Turk geleneğinde de ramazan ve kurban bayramları cok onemli kabul edildiğinden bunlar her kesimde yerleşmiş ve toren halini almış bir şekilde kutlanırdı. Bayram torenleri bayram sabahı camilerde veya musall denilen acık alanlarda kılınan namazdan sonra başlardı.Kucukler buyuklerin elini oper, buyukler yakınlarına ve cocuklara hediyeler dağıtır, kapıya bayramlaşmaya gelen bekci, copcu, tulumbacı, davulcu gibi hizmetlilere bayram bahşişi verilirdi. Memurlar da Âmirlerinin evine bayram ziyaretine giderlerdi. Bu cok masraflı olan bayram ziyaretleri Osmanlılar ’da 1845 ’ten sonra resmen kaldırılmış, memurların calıştıkları yerlerde bayramlaşmaları ve Âmirlerinin evlerine gitmemeleri bir kararnÂme ile hukme bağlanmıştır.
OSMANLI SARAYI'NDAKİ BAYRAMLAŞMANIN USUL VE KAİDELERİ FÂtih Sultan Mehmed tarafından kanunlaştırılan saraydaki bayramlaşmanın belli usul ve kaideleri vardı. Padişah bayram sabahı sabah namazını sarayda Hırka-i SaÂdet Dairesi ’nde kılardı. Hırka-i SaÂdet kapısı onune bir kafes konulur, iceriye de taht kurulurdu. Padişah oturduktan sonra orada hazır bulunan imam ve hatipler birer aşr-ı şerif okurlardı. Bundan sonra hazinedarbaşı bunlara hediye ile cÂizelerini verir, arkasından mehter calmaya başlardı. Mehter calarken oradakiler, “Ve hemîşe bunun emsÂli eyyÂma erişmek nimeti muyesser ola!” diye alkış* tutarlardı. Duacı cavuşlar da hep bir ağızdan duaya başlarlardı. Padişahın bayramını tebrik edecek olanların adları onceden tesbit edilirdi. Bunlar sabah namazını Ayasofya Camii ’nde kılarlar, namazdan sonra saraya gidip Kubbealtı ’nda toplanırlardı.
Teşrifatî efendi silÂhtar ağa aracılığıyla Sunnet Odası ’nda oturan padişaha durumu arzettikten sonra padişah da Arz Odası ’na gecerdi. O arada Has Odalılar, Arz Odası ile BÂbussaÂde arasına duzenli bir bicimde dizilirlerdi. Padişah Arz Odası ’ndan cıkıp taht onune gelir, nakîbuleşraf efendi yuzu padişaha donuk, ayakta ellerini kaldırıp bir dua okuduktan sonra padişahın bayramını kutlar, selÂm vererek huzurdan cıkardı. Enderun ağaları da yuksek sesle “Aleyke avnullah!” (Allah ’ın yardımı uzerine olsun) derlerdi. Tekrar calmaya başlayan mehter takımı toren suresince calmayı surdururdu. Tahtın arkasında sağda kızlar ağası, solda silÂhtar ağa ayakta dururlardı. O sırada İstanbul ’da bulunan Kırım hanzÂdeleri de tahtın arkasında yerlerini alırlar, bunların arkasındaki kapıya kadar olan yeri zuluflu baltacılar doldururlardı.
Tahtın karşısında ise sekbanbaşı ağa, arkasında sipahi ve silÂhtar ocakları ve subayları ile aynı şekilde kapıcıbaşılar, solakbaşı, mîralem, zaîmler, muteferrikalar ve teşrifatcı efendi dururdu. Yuksek makam sahipleri sağ taraftan gelip etek operlerdi. Once sadrazam, vezirler, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri sırayla ilerleyerek tahta yaklaşırlar, eğilerek saygılarını sunarlar, sonra da etek operlerdi. Etek operken padişah her biri icin ayağa kalkardı. Padişahın her ayağa kalkıp oturuşunda oradakiler yuksek sesle “MÂşallah!” derlerdi. Sadrazam kutlamadan sonra kızlar ağasının onunde ayakta bekler, vezirlerle kazaskerler onun sağına dizilirlerdi. Bu birinci grubu eğer vezir rutbesi yoksa başdefterdar, nişancı ve reîsulkuttÂb takip ederdi. Bunlar ise etek opmez, eşik operlerdi. O sırada cavuşbaşı ile kapıcılar kethudÂsı şeyhulislÂma haber verirler, şeyhulislÂm ulemÂnın başında tebrike gelir, ancak etek opmez, padişahın onunde saygıyla eğilir ve el optukten sonra ayakta yerini alırdı.
