Celebi Sultan Mehmed, Osmanlı mulkunu tek idÂre altında topladıktan sonra devletin yeniden inşÃ‚sı icin hummÂlı bir faÂliyet icine girdi. Bunu yaparken de oncekilerin izini takip ile adÂletten kıl payı ayrılmamaya riÂyet etti. Halktan alınan vergileri azalttı, herkese husn-i muÂmelede bulundu. Kardeşleriyle mucÂdelede bile, evvel emirde ikn ile hareket etti.O, ince siyÂseti yanında son derece merhamet ve şefkat sahibiydi. Ekseriy af yolunu tutardı. Kendisi Edirne ’de iken Bursa ’ya girip yağma yapan, cÂmileri yıkan ve hatt merhum babası Yıldırım ’ın kabrini acıp kemiklerini yaktıran Karamanoğlu ’nu esir edince, musluman kanı dokmek istemediğinden ve yuksek merhametinden dolayı:

“–Ey Karamanoğlu! Ben seni neyleyeyim?” dedi.

Karamanoğlu da:

“–BÂkî fermÂn sul­t­nımındır.” dedi.

Bunun uzerine Celebi Mehmed:

“–Gel, bir daha muslumanlara zarar vermeyeceğine dÂir yemin eyle!” dedi.

Karamanoğlu elini goğsune bastırarak:

“–Bu can, bu tende kaldıkca, Osmanlı ’ya sadÂkat ve itaatten ayrıl­ma­ya­cağım!..” dedi.

Sultan, bu sozlerinden sonra ona beyliğini yeniden bağışladı. Ancak Karamanoğlu, daha Sul­tÂn ’ın huzurundan cıkar cıkmaz, iceri girerken yemin hîlesi icin koynunda saklamış olduğu bir guvercini cıkarıp kafasını kopardı. Sonra da etrafındakilere:

“–Ben bu guvercin uzerine yemin etmiştim. Artık o olduğune gore ettiğim yeminin bir hukmu kalmamıştır...” deyip dîni, sahtekÂrlığına Âlet ederek eski duşmanlığına devam etti.

OSMANLI'NIN HARPLERİ MUSLUMANLARA KARŞI DEĞİLDİ

Sırf bu hÂdise bile Celebi Mehmed ’in musluman Anadolu ’ya karşı ne kadar musÂmahakÂr davranıp aralarındaki birliğin tesisinde ne buyuk zorluklara goğus gerdiğini gostermeye kÂfîdir. Ancak bu zorluklara tahammul ve sabrın neticesindeki bereket de aynı derecede buyuk olmuştur. Osmanlı ’yı yukselten asıl muessir, bu metoddur. Selcuklu ’nun yıkılışından sonra teşekkul eden beylikler, onun yerini almak icin birbirleriyle kıyasıya mucÂdele ederlerken Osmanlılar, coğrafî vaziyetlerinin avantajından da istifÂde ederek kuffÂr uzerine yurumuş ve Anadolu ’daki post kavgasına iştirak ve iltifat etmemişlerdir. Anadolu beyliklerinin askerleri ve mumtaz şahsiyetleri, bu kavgada vicdÂnî bir rahatsızlığa suruklenmiş ve alttan alta kacıp Osmanlı beyliğine iltihÂk etmişlerdir. Bu da Osmanlı ’nın kısa zaman icinde buyuk bir guc kazanmasına vesîle olmuştur. Cunku Osmanlı ’da cereyan eden harpler, muslumanlara karşı değildi.

Gercekten, kuruluşundan itibÂren yuzu dÂim batıya donuk olan Osmanlı­lar ’ın Anadolu ’ya karşı takip ettikleri siyÂset, arkalarını emniyete almaktan oteye gecmemiştir. Bu yuzdendir ki Anadolu iclerine doğru ilk Osmanlı harekÂtı, Yıldırım tarafından, ancak Niğbolu zaferinden sonra vÂkî olmuş­tur.

Osmanlılar ’ın bu t­rihî tutum ve davranışları, birlik ve beraberliğimizi muhÂfaza icin gerek bizlere ve gerek İslÂm Âlemine ne kadar zarûrîdir. Muslumanlar arası ihtilÂflara karışmayıp mucÂdelesini İslÂm dışı guclere tevcîh ve hasredenler, ecdatları gibi buyuk bir berekete nÂil olacaklardır. Buna gore bugun gerek yurdumuzda ve gerekse Âlem-i İslÂm ’da mu ’minler arasında îlÂn edilmemiş bir mutÂrekeyi var farzederek hareket etmek, en doğru mucÂdele metodudur.

Kaynak: Osmanlı, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan