Mercidabık Savaşının sebepleri ve sonucları nelerdir? Osmanlı Devleti Mercidabık Muharebesini nasıl kazandı?Mercidabık Muharebesi, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında Memluk Devleti ile yapılan ilk ve kati neticeli savaştır. 24 Ağustos 1516'da Osmanlı ordusu ile Memluk ordusu arasında Halep şehrinin kuzeyinde yapılan savaşı Osmanlılar kazandı. Muharebenin sonucunda Suriye, Lubnan ve Filistin Osmanlı topraklarına katıldı.
DABIK NERESİDİR? Suriye ve Mısır ’ın Osmanlılar ’ın eline gecmesiyle sonuclanacak bir dizi savaşın ilki ve en onemlisi olan bu meydan muharebesi, Hz. DÂvûd ’un makamının bulunduğuna inanılan DÂbık sahrasında cereyan etmiştir. Burası Halep ’in yaklaşık 38 km. kuzeyinde Antakya ’dan Menbic ’e giden yol uzerinde, Kuveyk ırmağı kenarındaki DÂbık adlı yerleşme biriminin yakınında yer alır. Merc Arapca ’da “otlak, cayırlık, duz yer” anlamına gelmekte olup “DÂbık sahrası, DÂbık cayırlığı” karşılığında buraya Merc-i DÂbık denmiştir. Bazı hadislerde Rumlar ’ın buraya kadar gelmesiyle kıyamet alÂmetlerinin belireceği şeklinde atıf yapılan DÂbık ’ın tarihi oldukca eskiye gider.
Bolgenin Asurîler tarafından Dabigu diye adlandırıldığı belirtilir. Emevîler (MervÂnîler) ve AbbÂsîler doneminde Bizans ’a karşı yapılan akınlarda askerî bir us haline gelen DÂbık, Arap kaynaklarına gore Halife Suleyman b. Abdulmelik ’in Bizans ’a yonelik seferi sırasında Suriye ordularının ana karargÂhı olmuştur. Halife de bir sure DÂbık ’ta bulunmuş ve 99 ’da (717) yine burada vefat etmiştir. HÂrûnurreşîd ’in aynı sahrada karargÂh kurduğu, MirdÂsîler ’den Mahmud ’un 457 Recebinde (Haziran 1065) amcası Atıyye ’yi burada mağlûp edip Halep ’e girdiği, 491 ’de (1098)
Franklar Antakya ’yı ele gecirdiklerinde Musul hÂkimi olan Kurboğa ’nın onlara karşı yine bu mevkide ordu topladığı bilinmektedir. Memlukler devrinde Anadolu ’ya yapılan askerî harekÂtlarda ana us olma ozelliğini koruyan MercidÂbık asıl şohretini Osmanlılar ile Memlukler arasında meydana gelen savaşla kazanmıştır. Osmanlı hÂkimiyeti sırasında DÂbık ’ın kucuk bir yerleşme yeri olduğu, 926 ’da (1520) AzÂz nahiyesine bağlı olup on dokuz hÂne nufusu bulunduğu, bu nufusun 932 ’de (1526) otuz iki hÂneye cıktığı anlaşılmaktadır.
ANADOLU ’YA TAM HAKİMİYET MEMLUK ETKİSİNİN KALKMASI İLE OLACAKTI Caldıran Savaşı ile doğudaki en onemli rakibini sindiren Yavuz Sultan Selim ’in Doğu ve Guneydoğu Anadolu ’ya hÂkim olmak icin giriştiği faaliyetler, aynı bolgede onemli bazı şehirleri elinde bulunduran Memluk Sultanı Kansu Gavri ’yi endişelendirmeye başlamıştı. İki devlet arasında II. Bayezid doneminde (1481-1512) Cukurova bolgesinde baş gosteren catışmaların yol actığı gerginliğin, Dulkadıroğulları meselesinin ve Hicaz bolgesine yonelik Osmanlı siyasetinin er gec yeni bir cekişmenin kaynağı olacağı her iki tarafca da bekleniyordu.
