayp Medyen ve Eyke kavimlerinin helĂ‚k edilmesinin ardından Ă‚hir omrunu gecirmek uzere kendisine îmĂ‚n edenlerle birlikte Mekke ’ye gitti, orada vefĂ‚t etti ve KĂ‚be-i Muazzama ’da Altınoluk ’un altına, yĂ‚ni Hatîm ’e defnedildi.
“Hatîbu ’l-EnbiyĂ‚” (peygamberlerin hatibi) olarak bilinen Hz. Şuayp ’ın (a.s.) ayrıntılı hayatı.
HZ. ŞUAYP ’IN (A.S.) HAYATI - Şuayp Aleyhisselam Kimdir? İbrĂ‚hîm -aleyhisselĂ‚m- veya SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m- ’ın neslindendir. Anne tarafından Hazret-i Lût ’un kızına ulaştığı ve Eyup -aleyhisselĂ‚m- ile teyzeoğulları oldukları da rivĂ‚yet edilir. Aynı zamanda MûsĂ‚ -aleyhisselĂ‚m- ’ın kayınpederidir.
Şuayp Aleyhisselam Hangi Kavme Gonderildi?
Dağlık ve ormanlık iki komşu ulke olan Medyen ve Eyke halkına gonderilmiştir. (HĂ‚kim, Mustedrek, II, 621/4075)
Şuayp Aleyhisselam Nerede Doğdu? Medyen ’de doğup buyuyen Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, o kavmin asîl bir Ă‚ilesine mensuptu. Gencliği Medyen kavminin arasında gecti. Bu bolge halkı sapıtıp azıtmıştı. Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ise, onların kotuluklerinden uzak, temiz ve nezih bir hayat yaşardı. Bu nezih hayĂ‚tı ve nasîhatleri ile insanlara numûne olurdu.
MEDYENLİLER KİMDİR? Medyen, Akabe korfezinden Humus vĂ‚dîsine kadar uzanan bolgedir. Medyen adını, burada yaşayan bir kabîleden almıştır.
Medyenliler, sapıklık ve isyan yollarına duşmuşler, AllĂ‚h ’a ibĂ‚det ve itĂ‚ati terk etmişlerdi. Putlara ve heykellere tapıyorlardı. Medyen ’in kervan yolları uzerinde bulunması sebebiyle halk, ticĂ‚retle meşguldu. Ancak hîle yaygınlaşmış, bir sanat ve mĂ‚rifet hĂ‚line gelmişti. Halk, kendileri icin bir alışverişte bulunduğunda tartıyı fazla tutarlar, aldıklarını az gosterirler; başkalarına bir şey satarken ise, fazla ucret alıp eksik mal verir, hîle ile azı cok olarak gosterirlerdi. HattĂ‚ alış icin ayrı, satış icin ayrı terĂ‚zi kullanırlardı.
Yine bu azgın kavim, insanların yollarını keser, onların mallarından bir kısmına el koyarlardı. Ozellikle yabancı ve gariplerin mallarını ceşitli entrikalarla ellerinden alırlardı. Beşerî munĂ‚sebetleri, tamamen hîle, eziyet ve zulum uzerineydi. Hak TeĂ‚lĂ‚ ’nın verdiği bol nîmetlerin kıymetini bilip şukurlerini edĂ‚ etmezler, AllĂ‚h ’a isyan etmek ve putlara tapmak sûretiyle son derece nankorluk ederlerdi. Kısaca Medyenlilerin inancı putculuk; alışveriş esasları hîlekĂ‚rlık ve en gozde meslekleri de vurgunculuktu.
Butun ulvî esasların yıkıldığı Medyen ’de tam anlamıyla îtikĂ‚dî, siyĂ‚sî, iktisĂ‚dî ve ahlĂ‚kî bir cokuntu vardı.
Medyenliler, boyle sefîh bir hayat icinde gĂ‚filĂ‚ne yaşarken AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ onlara Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ’ı gonderdi. Hazret-i Şuayp, kendilerine guzel nasîhatlerde bulundu. AllĂ‚h ’ın emir ve nehiylerini anlattı. CenĂ‚b-ı Hakk ’a şirk koşmamalarını ve yalnız O ’na ibĂ‚det etmelerini; alışverişte, olcu ve tartıda haksızlık yapmamalarını; Ă‚hiret gunune îmĂ‚n etmelerini ve yeryuzunde bozgunculuk cıkarmamalarını soyledi. Yuce AllĂ‚h ’ın azĂ‚bının cetin, nîmetinin sayısız olduğunu bildirdi.
