
BÂyezîd-i BistÂmî Hazretleri buyurur: “Musluman kardeşlerine saygısızlık yapmanın ve onları horlamanın verdiği zarar kadar, kişiye hicbir gunah zarar vermez.” [1]
Nitekim hadîs-i şerîfte de:
“İnsana gunah olarak, musluman kardeşini kucuk gormesi yeter.” buyrulmaktadır. (Muslim, Birr, 32)
Bu nebevî gerceğe rağmen, hÂl din kardeşlerini kucuk gorenler, buyuk bir husrÂna dûcÂr olmaktan kurtulamazlar. Zira bir başka hadîs-i şerîfinde de Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz:
“Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennet'e giremez.” buyurmuştur. (Muslim, ÎmÂn, 147)
DİN KARDEŞİNİ KUCUMSEMEK
Din kardeşini kucumsemek, aslında kulun Hak katında kendini kucuk duşurmesinden ibarettir. Bu sebeple mu'min, hic kimseyi kendinden daha aşağı seviyede gormemelidir.
Bu husus o kadar muhimdir ki, değil bir insana, sÂir mahlûkÂta bile kucumseyerek bakmak, Ârif kullar nazarında, gazab-ı ilÂhîyi celbeden curumlerden biri olarak telÂkkî edilmiştir.
RivÂyete gore Hazret-i Nuh (a.s.), yaralı ve cerahatli bir kopek gorunce, başını obur tarafa cevirmişti. CenÂb-ı Hak ona:
“-Ey Nuh! Ben'i mi ayıplıyorsun? Onu Ben yarattım.” îkÂzında bulundu.
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz'in de hayvanlara eziyet etmemekle ilgili îkazlarının ardından buyurduğu;
“…Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah TeÂl ’yı ondan daha cok zikretmektedir.”[2] (Ahmed, III, 439) beyÂnı da, hayvanÂta dahî nasıl bakmamız gerektiğini, cok net bir sûrette îzah etmektedir.
İşte bu nevî hassÂsiyetlerle mÂnen olgunlaşarak ilÂhî ahlÂk ile ahlÂklanan mu'minler, Hak TeÂlÂ'nın RahmÂnî bakışıyla mahlûkÂtı temÂşÃ‚ ederler.
BÂYEZİD-İ BİSTÂMÎ HAZRETLERİ'NİN TEVAZUSU
Nitekim BÂyezîd-i BistÂmî Hazretleri bir gun muridleriyle daracık bir yolda giderken karşılarına bir kopek cıkar. O Ârifler SultÂnı geri cekilerek kopeğe yol verir. Muridlerinden biri, icinden:
“-Allah TeÂl insanı mukerrem (ustun ve hurmete lÂyık) kılmışken, Şeyh BÂyezîd, muridlerini de geri cekip bir kopeğe yol verdi. Bu ne acÂyip bir hÂl!” der.
BÂyezîd-i BistÂmî Hazretleri, murîdinin hÂlini fark ederek şu îzahta bulunur:
“-Gonlumde oyle bir zuhûrat oldu ki; sanki o kopek, hÂl lisÂnıyla bana; «Benim kusurum ne idi ki ezelde kopeklik postunu sırtıma gecirdiler?! Sen ne yaptın ki sana Âriflerin SultÂnı hil ’atini giydirdiler?! Bu hÂlin sırrı nedir?» dedi. İşte bunun icin ona yol verdim.”[3]
VelhÂsıl bir mu ’min, AllÂh ’ın herhangi bir mahlûkunu gorduğu zaman; “Ben onun yerinde olabilirdim, o da benim yerimde olabilirdi.” diyerek CenÂb-ı Hakk ’ın kendisine olan lûtuf, ihsan ve ikramlarının tefekkuruyle şukrunu artırmalıdır. Ovunmek yerine hamd etmelidir. Nîmet ve nÂiliyetleri, nefsine izÂfe etme gafletinden kurtulup o nîmetlerin asıl sahibi olan AllÂh'a şukretmelidir.
Dipnotlar: [1] Prof. Dr. Suleyman Uludağ, BÂyezîd-i BistÂmî, sf. 190, TDV Yayınları, Ankara 1994., [2] İnsanın zikri, irÂdî bir zikirdir. HayvanÂtın zikri ise gayr-i irÂdî bir zikirdir. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Yedi gok, yer ve bunlarda bulunan herkes Oʼnu tesbîh eder. Oʼnu hamd ile tesbîh etmeyen hicbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbîhini anlamazsınız…” (el-İsrÂ, 44), [3] AttÂr, Tezkire, s. 179.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2015 – Haziran, Sayı: 352, Sayfa: 032
İslam ve İhsan