OSMANLI'DA PADİŞAHIN BAYRAMLAŞMA MERASİMİ Padişah bu bayramlaşmada İstanbul kadılığı pÂyesinde olan kişilere kadar ayağa kalkar, her ayağa kalkışta sadrazam hafifce sağ kolunu tutar ve gelenleri adlarıyla padişaha takdim ederdi. Sadrazamın elinde meşihattan gonderilmiş bir teşrifat defteri bulunurdu. UlemÂdan sonra piyade ve silÂhtar ağalarla Yeniceri Ocağı ’nın katar ağaları da denen yuksek rutbeli zÂbitleri eşik operlerdi. Bunları cavuşbaşı, cebecibaşı, topcubaşı, humbaracıbaşı ve lağımcıbaşı takip ederdi.
Tebrik merasimi bittikten sonra teşrifatcı efendi merasimin sona erdiğini padişaha arzederdi. Padişah ayağa kalkar, sağ koluna kızlar ağası girer, birkac adım sonra sadrazam onun yerini alır, daha sonra onun da yerini silÂhtar ağa alırdı. Padişah Has Oda ’ya gecer ve başta Ayasofya olmak uzere Sultan Ahmed, Suleymaniye gibi buyuk camilerden birine bayram namazına gitmek uzere ustunu değiştirirdi. Bayram alayından sonra padişah Has Oda onune konulan tahtına oturur ve saray nedimleri, musÂhibleri birbirinden guzel nuktelerle padişahı eğlendirirlerdi. O sırada altın ve gumuş tabaklarda helvalar getirilir, vezirlere, şeyhulislÂma ve meşÃ‚yihe dağıtılırdı. Bundan sonra vezirler ve ehl-i dîvÂn yerine oturur, Matbah-ı Âmire ’den getirilen yemekler yenirdi.
Yeniceriler ise yemeklerini bahcede yerlerdi. Padişah yemekten sonra Has Bahce ’ye iner, atıyla sahil kenarındaki Sultan Bayezid Koşku ’ne gider, orada kurulu olan tahtında İstanbul ’da bulunan gureşci, zûrbÂz ve esnÂf-ı hunerverÂnın gosterilerini seyrederdi. Gosterilerin bittiği top atışıyla belirtilirdi.
PADİŞAHIN HALKA ACIK DUZENLEDİĞİ ŞENLİKLER Bazı bayramlarda padişahlar halka acık buyuk şenlikler duzenlettirmişlerdir. Bu bayram şenliklerinden yakın tarihte yapılan biri, Sultan Abdulaziz ’in 25-28 Nisan 1866 tarihlerinde duzenlettirdiği şenliktir. 1866 yılındaki kurban bayramında yapılan bu şenlik gosterileri oğleden sonra başlamıştır.
Halic ’te, Galata Koprusu ve Sarayburnu ’nda duzenlenen gosterilerde İstanbul esnafı ceşitli hunerler gostermiş, orta oyuncuları, usta hayalbÂzlar ve meddahlar ceşitli semtlerde halkı eğlendirmişlerdir. Bu şenlik programında ozellikle gureşciler onemli yer tutmuştur. Butun Osmanlı şenliklerinde seyirciler yarım ay duzeninde oturur, padişahın otağı da bu yarım ayın tam merkezinde olurdu.