Medyen Kavmi İle İlgili Ayetler Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“Medyen ’e de kardeşleri Şuayb ’ı gonderdik. Dedi ki:
«Ey kavmim! AllĂ‚h ’a kulluk edin! Sizin icin O ’ndan başka ilĂ‚h yoktur. Olcuyu ve tartıyı eksik yapmayın. ZîrĂ‚ ben sizi hayır (refĂ‚h ve bolluk) icinde goruyorum. Ve ben, gercekten sizin icin kuşatıcı bir gunun azĂ‚bından korkuyorum.»” (Hûd, 84)
“…Dedi ki:
«Ey kavmim! AllĂ‚h ’a kulluk edin, sizin O ’ndan başka ilĂ‚hınız yoktur. Size Rabbinizden acık bir mûcize gelmiştir; artık olcuyu, tartıyı tam yapın! İnsanların eşyĂ‚larını eksik vermeyin! IslĂ‚hından sonra yeryuzunde bozgunculuk yapmayın! Eğer inananlar iseniz, bunlar sizin icin daha hayırlıdır.»” (el-A ’rĂ‚f, 85)
“…Ey kavmim! AllĂ‚h ’a kulluk edin ve Ă‚hiret gununu bekleyin!..” (el-Ankebût, 36)
Hazret-i Şuayp -aleyhisselĂ‚m- bu şekilde Medyen halkına hakîkatleri tebliğ ediyordu. Onları kıyĂ‚met gununu ve ilĂ‚hî hesĂ‚bı tasdîk etmeye dĂ‚vet ediyor ve orada fayda verecek ameller işlemeye teşvik ediyordu.
Hazret-i Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, bilhassa alışveriş ve olcup tartmada yapılan hîleler husûsunda halkını dĂ‚imĂ‚ îkĂ‚z etmekteydi. Ayrıca eğer bu davranışlarından vazgecip tevbe etmezlerse, kendilerine verilen butun nîmetlerin geri alınacağına dĂ‚ir ihtarda bulunuyordu. AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚, bu kavme pekcok mal ve nîmet ihsĂ‚n etmişti. Onlar ise tevbe edip şukredecekleri yerde hîle yapıp haddi aşmaya devĂ‚m ediyorlardı.
Şuayp -aleyhisselĂ‚m- nasîhatlerine devamla şoyle dedi:
“Ve ey kavmim! Olcuyu ve tartıyı adĂ‚letle yapın; insanlara malları husûsunda haksızlık etmeyin; yeryuzunde fesatcılık cıkararak fenĂ‚lık yapmayın!” (Hûd, 85)
Bundan sonra Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, ticĂ‚retin esaslarını belirledi. Bu, olcu ve tartıyı tam tutmak ve normal kĂ‚ra rĂ‚zı olmaktı. Normal kĂ‚rda, iş ve ticĂ‚ret emniyeti, AllĂ‚h katında da kul hakkına riĂ‚yetin yuz aklığı vardı. Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, oğutlerine devĂ‚m etti:
“Eğer mu ’min iseniz, AllĂ‚h ’ın (helĂ‚linden) bıraktığı (kĂ‚r) sizin icin daha hayırlıdır. Bununla birlikte ben uzerinize bir bekci de değilim.” (Hûd, 86)
“YĂ‚ni yaptığınız kotu işlerden dolayı size cezĂ‚ veremem ve sĂ‚hip bulunduğunuz nîmetlerin, nankorluğunuz sebebiyle elinizden cıkmasına da mĂ‚nî olamam! Ben ancak bana bildirileni tebliğ ederim!”
Şuayp Peygamber ’in Daveti
Yukarıdaki Ă‚yet-i kerîmelerde Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, kavmini şu beş husûsa dĂ‚vet etmekteydi:
1. Tevhîd ve yalnızca AllĂ‚h ’a ibĂ‚det.
2. Kendisinin peygamberliğini tasdîk.
3. TerĂ‚ziyi tam tutmak, doğru olcmek; hîle yapmamak.
4. İnsanların butun haklarına riĂ‚yet. Gasb, hırsızlık, ruşvet, yol kesme vb. acık ve gizli butun kotu fiilleri terk etmek.
5. Din ve dunyĂ‚ işlerinde fesat cıkarmamak.
Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ’ın dĂ‚vet ettiği bu beş esas, hulĂ‚sa olarak «HĂ‚lık ’a tĂ‚zîm, mahlûkĂ‚ta şefkat ve merhamet» şeklinde de ifĂ‚de edilebilir. ZîrĂ‚ bu olcu, tevhîd ve peygamberleri tasdîk ile butun kul hakları ve yeryuzunde fesat cıkarmamak gibi hususları da icine almaktadır.
Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ’ın dĂ‚veti hayli etkili oldu. Cevrede buyuk tesir uyandırdı. İnsanlar gruplar hĂ‚linde ziyĂ‚retine geliyor, kendisine îmĂ‚n ediyor ve bildirdiklerini yerine getiriyorlardı. AllĂ‚h ’a ibĂ‚det ederek, ticĂ‚rette doğruluktan ayrılmıyorlardı. Ancak inanmayanlar da coktu.
İnanmayanlar, bu hĂ‚le ofkeleniyor, normal kĂ‚rı az goruyorlardı. Birbirlerini: «Normal kĂ‚rla kimse zengin olamaz!» diyerek haksızlığa ve bĂ‚tıla teşvîk ediyorlardı.
Azgın kavim, peygamberlerine:
“Dediler ki:
«Ey Şuayp! Babalarımızın taptıkları (putları), yĂ‚hut mallarımız husûsunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa sen yumuşak huylu ve cok akıllısın!»” (Hûd, 87)
Burada “namaz”dan maksad, dindir. Cunku namaz, dînin en şumûllu ve en buyuk ibĂ‚deti olarak Ă‚deta dîni temsîl eder. Bu bakımdan namaz son derece muhim bir ibĂ‚dettir.
Şuayp Peygamber ’in Tebliğ Uslubu (Şuayp) dedi ki:
«Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından (verilmiş) apacık bir delîlim varsa ve O, bana tarafından guzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sĂ‚dece gucumun yettiği kadar ıslĂ‚h etmek istiyorum. Fakat muvaffakıyyetim ancak AllĂ‚h ’ın yardımı iledir. Yalnız O ’na dayandım ve yalnız O ’na yonelirim.»” (Hûd, 88)
Şuayb -aleyhisselĂ‚m-, bu Ă‚yet-i kerîmedeki:
Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum.” ifĂ‚desiyle: “Size ancak yaptığım şeyleri emrediyorum. Eğer sizi bir şeyden men ediyorsam, onu ilk terk eden kişi ben olurum.” demiş olmaktadır.
Tebliğde bu hassĂ‚siyete sĂ‚hip olmak, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın medhettiği muhim bir haslettir. Aksi şekilde davranmak ise şiddetle yasaklanmış ve zemmedilmiştir. Nitekim son zamanlarında İsrĂ‚îloğulları ulemĂ‚sı bu kotu huya yakalanmışlardı. Bu sebeple AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ onlara hitĂ‚ben:
“KitĂ‚bı (TevrĂ‚t ’ı) okuduğunuz hĂ‚lde, kendinizi unutup insanlara iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınız işin kotuluğunu) duşunmuyor musunuz?” (el-Bakara, 44) buyurmuştur.
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz de, bu hususta şoyle buyurmaktadır:
“KıyĂ‚met gunu bir adam getirilir ve cehenneme atılır. (Ateşin harĂ‚retiyle) karın bolgesinde bulunan butun muhteviyĂ‚t (bağırsaklar, bobrekler vs.) dışarı cıkar. Bu adam eşeğin değirmen etrafında donduğu gibi donmeye başlar. Cehennem ehli toplanarak:
«–Ey falan, sana ne oluyor? Sen bize iyilikleri emredip kotuluklerden sakındırmaz mıydın?» derler.
Adam şoyle cevap verir:
«–Evet, ben size iyiliği emrederdim, fakat kendim yapmazdım. Sizi kotuluklerden sakındırırdım, ancak onları kendim yapardım.»” (Muslim, Zuhd, 51/2989)
Şuayp -aleyhisselĂ‚m- bu olculer ışığında bıkmadan usanmadan tebliğine devĂ‚m ediyordu. Fakat azgın kavim, Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ’ın bu tavsiye ve nasîhatlerini dinlemediler. Gittikce azgınlıklarını daha da artırdılar. Hazret-i Şuayp ’a, guclu bir kabîleye mensûb olduğu icin herhangi bir kotuluk yapamasalar da, O ’na îmĂ‚n edenleri tehdîd etmekten geri kalmıyorlardı. Hazret-i Şuayp bu hususta da onları îkĂ‚z etti:
“Tehdîd ederek, inananları AllĂ‚h yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bukmek isteyerek oyle her yolun başında oturmayın! Duşunun ki siz sayıca az idiniz de O sizi coğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!” (el-A ’rĂ‚f, 86)
ŞUAYP ALEYHİSSELAM ’IN DİNİ NEYDİ? Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, butun sıkıntılara rağmen, kavmini hidĂ‚yete dĂ‚vet etmekteydi. İbrĂ‚hîm -aleyhisselĂ‚m- ’a indirilen Hanîf dîninin hukumlerine gore amel ediyordu. Peygamberliği Şam ’a kadar yayılmıştı. AllĂ‚h aşkı ile yanan gonuller, O ’nu gormek icin Medyen ’e doğru sefer ediyorlardı. Medyen ahĂ‚lîsi de yollarda durup, Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ’ın ziyĂ‚retiyle şereflenmek isteyen mu ’minlere mĂ‚nî olmaya calışıyorlardı. Bu ise şeytana tĂ‚bî olmanın acık bir tezĂ‚huruydu. Cunku şeytan, dergĂ‚h-ı ilĂ‚hîden kovulunca CenĂ‚b-ı Hakk ’a:
“«And olsun ki ben, onları (kullarını) saptırmak icin Sen ’in doğru yolunun ustune oturacağım. Sonra elbette onlara onlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların pek coğunu şukredenlerden bulmayacaksın!» dedi.” (el-A ’rĂ‚f, 16-17)
Medyen Ve Eyke Halkının Helak Sebebi Nitekim Hazret-i Şuayp -aleyhisselĂ‚m- kavmini;
1. Yollar uzerinde oturup insanları tehdîd ederek onlara eziyette bulunmaktan,
2. İnsanların AllĂ‚h ’a îmĂ‚n etmelerine mĂ‚nî olmaktan,
3. Mu ’minleri ve yeni îmĂ‚n edecek olanları ceşitli şuphelere ve tereddutlere sevk edip dalĂ‚let yoluna saptırmaktan men etmeye calışıyordu.
Şuayp Aleyhisselam ’ın Son İkazları Hazret-i Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, kavminin kotu davranışlarına ve isyanlarına uzuluyor, buyuk bir sabırla onları cehĂ‚let uykusundan uyandırmak istiyordu. Onları son olarak şoyle îkĂ‚z etti:
“Ey kavmim! Sakın bana karşı duşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin, yĂ‚hut SĂ‚lih kavminin başlarına gelenler gibi size de bir musîbet getirmesin! Lût kavmi sizden uzak da değildir.” (Hûd, 89)
YĂ‚ni onlar da sizin zamanınıza yakın bir zamanda helĂ‚k oldular. Dolayısıyla helĂ‚k olanların zamanca size en yakını onlardır. Kufurde, kotuluklerde ve helĂ‚ki gerektiren şeylerde sizden uzak değillerdi. Bu sebeple helĂ‚k oldular. Onlardan ibret almalısınız!..
“Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O ’na tevbe edin! Muhakkak ki Rabbim cok merhametlidir, (mu ’minleri) cok sever.” (Hûd, 90)
Kavmin ileri gelen muşrikleri, Hazret-i Şuayp ’ın bu tekliflerine rĂ‚zı olmadılar:
“Dediler ki:
«–Ey Şuayp! Soylediklerinin coğunu anlamıyoruz ve icimizde Sen ’i cidden zayıf goruyoruz! Eğer kabîlen olmasa, Sen ’i mutlakĂ‚ taşlayarak oldururuz. Sen bizden ustun değilsin!»
(Şuayb):
«–Ey kavmim! Size gore benim kabîlem AllĂ‚h ’tan daha mı guclu ve değerli ki, onu (AllĂ‚h ’ın emirlerini) arkanıza atıp unuttunuz. Şuphesiz ki Rabbim yapmakta olduklarınızı cepecevre kuşatıcıdır.» dedi.” (Hûd, 91-92)
Şuayb -aleyhisselĂ‚m-, bu azgın kavmin îmĂ‚n etmelerinden umîdini kesince, kavmini AllĂ‚h ’a havĂ‚le etti. Artık yapacak bir şey kalmamıştı. Ancak yine de belki ibret alırlar diye kendilerine ilĂ‚hî azĂ‚bı hatırlattı:
“Eğer icinizden bir grup benimle gonderilene inanır, bir grup da inanmazsa, AllĂ‚h aramızda hukmedinceye kadar bekleyin! O hĂ‚kimlerin en hayırlısıdır.»” (el-A ’rĂ‚f, 87)
Ancak Medyenliler, yine Şuayb -aleyhisselĂ‚m- ’ı yalancılıkla sucladılar. Kendisini ve kendisine îmĂ‚n etmek isteyenleri de, Medyen ’den cıkaracaklarını soyleyerek tehdîd ettiler. Artık inananların, kendi iclerinde yaşamalarını tehlikeli bulmuşlardı:
“Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki:
«–Ey Şuayb! Ya Sen ’i ve Sen ’inle beraber inananları memleketimizden cıkarırız veya dînimize donersiniz!»
(Şuayb):
«–İstemesek de mi?» dedi.” (el-A ’rĂ‚f, 88)
Ve şunları ekledi:
“Doğrusu, AllĂ‚h bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dîninize donersek, AllĂ‚h ’a karşı iftirĂ‚ atmış oluruz. Dîninize geri donmemiz bizim icin olacak şey değildir; meğer ki AllĂ‚h dilemiş olsun. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sĂ‚dece AllĂ‚h ’a tevekkul ederiz. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adĂ‚letle hukmet! Sen hukmedenlerin en hayırlısısın.” (el-A ’rĂ‚f, 89)
Bu Ă‚yette Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, kavminin dînine geri donme teklîfini reddetmekte, fakat bu işte AllĂ‚h ’ın dilemesini istisnĂ‚ tutmaktadır. Onun bu tavrı, AllĂ‚h ’ın irĂ‚desine teslîm olmasının bir ifĂ‚desidir. Cunku peygamberler ve velîler, devamlı olarak AllĂ‚h ’ın azĂ‚bından ve hĂ‚llerinin değişmesinden korkarlar.
Bu sebeple Şuayb -aleyhisselĂ‚m- diyor ki:
“–AllĂ‚h ’ın dînini bırakıp da sizin dîninize donmemiz, kabûl edilir şey değildir. Ancak AllĂ‚h, bizim helĂ‚kimizi dilemişse, bir şey diyeceğimiz yoktur. Cunku butun işlerimiz O ’nun elindedir. O, dilediğini itĂ‚ati sebebiyle bahtiyar kılar; dilediğini de gunahlarından oturu cezĂ‚landırır.”
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz de dĂ‚imĂ‚ şoyle duĂ‚ ederdi:
“Ey kalblere hukmeden AllĂ‚h ’ım! Kalblerimizi Sana tĂ‚ate Ă‚mĂ‚de kıl!” (Muslim, Kader, 17)
Her şeye rağmen Ă‚sî kavim bir turlu uslanmıyor, kendileri îmĂ‚n etmedikleri gibi, Hazret-i Şuayb ’a îmĂ‚n eden mu ’minleri de hazmedemiyorlardı. Onları kınıyor, surekli olarak tehdîd ediyorlardı. İnanmak icin gelenlerin de onlerini keserek Hazret-i Şuayb ’ı kotuluyorlar, onları îmĂ‚n etmekten vazgecirmeye calışıyorlardı. Onların bu hĂ‚li Ă‚yet-i kerîmede şoyle bildirilmektedir:
“Kavminden ileri gelen kĂ‚firler dediler ki:
«Eğer Şuayb ’a uyarsanız, o takdîrde siz mutlakĂ‚ ziyĂ‚na uğrarsınız!»” (el-A ’rĂ‚f, 90)
Ustten Gelen Korkunc Sayha Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ’ın yoldan cıkmış bu insanlara yapacak bir şeyi kalmamıştı. Dedi ki:
“Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de (vazîfemi) yapacağım! Rezîl edecek azĂ‚bın kime geleceğini ve yalancının kim olduğunu yakında oğreneceksiniz! Bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyeceğim.»” (Hûd, 93)
“Emrimiz gelince, Şuayb ’ı ve O ’nunla beraber îmĂ‚n edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise korkunc bir gurultu yakaladı da yurtlarında diz ustu cokekaldılar.” (Hûd, 94)
Bu durum, diğer bir sûrede şoyle tasvîr edilir:
“Derken o şiddetli sarsıntı onları yakalayıverdi de yurtlarında diz ustu cokekaldılar. Şuayb ’ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hic oturmamış gibiydiler. Şuayb ’ı yalanlayanlar, ziyĂ‚na uğrayanların ta kendileridir.” (el-A ’rĂ‚f, 91-92)
Boylece Medyen halkı, sapıklık, hîlekĂ‚rlık, haksızlık, AllĂ‚h ’a ve peygamberine isyan vs. cirkin amellerinin cezĂ‚sını bulmuş oldular. Bu cezĂ‚, zĂ‚limlerin kacınılmaz bir sonuydu ve zĂ‚limlere acınmazdı:
(Şuayp) onlardan yuz cevirdi ve (icinden) dedi ki:
«Ey kavmim! Ben size Rabbimin gonderdiği gercekleri duyurdum ve size oğut verdim. Artık kĂ‚fir bir kavme nasıl acırım!»” (el-A ’rĂ‚f, 93)
“Sanki orada hic barınmamışlardı. Biliniz ki, Medyen kavmi de Semûd kavmi gibi (AllĂ‚h ’ın rahmetinden) uzak oldu.” (Hûd, 95)
Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ’ın kavmi de Semûd kavmi gibi nasîhat dinlemedikleri icin korkunc bir ses ve gurultu ile helĂ‚k olmuşlardır. Bunların cezĂ‚larının aynı olması, kotu ahlĂ‚k bakımından birbirlerine benzediklerine işĂ‚rettir. Nitekim AllĂ‚h ’ın rahmetinden uzak olmaları icin her iki kavme de aynı bedduĂ‚ edilmiş ve Medyen kavmi bu hususta Semûd kavmine benzetilmiştir.
Semûd kavmini altlarından, Medyen halkını ustlerinden gelen bir sayha helĂ‚k etmiştir. Boylece onlar, AllĂ‚h ’ın rahmetinden uzak olarak iki Ă‚lemin de husrĂ‚n ve azĂ‚bına dûcĂ‚r olmuşlardır.
EYKELİLER KİMDİR? Eyke, sık ormanlık demektir. Coğrafî olarak bu yer, Kızıldeniz sĂ‚hilinden Medyen ’e kadar uzanan bolgenin adıdır. Burada yaşayanlara da Eykeliler denmiştir.
Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, Medyenliler gibi her turlu zenginlik, bolluk ve nîmetler icinde yaşayan, ancak tevhîd ve hidĂ‚yetten ayrılmış bulunan Eykeliler ’e de doğru yolu gostermekle vazîfelendirilmişti.
Eykeliler de tıpkı Medyen halkı gibi Şuayb -aleyhisselĂ‚m- ’ı yalanladılar.
Eyke halkı İle İlgili Ayetler AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle buyurur:
“Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla sucladı.” (eş-ŞuarĂ‚, 176)
“Eyke halkı da gercekten zĂ‚lim idiler.” (el-Hicr, 78)
“Şuayb onlara şoyle demişti:
«(AllĂ‚h ’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki ben size gonderilmiş guvenilir bir elciyim. Artık AllĂ‚h ’a karşı gelmekten sakının ve bana itĂ‚at edin! Buna karşı sizden hicbir ucret istemiyorum. Benim ucretimi verecek olan, ancak Ă‚lemlerin Rabbidir.” (eş-ŞuarĂ‚, 177-180)
AllĂ‚h ’ın peygamberleri, insanların karşısına iki sıfatla cıkıyorlardı:
1. Onlardan hicbir ucret ve menfaat istemiyorlar, ecir ve sevaplarının AllĂ‚h ’a Ă‚it olduğunu bildiriyorlardı.
2. Butun herkese bir usve-i hasene, yĂ‚ni bir fazîlet orneği oluyorlardı. Onların sozleriyle yaşayışları arasında tam bir mutĂ‚bakat vardı.