Osmanlılar, gorunuşte Safevî etkisini yok etmek icin Doğu Anadolu ’da hızlı bir harekÂt surdururken bir yandan da gelişmeleri yakından izleyen Memlukler ’in tepkisini anlamaya calışıyorlardı. Memlukler ise Şah İsmÂil ’e karşı Osmanlılar ’ın kazandığı başarının ardından bolgede oluşan boşluğu doldurmaya ve yeni duruma uyum sağlamaya cabalıyor, sınır boylarındaki askerî harekÂtı dikkatle takip ediyorlardı. Yavuz Sultan Selim, Anadolu ’ya tam hÂkim olmanın yolunu Memluk etkisini ortadan kaldırmakta goruyordu. Daha da ileri giderek Suriye ve Mısır ’ın ele gecirilmesinin kendisini İslÂm dunyasında tek bir lider haline getireceğini, bunun da tarihî ticaret yollarında tam bir denetim kurma yolunu acacağını, mukaddes yerler uzerinde nufuz tesis ederek İslÂm dunyasının guclu bir koruyucusu sıfatını kazanacağını hesaplıyordu.
Ote yandan mukaddes yerlere karşı oldukca ciddi boyutlara ulaşan Portekiz tehdidi karşısında zorlanan Memlukler ’in yerini almakla, bu hıristiyan tehdidine daha kuvvetli bir karşılıkta bulunarak Haremeyn ’i koruma ve kollama misyonunu ustlenmeyi de planlamıştı.
Memluk Sultanı Kansu Gavri, Yavuz Sultan Selim ’in siyasî teşebbuslerinin farkına varmış, sınırlarında cereyan eden mucadeleye sessiz kalmayarak bir taraftan Şah İsmÂil ile irtibat kurduğu gibi bir taraftan da bizzat kendi kuvvetleriyle Şam bolgesine hareket etme hazırlıklarına başlamıştı. Şah İsmÂil ’in elcisini kabul etmesi ve onlarla irtibat kurması, Yavuz Sultan Selim ’e oteden beri planladığı sefer icin onemli bir fırsat ve bahane sağladı.
Donemin Osmanlı kaynakları, Osmanlı padişahının başlangıcta doğrudan Memlukler uzerine yurume niyetini acığa vurmadığını, o sırada Safevîler ’in Doğu ve Guneydoğu Anadolu ’daki faaliyetleri ve bu arada Şah İsmÂil ’in bolgeye yolladığı kuvvetlerin başında bulunan Karahan ’ın Diyarbekir ’i geri alma teşebbusleri karşısında buraya yonelik bir sefer acma kararı verdiğini belirtirler. Sunnî bir devlete karşı gerekcesiz olarak savaş acmanın getireceği tepkileri hesap eden Yavuz Sultan Selim, muhtemelen bu niyetini giriştiği diplomatik faaliyetler sonrasında sınır boylarında Memluk ordusuyla karşılaştığı ve savaşın kacınılmaz bir hale geldiği bir sırada acık olarak ilÂn etmiştir.
Karahan ’ın Diyarbekir havalisine yollandığını oğrenen Yavuz Sultan Selim vezîriÂzamlığa getirdiği Hadım Sinan Paşa ’yı onden bolgeye gonderdi (25 Rebîulevvel 922 / 28 Nisan 1516). Sinan Paşa yol boyunca gerekli hazırlıkları yaparak ilerlerken kendisi de 4 CemÂziyelevvel ’de (5 Haziran) İstanbul ’dan hareket etti. Memluk sultanı, Sinan Paşa ’nın hareketini oğrenince 50.000 kişilik bir kuvvetle yanında Halife Mutevekkil-Alellah, dort mezhep kadıları ve Osmanlı şehzadesi Kasım olduğu halde Halep ’e gitmek uzere yola cıktı (16 RebîulÂhir / 19 Mayıs).
Memluk kaynakları, onun Dulkadıroğulları arasındaki mucadeleyi gozetmek ve Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmÂil ’in arasını bulmak bahanesiyle yola cıktığını, bir taraftan Osmanlı-Safevî mucadelesinin galibinin Mısır uzerine yoneleceği beklentisi icinde olduğunu, Yavuz Sultan Selim ’in Mısır seferi icin Dulkadırlı Şehsuvaroğlu Ali Bey ve kendisiyle bağlantısı olan Halep Valisi Hayır Bey tarafından teşvik edildiğini belirtir. İbn İyÂs ise Kansu Gavri ’nin kolelerinden Hoşkadem ’in efendisiyle olan anlaşmazlığı sebebiyle kacıp Osmanlı ulkesine sığındığını ve Mısır ’daki durumu Yavuz Sultan Selim ’e anlatarak onu sefer icin harekete gecirdiğini yazar. Yine İbn İyÂs, Kansu Gavri ’nin muhtemel bir Osmanlı saldırısı karşısında Şah İsmÂil ile gizlice ittifak kurduğuna da temas eder (BedÂiu ’z-zuhûr, V, 35). Memluk elcileri donuş yolundayken (RebîulÂhir 922 / Mayıs 1516) bir Osmanlı ajanı durumu oğrenerek İstanbul ’a haber vermişti.
Kansu Gavri ’nin sınır boylarına hareketiyle onemli bir taktik hatası yaptığı uzerinde durulursa da aslında mukadder olan Osmanlı tehdidini onden karşılamak ve arkadaki guclere zaman kazandırmak amacıyla acele olarak Halep ’e gitmeyi gerekli gorduğu, Şah İsmÂil ile irtibat kurup Osmanlılar icin caydırıcı bir guc gosterisinde bulunmak istediği soylenebilir. Safevîler ile muşterek bir harekÂt planladığına dair herhangi bir ipucu olmamakla birlikte Venedik kaynaklarına gore Şah İsmÂil 60.000 askeriyle Memlukler ’e katılmak icin hareket etmiş, ancak Diyarbekir ile Suriye arasındaki el-Bîre Gecidi ’ne Yavuz Sultan Selim ’in asker yerleştirmesi sebebiyle ilerleyememişti.
Şah İsmÂil ’in mucadeleyi uzaktan izlemesi, Mısır seferi boyunca da herhangi bir harekete teşebbus etmemesi, Osmanlılar tarafından oldukca abartılan Memluk-Safevî ittifakının aslında hic de sağlam temellere oturmadığını gostermesi bakımından dikkat cekicidir. Yavuz Sultan Selim ’in Sunnî bir devlet olarak Memlukler ’i Safevîler ile iş birliği yapmak suretiyle dinden cıkmış RÂfizî bir konuma duştukleri iddiası ile suclaması, hatta bu yolda savaşın meşrû gorulduğune dair fetva alması psikolojik bakımdan etkili olmuş gorunmektedir. Belki de bu tohmet, Kansu Gavri ’yi ciddi bir şekilde Safevîler ’le birlikte hareket etme konusunda tereddude duşurmuştur.
Yavuz Sultan Selim, İstanbul ’dan cıkmadan once hareket planının Safevîler ’e karşı olduğunu bildirmek icin Rumeli Kazaskeri Molla ZeyrekzÂde Rukneddin ile Karaca Paşa ’yı Memluk sultanına gonderdi. Kendisi Kayseri uzerinden Elbistan ’a gitti ve burada Sinan Paşa ile buluştu. Bundan once Akşehir ’de iken 25 CemÂziyelevvel ’de (26 Haziran) Safevîler ’in Kochisar ’da yenilgiye uğratıldığı haberi Karahan ’ın kesik başı ile kendisine ulaşmış, o da bunu bir mektupla birlikte Kansu Gavri ’ye gondermişti.
