İslÂm ’ın sapasağlam kulpuna sıkıca yapışmış vaziyette uyanmak… Bunu bu fÂnî dunyaya uyuyup ebedî Âleme uyanmak şeklinde de anlayabiliriz. “İnsanlar uykudadırlar, oldukleri zaman uyanırlar!” hakikatini duşunduğumuzde gercek Âleme uyanırken Urvetu ’l-Vusk ’ya sıkıca tutunuyor olmak, ne buyuk saÂdettir! Son nefese kadar istikÂmet uzere olabilmek…
CENNET EHLİNDEN BİR ZÂT

Kays bin UbÂd şoy­le anlatır:

“Medine Mescid ’inde oturuyordum. (Aralarında bulunduğum insanlar icinde Peygamber (s.a.v) Efendimiz ’in ashabından bÂzıları da vardı.) O esnÂda yuzunde huşû eseri gorulen bir zÂt iceri girdi. Cemaat:

«‒Bu, Cennet ehlinden bir zÂttır!» dediler.

Bu zÂt cÂiz olacak kadar kıraatte bulunarak hafifce iki rekÂt namaz kıldı, sonra da cıkıp gitti. Ben de onu tÂkip ettim. Kendisine:

«‒Sen Mescid ’e girdiğin vakit insanlar “Bu, Cennet ehlinden bir zÂttır!” dediler.» dedim.

Bunun uzerine şoyle buyurdu:

«‒(SubhÂnallÂh!) VallÂhi hic kimseye bilmediği bir şeyi soylemesi yakış­maz. Bunu nicin soylediklerini sana anlatayım: Ben Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) zamanında bir ruy gordum ve onu Efendimiz (s.a.v) ’e anlattım. Kendimi bir bahcede gordum. (Abdullah (r.a) burada bahcenin genişliğini, yeşilliğini ve guzelliğini anlattı.) Bahcenin ortasında demirden bir direk vardı. Alt kısmı yerde, ust kısmı gokte idi. Tepesinde bir kulp vardı. Bana: “Direğe cık!” denildi. Ben: “Yapamam!” dedim. Hemen bir hizmetci gelip elbisemin arkasından tu­tarak kaldırdı, ben de tırmandım, t direğin en ustune cıktım ve kulpa yapıştım. Bana: “Sıkıca tut!” denildi. Kulp elimdeyken uyandım.

Bu ruyÂyı Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz ’e anlattım. Allah Rasûlu (s.a.v):

“‒O bahce İslÂm ’dır. Bu direk de İslÂm ’ın direğidir. Kulp da Urve-i Vusk ’dır (yÂni sapasağlam îmÂn ve İslÂm kulpudur). Sen olunceye kadar İslÂm uzere olacaksın!” buyurdular. Bu adam da Abdullah bin SelÂm ’dır».” (BuhÂrî, MenÂkıbu ’l-EnsÂr, 19; Muslim, FedÂilu ’s-SahÂbe, 148)

Diğer rivÂyete gore Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):

Abdullah, Urve-i Vusk ’ya sıkıca yapışmış vaziyetteyken olecek!” buyurmuşlardır. (Muslim, FedÂilu ’s-SahÂbe, 149)

İSLÂM'IN SAPASAĞLAM KULPU

İslÂm ’ın sapasağlam kulpuna sıkıca yapışmış vaziyette uyanmak… Bunu bu fÂnî dunyaya uyuyup ebedî Âleme uyanmak şeklinde de anlayabiliriz. “İnsanlar uykudadırlar, oldukleri zaman uyanırlar!” hakikatini duşunduğumuzde gercek Âleme uyanırken Urvetu ’l-Vusk ’ya sıkıca tutunuyor olmak, ne buyuk saÂdettir! Son nefese kadar istikÂmet uzere olabilmek…

Abdullah (r.a) methedilmekten hoşlanmamış, ihtiyat ve tevÂzu cihetini tercih etmiştir. Efendimiz (s.a.v) ’in kendisine verdiği mujdeye guvenerek rehÂvete kapılmamış, aksine sağlam bir irÂde ile gayretini daha da artırmış, İslÂm ’ın sapasağlam kulpuna sıkıca sarılmış ve bu bağlılığını hic zayıflatıp gevşetmemiştir.

Haraşe bin Hur (r.a) şoyle anlatır:

“Medine Mescidi ’nde bir halkada oturuyordum. Halkada guzel gorunuşlu bir ihtiyar vardı. Bu zat Abdullah bin SelÂm idi. Oradakilere guzel bir konuşma yaptı. O kalkıp gidince cemaat:

«‒Kim Cennet ehlinden bir zÂt gormek isterse şuna baksın!» dedi­ler.