Bu iki sıfatın ehemmiyetine YĂ‚sîn Sûresi ’nde de dikkat cekilmektedir. Habîb-i NeccĂ‚r, “AshĂ‚b-ı Karye”yi dĂ‚vete gelenler hakkında kavmine:
“Ey ashĂ‚b-ı karye! Size gelen bu kimseler, sizden bir ucret istiyorlar mı? Bu insanlar hidĂ‚yet uzere (usve-i hasene) değiller mi?
MĂ‚dem bu kimseler sizden bir ucret istemiyorlar, hidĂ‚yet ve istikĂ‚met (yĂ‚ni fazîletli bir hayat) uzeredirler, o hĂ‚lde siz de kendilerine itĂ‚at edin!” diyerek onları akl-ı selîme dĂ‚vet ediyordu.[1]
Hazret-i Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, Eykelilere nasîhatine şoyle devĂ‚m etti:
“Olcuyu tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın!
Doğru terĂ‚zi ile tartın!
İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın! Yeryuzunde bozgunculuk yaparak karışıklık cıkarmayın!
Sizi ve onceki nesilleri yaratan (AllĂ‚h) ’a karşı takvĂ‚lı olun!” (eş-ŞuarĂ‚, 181-184)
“Onlar şoyle dediler:
«Sen olsa olsa iyice buyulenmiş birisin!
Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin! Bil ki, biz Sen ’i ancak yalancılardan biri sayıyoruz.
ŞĂ‚yet doğru sozlulerden isen, ustumuze gokten azap yağdır!»” (eş-ŞuarĂ‚, 185-187)
MEDYEN VE EYKE HALKI NASIL HELAK OLDU? Kavminin, AllĂ‚h ’tan cur ’etle azap istemesi karşısında:
“Şuayp (onlara):
«Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir.» dedi.” (eş-ŞuarĂ‚, 188)
AllĂ‚h ’a duĂ‚ etti. Onların istemekte oldukları azĂ‚bın gelmesi icin niyazda bulundu. Âniden sıcak ruzgĂ‚rlar esmeye başladı. Mavi renkte sinekler tureyip uzerlerine MûsĂ‚llat oldu. KĂ‚firler cĂ‚resiz kaldılar. Havanın sıcaklığı da gittikce şiddetlendi. İnsanlar, akarsulu, ağaclık ve golgelik yerlere kacıştılar. Fakat harĂ‚ret gunden gune artıyordu. Bu sırada CebrĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m-, bir bulut getirip şehrin dışında tuttu. KĂ‚firler bu bulutu gorunce, serin bir golgesi var zannederek hep birden onun altına koşuştular. Hepsi orada toplandığında:
“Ey Eykeliler! Peygamberinizi yalanlayarak bir turlu gelmez sandığınız acı azĂ‚bı tadın! Onunde secde ettiğiniz putlara da soyleyin, eğer gucleri varsa, sizi kurtarsınlar!” diye bir nidĂ‚ geldi.
KĂ‚firlerin uzerlerine, altına koştukları buluttan ateş ve kıvılcımlar yağmaya başladı. KĂ‚firlere Ă‚it her şey yandı; ağaclar ve hattĂ‚ taşlar bile...
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“VelhĂ‚sıl O ’nu (Şuayp ’ı) yalancı saydılar da, kendilerini o bulut gununun azĂ‚bı yakalayıverdi. Gercekten o, muazzam bir gunun azĂ‚bı idi! Doğrusu bunda buyuk bir ders vardır. Ama cokları îmĂ‚n etmezler. Şuphesiz Rabbin, işte O, mutlak gĂ‚lip ve engin merhamet sĂ‚hibidir.” (eş-ŞuarĂ‚, 189-191)
Şuayp -aleyhisselĂ‚m- ’ın peygamber olduğu kavimlerden Medyen halkı, CebrĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m- ’ın sayhası ve zelzele ile; Eykeliler ise golge sandıkları buluttan yağan ateşlerle helĂ‚ke dûcĂ‚r oldular.
HELAKTAN SONRA ŞUAYP PEYGAMBER NE YAPTI? Şuayb -aleyhisselĂ‚m-, Ă‚sî kavimlerin helĂ‚kinden sonra Medyen ’e yerleşti. Bu sırada evlendi ve iki kızı dunyĂ‚ya geldi.
Peygamberlerin Hatibi Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, peygamberler arasında “Hatîbu ’l-EnbiyĂ‚” diye isimlendirilirdi. Cunku, kavmiyle gĂ‚yet guzel konuşur ve onların suĂ‚llerine tam ve iknĂ‚ edici cevaplar verirdi.
