Suleyman Celebi, 1. Murad devrinde yetişmiş, Yıldırım BÂyezîd za­ma­nında Emîr Sultan Hazretleri ’ne intisÂb etmiş, Yıldırım BÂyezîd ’in saray imamlığını yapmış ve onun vefatından sonra omrunun sonuna kadar da Ulu CÂmi imamlığı va­zi­fesini yurutmuştur.İlk olarak Yıldırım BÂyezîd devrinde Mekke-i Mukerreme ve Medî­ne-i Munevvere ’ye gonderilmeye başlanan Surre Alayı, Celebi Mehmed Han devrinde resmîleştirildi. 1413 ta­rihinde gercekleştirilen ilk resmî Surre Alayı ’nda Mekke-i Mukerreme ve Medîne-i Munevvere ’ye 14 bin altın gonderilmiştir. İki mubÂrek beldeye vakfedilen bu hizmet, Osmanlı ’daki dînî ve rûhî yapı ile Hazret-i Peygamber -sal­lÂl­l­hu aleyhi ve sellem- ’e olan o dÂsitÂnî muhabbet, bağlılık ve ihtirÂmı ne kadar guzel sergilemektedir.

Diğer taraftan bu muhabbeti şiirle ebedîleştiren Suleyman Celebi de, Mevlid-i Şerîf ’ini Celebi Mehmed devrinde kaleme almıştır. Riv­ye­te gore bir vÂiz kursude Allah Rasûlu -sal­lÂl­l­hu aleyhi ve sellem- ’in diğer peygamberlerden bir farkı olmadığını ifÂde etmişti. Cemaatten bir kim­se de:

“Muhakkak ki Biz peygamberlerden bÂzılarını bÂzılarından ustun kıldık!..” (el-Bakara, 253) Âyet-i celîlesini okuyarak vÂizin sozlerine itiraz etti. Bu tartışma aylarca surdu. Şeyh Edebali Hazretleri ’nin torunu olan Suleyman Celebi de bu tartışmalara son derece uzuldu ve Peygamber -sal­lÂl­l­hu aleyhi ve sellem- Efendimiz hakkındaki eserini “Vesîletu ’n-NecÂt” (Kurtuluş Vesîlesi) adıyla buyuk bir ihlÂs ve muhabbetle kaleme aldı. Ondaki bu ihlÂs ve muhabbetin bir bereketidir ki, yazmış olduğu eser, pek cok mevlid icinde ayrı ve mustesn bir yer teşkil ederek gunumuze kadar surup gelen bir teselsule mazhar olmuştur. Elbette ki bu, Suleyman Celebi ’nin ihlÂsının ve Peygamber muhabbetinin mÂnevî bir işÃ‚­retidir.

Suleyman Celebi, 1. Murad devrinde yetişmiş, Yıldırım BÂyezîd za­ma­nında Emîr Sultan Hazretleri ’ne intisÂb etmiş, Yıldırım BÂyezîd ’in saray imamlığını yapmış ve onun vefatından sonra omrunun sonuna kadar da Ulu CÂmi imamlığı va­zi­fesini yurutmuştur.

CENAZESİ 41 GUN BEKLETİLDİ

Devleti, Timur gÂilesi sebebiyle uğradığı en buyuk felÂketten kısa zamanda cekip cıkarmış, onu eski haşmetine kavuşturmak icin gece gunduz gayret ederek cok buyuk işler başarmış bulunan Celebi Mehmed Han, yorucu ve bîtap duşurucu bir saltanat hayatı yaşamıştı. Kendi­si­nden nakledilen şu soz, bu hakîkati pek ÂşikÂr bir sû­ret­te ifÂde eder:

“Cocuk yaşımda oyle belÂlar cektim ki, kimse cekmiş değildir...”