Ben (kendi kendime): «Vallahi onu tÂkip edeceğim ve evinin yerini oğreneceğim!» dedim. Peşine duştum. Neredeyse Medine hÂricine cıkıncaya kadar gitti, sonra evine girdi. Ben de evine gir­mek icin izin istedim. Bana izin verdi ve:

«‒İhtiyÂcın nedir ey kardeşim oğlu?» diye sordu. Kendisine:

«‒Sen kalkıp gidince insanların senin icin “Kim Cennet ehlinden bir zÂt gormek isterse şuna baksın!” dediklerini işittim. Bu sebeple seninle beraber olmayı arzu ettim!» dedim.

Şunu soyledi:

«‒Cennet ehlinin kim olduğunu Allah daha iyi bilir. Onların nicin boyle soylediklerini sana îzÂh edeyim:

Bir defasında ben uyurken (ruyamda) bir adam gelerek: “Kalk!” dedi ve elimden tuttu. Onunla beraber gittim. Sol tarafımda bir takım caddelerin olduğunu gordum. Onlara doğru gitmeye başladım. Bana: “O tarafa gitme! Cunku onlar sol ehlinin yollarıdır” dedi. Baktım sağ tarafımda apacık ve dosdoğ­ru bir takım caddeler var. Bana: “Bu tarafa git!” dedi ve beni bir dağın yanına getirerek: “Bu dağa cık!” dedi. Tırmanmak istedikce sırtustu duşuyordum. DefÂlarca denedim ama dağa cıkamadım, hep sırtustu duştum. Sonra beni goturdu, nihayet bir direğin yanına vardık. Direğin başı gokte, alt kısmı yerde idi. Tepesinde bir halka vardı. Bana: “Bunun uzerine cık!” dedi.

“‒Ben buna nasıl cıkabilirim; onun başı semÂda!” dedim. Bunun uze­rine elimden tutarak beni yukarı doğru kaldırdı ve altımdan ittirdi. Bir de baktım ki halkaya tutunmuşum. Sonra di­reğe vurdu ve onu yıktı. Ben o halkaya tutunmuş vaziyette kaldım. Bu şekilde sabahladım. Hemen Peygamber (s.a.v) Efendimiz ’e gelerek bu ruyÂyı anlattım:

“Solunda gorduğun yollar, sol ehlinin yollarıdır. Sağında gorduğun yollar ise, sağ ehlinin yollarıdır. Dağ, şehidlerin yeridir. Sen oraya ulaşamayacaksın. Direk ise, İslÂm ’ın direğidir. Kulp da İslÂm ’ın kulpudur. Sen olunceye kadar ona tutunmuş olarak kalacaksın!” buyurdular».” (Muslim, FedÂilu ’s-SahÂbe, 150)

PEYGAMBERİMİZİN GELECEKTEN HABER VERMESİ

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in Abdullah bin SelÂm ’a şehid olamayacağını, fakat musluman olarak oleceğini soyle­mesi, mustakbele ait bir haberdir ve mucizedir. Nitekim Abdullah (r.a), Me­dine ’de istikÂmet uzere yaşarken guzel bir musluman olarak vefat etmiştir.

Ebû Burde (r.a) şoyle buyurur:

“Medîne ’ye geldim ve Abdullah bin SelÂm (r.a) ile karşılaştım. Bana:

«‒Benimle gelmez misin? Sana sevîk ve hurma yedireyim, bir de (Peygamber (s.a.v) Efendimiz ’in namaz kıldığı) cok kıymetli bir odaya girersin!» dedi.

Sonra bana şu îkÂzda bulundu:

«‒Sen fÂizin cok yaygın olduğu bir yerde (Irak ’ta) ikÂmet edi­yorsun. Herhangi bir kişide alacağın olur da o kişi sana bir saman copu veya bir arpa veya bir yonca ağırlığında bir şey hediye ederse sakın onu al­ma! Cunku o fÂizdir».” (BuhÂrî, MenÂkıbu ’l-EnsÂr, 19, İʻtisÂm, 16)

Bu ifÂdeler Abdullah bin SelÂm ’ın ne derece takvÂlı bir hayat yaşadığını ortaya koymaktadır. Buna ilÂveten misÂfirperverliğini, musluman kardeşlerine muhabbetini, comertliğini ve hepsinden muhimi de Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e muhabbet ve hurmetini goruyoruz. Nitekim Efendimiz (s.a.v) ’in evinde namaz kıldığı yeri îtin ile muhÂfaza etmiş ve cok sevdiği din kardeşlerine de orada namaz kılıp teberrukte bulunma imkÂnı sağlamıştır.

Kaynak: www.kuranvesunnetyolunda.com
İslam ve İhsan