Ayrıca bu sırada Kansu Gavri ’nin Halep ’e vardığı haberi de geldi (25 Temmuz). Gercekten de Kansu Gavri 10 CemÂziyelÂhir ’de (11 Temmuz) Halep ’e girmiş ve Yavuz Sultan Selim ’in hareketlerini izlemeye calışmış, bu arada Osmanlı elcileriyle goruşmuş ve Moğolbay ’ı Osmanlı padişahına yollayarak karşılık vermişti. Osmanlı elcileri 10 Receb ’de (9 Ağustos) Tûcan dere konağında Osmanlı ordugÂhına ulaştıklarında beş gun once alınan Mısır seferi kararını oğrendiler. Kansu Gavri ’nin durumu hakkında padişaha bilgi verdiler. Artık seferin Mısır uzerine olacağı duyurulmuştu ve Memluk sultanı Safevîler ’in hÂmisi olmakla (hÂmi-i kufr) suclanıyordu.
Tohma cayı kenarında alınan savaş kararının ardından Osmanlı ordusuna yeni katılımlar oldu. Bu arada Malatya civarından Antep ’e doğru hareket edilirken padişaha suikast duzenleme amacında oldukları tesbit edilen tufekli dort cundi yakalanmış, Yavuz Sultan Selim bunların Kansu Gavri tarafından gonderildiği kanaatiyle ona sert bir mektup yollamıştı (Hadîdî, s. 402). Ordu Antep ’e giderken 19 Receb ’de (18 Ağustos) Antep hÂkimi Yûnus Bey kalenin anahtarlarını padişaha teslim etti. İki gun sonra Antep ’te yapılan divanda savaş goruşuldu ve harekÂt planları hazırlandı, ertesi gun de taktik hazırlıklara ağırlık verildi. 24 Receb ’de (23 Ağustos) Tel Habeş konağına ulaşan orduya ertesi gun carpışmaların başlayacağı duyuruldu. Bu arada Memluk ordusu da Halep ’ten yola cıkarak MercidÂbık sahrasında konaklamıştı.
İKİ ORDUNUN DA SAYISI EŞİT 25 Receb 922 (24 Ağustos 1516) Pazar sabahı iki ordu karşı karşıya geldi. Osmanlı ordusu ile Memluk ordusu asker sayısı bakımından hemen hemen birbirine eşitti. Bazı kaynaklarda ordu mevcudunun 120.000 dolayında olduğu belirtilirse de bunun 80.000 ’e (12.000 tufekli yeniceri, 30.000 kapıkulu merkezde, 20.000 Anadolu, 20.000 Rumeli kuvveti sağ ve sol kanatta olmak uzere: bk. Hadîdî, s. 398-408) ancak ulaştığı tahmin edilmektedir. Memluk ordusu da 70-80.000 dolayında idi.
Osmanlı ordusunun merkezinde padişahla VezîriÂzam Sinan Paşa ve kapıkulu askerleri yer almıştı. Tufekle donatılmış olan yenicerilerin onune 300 kadar top arabası zincirlerle birbirine bağlanarak hat oluşturulmuş ve toplar dizilmişti. Sağ kolda Anadolu Beylerbeyi Zeynel Paşa, Karaman Beylerbeyi Husrev Paşa, Dulkadırlı Şehsuvaroğlu Ali Bey ve Ramazanoğlu Mahmud Bey; sol kolda Rumeli Beylerbeyi Yûsuf (Kucuk Sinan) Paşa, Rum Beylerbeyi Mehmed Paşa, Diyarbekir Beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa ve Mengli Giray oğlu SaÂdet Giray ’ın kuvvetleri bulunuyordu. Şukrî-i Bitlisî, savaşın hemen başında vezirlerden Sinan Paşa ile Yûnus Paşa ’nın birbiriyle padişahın huzurunda sert bir şekilde tartıştığını ve sonra sağ kola Sinan Paşa ’nın, sol kola Yûnus Paşa ’nın yollandığını belirtir (SelimnÂme, s. 253-254).
Memluk ordusunda ise sağ tarafta Şam nÂibi Sıbay, sol kolda Halep nÂibi Hayır Bey ’in kuvvetleri yer almıştı. Nitekim savaş başladığında Halep nÂibinin suvarileri Anadolu, Şam nÂibinin kuvvetleri de Rumeli koluna saldırmıştı. Memlukler ’de de ateşli silÂhlar vardı, fakat bunları savaş sırasında etkili şekilde kullanmadılar. Sert suvari hucumlarıyla Osmanlı ordusunu kolayca dağıtabileceklerini duşunuyorlardı. Ateşli silÂhlardan nefret eden Memluk askerî grupları cengÂverliğin kılıcla belirlenebileceğini haykırarak meydan okuyorlardı.