Yine Şuayp -aleyhisselĂ‚m- cok namaz kılar, kul hakkına ziyĂ‚desiyle dikkat ederdi. Bilhassa olcu ve tartı Ă‚letlerinde hak gecmemesi icin elinden geleni yapar, hakkı tevzî ve telkîn etmekte buyuk titizlik gosterirdi.
Cok Gozyaşı Doken Peygamber Bir başka husûsiyeti de cok gozyaşı doken bir peygamber olmasıdır. Yaşlılığı esnĂ‚sında gozleri iyice zayıflamış, vucûdu da kuvvetten kesilmişti. Birkac defa gozlerini kaybedesiye ağladı. CenĂ‚b-ı Hak, yine gozlerini iĂ‚de edip:
“–Ey Şuayp! Bu ağlama nedir? Cennet iştiyĂ‚kından mı, Cehennem korkusundan mı?” diye vahyile suĂ‚l ettiğinde:
“–YĂ‚ Rabbî! Sen bilirsin ki, ağlayışım ne cennet iştiyĂ‚kından, ne de cehennem korkusundandır. Muhabbetin kalbime yerleşmiştir. Bir de endişem vardır: «CemĂ‚lini muşĂ‚hede edebilmek!..» Eğer Sana nazar edebileceksem, hicbir şeye gam yemem...” dedi.
CenĂ‚b-ı Hak vahyedip:
“–Sozunde sĂ‚dık olduğuna gore cemĂ‚limi seyretmek Sana mubĂ‚rek olsun ey Şuayb! Bu sebeple kelîmim MûsĂ‚ bin İmrĂ‚n ’ı da Sana hĂ‚dim olarak veriyorum!” buyurdu.
İşte Hakk ’a yakın olanların hĂ‚li budur. Onlar, ehl-i gafletin zıddına AllĂ‚h ’ın rızĂ‚sını her şeyden evvel duşunmuşler, halkın rızĂ‚sını ise en sona bırakmışlardır. Muhabbet-i ilĂ‚hiyye kalblerini sardığı icindir ki, iki cihĂ‚na da goz ucuyla bile nazar etmemişlerdir.
AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚, enbiyĂ‚ -aleyhimusselĂ‚m- ’ı insanların kalp gozlerini acıp gafletlerini gidermek, onları guzel ahlĂ‚k sĂ‚hibi kılmak, vecd hĂ‚linde ibĂ‚det ederek vĂ‚sıl-ı ilallĂ‚h olmalarını sağlamak ve “dĂ‚ru ’s-selĂ‚m”a dĂ‚vet etmek icin gondermiştir.
Kalp gozu acılmaya musĂ‚id olanlar, terbiye ve irşĂ‚d olunmayı gonulden arzu ederler ve hak yolunda ilerlemek icin gayret sarfederler. Fakat bunu arzu etmeyen, inat edip tekebbur gosteren, peygamberlerin telkinlerine kulak vermeyen ve yakîn mertebesine varmak istemeyenler, zulmet ve kasvet icinde kalarak fĂ‚sıklaşırlar. Nereye gideceğini bilmeyen şaşkınlardan farksız, zavallı durumlara duşerler.
İşte Hazret-i Şuayp -aleyhisselĂ‚m-, merhametinin şiddetinden dolayı, insanları icinde bulundukları acınacak hĂ‚lden kurtarmak icin omru boyunca kendisini yıpratırcasına bir gayret gostermiş, bu uğurda butun gucunu sarfetmiştir.
ŞUAYP ALEYHİSSELAM ’IN KABRİ NEREDE? Hazret-i Şuayp -aleyhisselĂ‚m- Medyen ve Eyke kavimlerinin helĂ‚k edilmesinin ardından Ă‚hir omrunu gecirmek uzere kendisine îmĂ‚n edenlerle birlikte Mekke ’ye gitmiş, orada vefĂ‚t etmiş ve KĂ‚be-i Muazzama ’da Altınoluk ’un altına, yĂ‚ni Hatîm ’e defnedilmiştir.
AleyhisselÂm!..
Dipnotlar:
[1] Bkz. YĂ‚sîn Sûresi, 21.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
Hazret-i Şuayb Peygamber'in Hayatı