Padişahın yanında sadrazam, defterdar ve vezirlerin otağı ya da cadırları bulunurdu. Otağların onune gosterilerin rahatca seyredilebilmesi icin ustleri renk renk kumaşlarla kaplı sedirler konulurdu. Padişah otağının sol yanında ziyafet cadırı, sultanların kahvecileri, baltacılar, şehzade hocalarının cadırları yer alırdı. Bunlardan sonra DÂrussaÂde ağasının, onun yanıbaşında da hazinedarın cadırları kurulurdu. VÂlide sultan ile haseki sultanın ve oteki saraylı kadınların gosterileri seyretmeleri icin de kafesli kucuk bir koşk yapılırdı.
XV. yuzyıldan itibaren şenlik duzeni belli bir protokol ve programa bağlanmıştır. Bayramlarda oğleden once bayramlaşma, ikram, pîşkeşlerin dağıtılması ve yemekle gecer, oğleden sonra da gosteriler yapılırdı. Buyuk torenlerde geceleri de kandiller, mahyalar ve fişeklerle donanma duzenlenirdi. Oğleden sonraki gosterilerde ceşitli hunerler (canbaz, zûrbÂz, kûzebÂz, gozbağcı vb.), esnaf oyunları, dramatik oyunlar, sportif oyunlar yer alırdı. Ayrıntıda değişse de genel cizgileri icinde aynı sırayı takip eden şenlik programı kısaca şoyle ozetlenebilir: Kabul merasimi, ziyafet, kahve sohbeti, dinlenme, gosteriler, akşam yemeği, donanma. İkindiden sonra esnaf alayları otağ-ı humÂyun onunden gecerdi. Her esnaf loncasının bir, iki ya da uc flaması vardı. Mesel baharatcılar, ortasında yaldızlı cizgisi olan yeşil; sicimciler yarısı kırmızı, yarısı beyaz; cıkrıkcılar loncalarının baş harfi bulunan kahverengi; kÂğıtcılar ise kenarı yeşil cizgili, ortası beyaz flamalar taşırlardı.
Loncalar ya kendi meslekleriyle ilgili oyunlarla veya hoşa gidecek huner gosterileriyle, mesel ciltciler dort tekerlekli bir arabada bir ustanın cilt yapması ve cırakların Kur ’an okumasıyla gecerlerdi. Bu cilt sonradan padişaha hediye edilirdi. Esnaf gruplarının padişaha hediye ettikleri kendi meslekleriyle ilgili eşyalar en nÂdide ve pahalı cinsten şeyler olurdu. Bu hediyeler bazan da yiyecek icecek gibi şeylerdi. Corekciler, bir araba uzerine yerleştirilmiş fırında corek pişirerek gecerler, sonra da pişirdikleri corekleri padişaha sunarlardı. Bazı loncalar bir orta oyunu oynar, bir diğeri Karagoz oynatırdı. Loncaların gosterdiği hunerler arasında gozbağcılık, zûrbÂzlık, canbazlık gibi hunerler de bulunurdu.
3. AHMET ZAMANINDA BAYRAMLAR 3. Ahmet zamanında 1708 ’de duzenlenen şenlikte ekmekci ve corekciler arasında yuzlerini una bulamış maskaralar da yer almış, bunlar turlu maskaralıklarla halkı guldurmuşlerdi. Oyuncu esnafı ise ellerinde suslu, ust tarafları yuvarlak bir yaprak ya da yelpaze gibi olan renkli sopalarla yururlerdi. Bu sopalar gecit toreninde oyuncu kollarının amblemleri olduğu kadar oyun sırasında değişik işler goren birer aksesuar olarak da kullanılırdı. Her şenlikte esnafın gecit toreni gosterileri, gerek sergiledikleri mallar gerekse calışmalarını gosteren sahneler acısından halkın buyuk ilgisini cekerdi. Bu yonden de esnafın gecidi şenlikte onemli yer tutardı. Bayram şenliklerinde mehter takımı da onemli yerini almıştı.
