
Osmanlı devrinde hacca nasıl gidilirdi? Osmanlı doneminde guvenliği nasıl sağlanırdı? Osmanlı doneminde hac hizmetleri...Her sene, gerek Osmanlı memleketlerinden ve gerek diğer İslÂm ulkelerinden hal ve vakti ve sıhhati musait olan binlerce Musluman Mehd-i İslÂm olan Mekke-i Mukerreme ’ye giderek evvel muminlerin kıblegÂhı olan, Beytullah, yani KÂbe ’ye ve ondan sonra Medine-i Munevvere ’ye uğrayıp, Ravza-i Mutahhara denilen CenÂb-ı Peygamber ’in kabirlerini ziyaret ettikten sonra memleketlerine donerlerdi ki bu gun de aynı tarz devam etmektedir.
MAHMİL Osmanlı memleketlerinden her sene devletce birinci derecede ehemmiyet verilen iki kafilenin hacca gitmesi Âdetti. Bunlardan Şam Mahmili denilen Mahmil, Şam ’dan, Mısır Mahmili denilen Mahmil, Mısır ’dan hareket ederdi. Anadolu ’dan, Rumeli ’den ve diğer yerlerden gelen ziyaretciler kafilenin hareketine kadar Şam ’da toplanmış olurlardı. Surre Emini yolda kendisine iltihak edenlerle beraber Şam ’a gelirdi. Hacıların su ihtiyaclarını temin icin Uskudar ’dan itibaren, birinci ve ikinci olmak uzere enderunlu iki Sakabaşı tayin olunur ve bunların gozetilmeleri icin, yol uzerindeki vali, beylerbeyi, kadı ve naiblere bir fermanla emrolunurdu.
HAC GUVENLİĞİ Şam ’dan hareket edecek mahmilin muhafaza ve himayesine cok zaman Şam valisi Emir-i Hac tayin olunurdu. Bunun mahiyeti kuvvetlerinden başka, emri altında sırf kafilenin muhafazası icin Trablus Şam Paşası ile onun emrindeki Aclun ve Lucun mutesellimlerinin on iki ile on beş bin kişilik cerde denilen kuvvetleri de vardı. Luzumu halinde Sayda valisine de ferman gonderilerek Trablus Şam valisi emrine verilmek uzere tam-us-silah, guzide 500 nefer istenirdi.
Şam valisi ve Emir-i Hac olan vezir, Şam kalesindeki hazinede duran ve her sene kafilenin hareketi, esnasında merasim, tehlil ve tekbir ile yerinden cıkarılan Sancak-ı Şerifi de alarak muayyen bir zamanda, son devirlerde, on-beş Şevval ’de, butun ziyaretciler ve surre takımıyla birlikte hareket ederek, ilk menzil olan Kubbetu ’1-Hac mevkiine konar. Bir taraftan urbanın tecavuzune uğramamak icin kafile sıkı bir muhafaza altında guneye doğru yururdu.
Şam kafilesi Muzeyrim, Belka, Maan, Zatu ’1-Hac ve Tebuk yoluyla boylece Medayin-i Salih ve onun guneyindeki Elula denilen mevkie kadar gelir ve orada bizzat Mekke Emiri veya gonderdiği vekili tarafından karşılanır ve bu mevkiiden itibaren kafile yine aynı muhafaza altında bulunmakla beraber emirin himayesi altına gecmiş olurdu.
Şam kafilesi Medine ’de yahut Rabiğ ’de Mısır ’dan gelen mahmil ile birleşirdi. Mısır mahmilinde Fas ’tan itibaren Afrika hacı kafileleri de bulunurdu.
“Mısır”dan gelen Emir-i Hacc ’ın maiyyetinde de muhafız kuvvetleri vardı.
MEKKE EMİRİ Şam ’a giden huccac yolu uzerinde veya civarında Beni Harm, Beni Sahr, Aneze gibi urban kabileleri vardı. Yolların emniyeti ve kafileleri vurmamaları icin devlet tarafından her sene bunlara surre ve muayyen miktarda zahire verilirdi. Bu urbandan Beni Harb, Medine ile Yenbu arasında bulunup, her sene Mısır ’dan Medine fukarası icin gonderilen erzakı taşırlardı. Bu hizmetlerinden dolayı bunlara sahib-i derek (derbentci) denirdi. Bunlar hacılara da hizmet ederlerdi. Ancak bazan yanlış bir hareket yahut Mekke Emiri tarafından kendilerine gonderilen surrelerinin verilmemesi, az verilmesi, luzumsuz bir şiddet bunları ayaklandırır, hem zahire taşınma işi ve hem hac işi zorlaşırdı.
Şam valisi ve Emir-i Hac olan vezir, huccac kafilesi ile Şam ’a avdetinde kendisini, Şam kadısı ile hukumet erkÂnı, askerî sınıflar, Kubbetu ’l-Hac denilen mevkide karşılarlardı. Emir-i Hac buraya inince Sancak-ı Şerif ile mahmil-i şerif devesinin yularını operek teşrifat mucibince Şam kadısına teslim eder, kadı da liva-i şerif ile mahmil ortusunu alıp Şam kalesindeki yerine koyup hıfzederdi.
Bu merasimi muteakip Şam kadısı, Emir-i Haccın avdeti ile yapılan merasimi ve liva-i şerif ile mahmil pûşidesinin kaledeki yerine konduğunu ve bu merasim sebebiyle Padişaha dua edildiğini bir mahzarla İstanbul ’a yazar ve mujdecibaşılarla gonderirdi. Aynı zamanda Şam Valisi de mujdecibaşılarla sadrazama mektup yollardı. (Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzuncarşılı, Mekke-i Mukerreme Emirleri, s. 57-61, TTK, ANK. 1972)
Kaynak: Veli Şirin, Altınoluk Dergisi, Sayı: 75
İslam ve İhsan