İLK HUCUM İlk hucum Memluk kuvvetlerince gercekleştirildi. Bunlar top ve tufek atışlarıyla once biraz kayıp verdilerse de sonra yelpaze gibi acılarak sağ ve sol kola saldırdılar. Osmanlı kanatları bu seri hucumla sarsıldı ve geriledi. Bunun uzerine kanatlar merkezden takviye edildi, tufekcilerin devreye girişiyle Memluk saldırısı durduruldu.
Bazı Osmanlı kaynaklarına gore Rumeli askeri koluna saldıran Şam nÂibi Sıbay (Keşfî Mehmed Celebi ’ye gore Pîr Budakoğlu Arslan) carpışırken atından duşurulup oldurulmuş, bu kolda bozgunluk emÂreleri gorulunce Halep nÂibi savaşın kotuye gittiğini anlayıp hemen geri cekilmiş ve Osmanlı merkez kuvvetleri Memluk sultanı uzerine yuruyerek onları dağıtmıştı. İkindiye kadar suren carpışmaların ardından Osmanlılar galip geldiler. Memluk ordusu geri cekilip dağıldı. Aralarında belli başlı buyuk emîrlerin de bulunduğu bircok Memluk kumandanı esir alındı ya da maktul duştu. Bazı araştırmalarda Hayır Bey ile Canbirdi GazÂlî ’nin hıyanet edip sultanın olduğunu orduda ilÂn etmeleriyle Memluk kuvvetlerinin dağıldığı belirtilirse de bu doğru değildir.
Aslında donemin kaynaklarına gore Dulkadırlı Abdurrezzak Bey ile Halep Emîri Hayır Bey kacarken Yûnus Paşa tarafından yakalanıp padişahın huzuruna getirilmişti. Bunlar ordugÂhta Canbirdi GazÂlî ’yi gormuştu. Padişah daha sonra Canbirdi ile Hayır Bey ’i geri gondererek dağılan Memluk kuvvetlerinin durumunu oğrenmek istemişti. Yani bu gelişmeler savaşın bitiminden sonra olmuştu. Ote yandan bazı Memluk kaynaklarında Kansu Gavri ’nin “celban” ve “karÂnîsa” denilen Memluk askerî gruplarından kendilerine guvenmediği karÂnîsayı one surduğu, yanında tuttuğu celbanın ise ilk hucumu yapma şerefinin kendilerine verilmemesinden dolayı alınarak yeterli olcude savaşmadığı belirtilir.
Savaş sonunda iclerinde esir duştukten sonra itaat etmeyen bazı emîrlerin de bulunduğu 2000 kadar Memluk askeri idam edildi. Bir bolumu de serbest bırakıldı. Kansu Gavri ’nin durumu araştırıldı ve onun kacarken Âniden rahatsızlanıp atından duşerek olmuş olduğu oğrenildi. Ardından padişah Halep ’e girdi. Şehirde bulunan AbbÂsî halifesini kabul ederek ona iyi muamelede bulundu. Burada padişah adına hutbe okundu. Ardından Hama, Humus, Şam gibi şehirler teslim oldu ve buralara hemen birer sancak beyi tayin edildi.
MercidÂbık Muharebesi Osmanlılar ’a Suriye, Lubnan ve Filistin ’in hÂkimiyetini sağlayarak Mısır yolunu acmış, Doğu ve Guneydoğu Anadolu ’daki şehirlerde Osmanlı hÂkimiyetini sağlamlaştırmış, dolaylı olarak Safevîler ’in beklentilerini boşa cıkarmış, Memluk Sultanlığı ’nın tarih sahnesinden silinişinin ilk onemli adımını oluşturmuştur.
Kaynak: DİA
İslam ve İhsan