XIX. yuzyılın ilk yarısında Yeniceri Ocağı ’nın ilgasından sonra kurulan saray orkestrası mehterin yerine gecti. 1829 yılında Donizetti ’nin yonettiği bir orkestra davetlilere, yabancıları hayrete duşurecek ustalıkta calmıştı. Bu yıllarda klasik Turk muziğinin yanı sıra klasik Batı muziği de bu gibi eğlencelerde bir hayli yer tutmaya başlamıştı. Gureşten ve spordan zevk alan Sultan Abdulaziz ’in sarayında kurban bayramına rastlayan 28 Nisan 1866 gecesi duzenlenen bir kabul toreninde saray orkestrası, konuk diplomatlar ve sarayın ileri gelenleri salona girerken La Traviata ’dan, II. Travatore ’den parcalar calıyordu.
2. ABDULHAMİT DONEMİNDE BAYRAMLAR 2. Abdulhamit doneminde ve XX. yuzyılın başlarında bayramlar daha sade bir bicimde kutlanmakla birlikte aynı usul devam etmiştir. Bayram arefe gunu top atışlarıyla başlar ve bayramın son gununun ikindisinde atılan topla sona ererdi. Ramazan gecelerinde olduğu gibi ramazan bayramını mujdeleyen davul sesleri hem cocukları hem buyukleri sevindirirdi. Buyukler ve kucukler sabah erkenden bayramlık elbiselerini giyerler ve yakınlarında bulunan bir camide bayram namazını kılmaya giderlerdi.
Namazdan sonra camide yapılan bayramlaşmayı eve donunce aile fertlerinin bayramlaşması takip ederdi. Buyukler birbirlerine hediyeler verir, kucuklere de şeker ve lokum ile bayram harclığı verilirdi. Daha sonra mahallenin bekcisi davulcuyla birlikte gelerek bayram bahşişini alırdı. Bu bahşişler toplanırken davulcu, “Buna bayram ayı derler / Bal ile şekerden yerler / Eskiden Âdet olmuş / Bekciye bahşiş verirler” gibi mÂniler soylerdi. Uskudar, Galata, Kadıkoy, Beyoğlu, Kasımpaşa, Beşiktaş, Fatih, Yenibahce, Edirnekapı, Sultanselim, Aksaray, Yedikule, Kadırga, Cinci meydanları gibi İstanbul ’un bircok semtinde bayram yerleri kurulurdu. Bunların en unluleri Şehzade Camii avlusunda ve Fatih Meydanı ’nda kurulanlardı.
CUMHURİYET'İN İLANINDAN SONRA MİLLİ BAYRAMLAR Cumhuriyet ’in ilÂnından sonra millî bayramlar resmî protokole dahil edilmiş, dinî bayramların kutlanması ise resmî protokolun dışına cıkarılarak sadece gelenek halinde korunmuştur. Bu donemde de ramazan ve kurban bayramları resmî kutlamaların dışında hemen aynı duzen icinde cereyan etmekte, bayram namazından sonra bayramlaşmalar, akraba ve dost ziyaretleri yapılmakta, bahşiş ve hediyeler verilmektedir.
Millî bayramlar şunlardır: 29 Ekim ’de Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan ’da Millî Egemenlik ve Cocuk Bayramı, 19 Mayıs ’ta Ataturk ’u Anma Genclik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos ’ta Zafer Bayramı. Bunlar arasında yer alan Cumhuriyet Bayramı ’nda cumhurbaşkanının Ankara ’da Turkiye Buyuk Millet Meclisi ’nde devlet ve hukumet erkÂnının, milletvekilleri ve elcilerin tebriklerini kabul etmesi ve bu arada buyuk gecit torenleri yapılması resmî kutlamaların en onemlilerindendir. Yabancı temsilcilerin ve halkın da katıldığı bu gecit torenlerinden sonra geceleri fener alayları ve donanmalar duzenlenir. Millî ve dinî bayramlarda devlet, hukumet ve parti başkanlarının kutlama mesajları yayınlamaları da bir gelenek olmuştur. Ayrıca ramazan ve kurban bayramlarında gazetelerin cıkmaması, sadece Gazeteciler Cemiyeti ’nin Bayram Gazetesi ’ni yayımlaması da bir Âdet haline gelmiştir.
Kaynak: DİA
İslam ve İhsan