Bu ağır cileler dolayısıyla pek genc yaşta olum doşeğine duşen Celebi Mehmed ’in, son nefesinde bile tebaasını ve devletini duşunerek vezirlerine yaptığı son va­si­yeti cok ibretlidir:

“–Der­hÂl buyuk oğlum Murad ’a haber salın, gelsin! Zira ben şu doşekten artık kurtulamam. ŞÃ‚yet Murad gelmeden olursem, sakın ola, vefÂtımı kimseye duyurmayın; yoksa butun memleket birbirine girer, yeniden sel gibi kardeş kanları akmaya başlar!..”

Boylesine ulvî bir mes ’ûliyet şuuruyla mucehhez koca Sultan, vefÂt ettiğinde cok gencti. Va­si­yeti uzere cenÂzesi, oğlu gelinceye kadar, yani tam 41 gun bekletildi. Boylece cesediyle bile devlet ve milletine hizmet eden bu p­di­şah, ne mubÂrek bir sultan olduğunu herkese tasdîk ettirmiş oldu.

OSMANLI'NIN HUZUR VE SUKÛNU

Katıldığı muhÂrebelerin bir hÂtırası olarak vucûdunda kırktan ziyÂde yara taşıyan Celebi Mehmed hakkında ta­rihciler şoyle der:

“GazÂlarda almış olduğu yaralar sebebiyle vaktinin ekserîsi hastalıkla gecmiştir. Bununla beraber gayretten geri kalmamış ve hizmetleri, Yavuz Sultan Selîm ’in ve hem-nÂmı olan FÂtih Sultan Mehmed ’in icraatlerinin cihanşumûl zaferleri kadar buyuk olmasa da, halli guc ictimÂî kargaşayı bertaraf etmekteki dirÂyeti sebebiyle onlar ayarında bir şahsiyettir. Cunku buhran ve fitneyle darmadağın bir vaziyette ele aldığı devleti, tÂkatlerin yetmeyeceği mihnet ve meşakkatlere katlanarak selÂmete ulaştırmakla Osmanlı ’nın ikinci kurucusu nÂmıyla yÂd edilmeye hak kazanmıştır. Bircok hayrÂtın inşÃ‚sına vesîle olmuştur. Bursa ’da yaptırdığı cÂmi, medrese, imÂret ve Yeşil Turbesi hem sanat hem de hayır eserleridir.”

Bursa, Osmanlı ’nın huzur ve sukûnunu, İstanbul ise ihtişÃ‚mını rem­ze­den eserlerle doludur. Huzur ve sukûnun remzi olan Bursa ’da bu vasıfla en mutemÂyiz yer, Celebi Mehmed ’in turbesi ve CÂmi-i Şerîf ’i civÂrıdır. Denilebilir ki, bu buyuk hukumdarın “Yeşil Turbe” nÂmıyla yÂd olunan turbesi ve civÂrı, coşkun yeşillikle birlikte mÂnevî atmosferiyle cennet bahcelerinden bir bahce gibidir.

ŞÃ‚ir, Bursa ’da hissettiği mÂnevî hazzı ne guzel dile getirir:

Başındayım sanki mûcizenin
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billûr bir Âvîze Bursa ’da zaman...
Yeşil Turbe ’sini gezdik dun akşam.
Duyduk bir mûsikî gibi zamandan
Cinilere sinmiş Kur ’Ân sesini.

Celebi Mehmed ’in yaptırdığı eserlerin kitÂbelerinde kendisi hakkında şu ibÂreler yer almaktadır:

Şarkın ve garbın pÂdişÃ‚hı,
Arap ve Acem ’in hÂkÂnı,
Rabbu ’l-Âlemînin te ’yîdiyle mueyyed,
Dînin ve dun­yanın yardımcısı,
SultÂnu ’l-a‘zam...

Y Rabbî! Celebi Mehmed HÂn ’ın kalbini tezyîn ederek ummeti birleştirip butunleştiren vahdet ruh ve şuurunu, yirmi birinci asrın eşiğine hÂl dağınık vaziyette adım atan ummet-i Muhammed ’e aynı ihtişamla nasîb eyle! Âmîn!..

Kaynak: Osmanlı, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan