
Ahmet Taşgetiren, Nureddin Yıldız ile sapmalar uzerine konuştu.Ahmet Taşgetiren: Hocam malum insanoğlunun olduğu yerde istikamet de var sapmalar da. Sapmaların inanc kaynağı uzerinde, inanc problemleriyle ilgili kısmını konuşmak istiyoruz. İnsanda hangi inanc zaafı ne tur sapmalara yol acıyor? Bunu tahlil etmek bir bakıma o alandaki yanlışları gormemize de imkÂn sağlar diye duşunuyorum. O acıdan hangi zaaflarımız bizde ne tur yanlışlara, yol acıyor diyerek başlayalım soyleşimize.
Nureddin Yıldız: Şoyle bir benzetmeyle başlayabiliriz. Bizim bir bedenimiz var, etten, kemikten, kandan muteşekkil. Hic kimse bu bedenin yuzde yuz, sorunsuz devam edebileceği iddiasında bulunamaz değil mi? Potansiyel olarak problemlerle karşılaşabilir bir bedende yaşıyoruz. Hasta olmayalım, duşup bir yerlerimizi kırmayalım diye de dikkat ediyoruz. İmanımız da bedenimiz gibidir. Nasıl bedenimizi yaza, kışa, duşmeye karşı korumak zorundaysak imanımızı da korumak zorundayız. Nasıl duştuğumuzde kolumuz kırılıyorsa aynı şekilde imanımız da hatta ahlakımız da duştuğunde kırılır. Kırılmaz iman, kırılmaz ahlÂk olmaz. Bir başka deyişle bir tur manevi bedene de sahibiz. Beden duşup başını, gozunu yardığı gibi imanımız da duştuğunde yarılır. Hatta bir hadisi şerif var: “Elbiseniz eskidiği gibi, imanınız da eskir. İmanınızı yenileyin.” buyuruyor Efendimiz. Yani, elbiselerin buruşması gibi imanımız da buruşabiliyor.
İMANIMIZ ONU KORUYUP KOLLADIĞIMIZ KADAR SAĞLAM
Taşgetiren: İman nasıl eskiyor ya da buruşabiliyor? Nasıl yenileyeceğiz bunu peki? Başlangıctaki sorumuz cercevesinde de soracak olursak hayatımızdaki sapmalara, imanımızdaki bu duşmelerin, yaralanmaların bir sonucu olarak mı bakmak gerekiyor?
Yıldız: Duştuğunuz zaman ayağınız inciniyor ya da kırılıyor. Yurumek istiyorsunuz ama yuruyemiyorsunuz. Topallayarak yurumeye başlıyorsunuz. Peki manevi bedende topallama nasıl oluyor? Her gun sabah namazını duzenli olarak camide kılan birisi bir sure sonra namazını evde kılmaya, sonra da maazallah hic kılmamaya başlıyor. Yıllardır camiye giden adam şimdi evde bile kılamıyor. Neden? Gozu harama kaydı, nefis ondan etkilendi, imanı darbe gordu de ondan. O mustehcen sahne bir hafta sonra sabah namazına gitmeme hatta kılmama olarak yansıdı onun hayatına.
Ya da bir zikir meclisine, bir ilim meclisine gidiyordu, haftalık manevi takviyesini sağlıyordu, şarj oluyordu bir anlamda. Uc hafta gitmediği zaman hemen voltajı duşer o imanın. Ozetleyecek olursak bedenimiz ona baktığımız, onu kolladığımız kadar sağlam kalıyorsa, imanımız da koruyup kolladığımız kadar sağlam kalır.
FARZI TERK ETTİN Mİ DEVREYE HARAM İŞLEME KAPASİTEN GİRER
Taşgetiren: Hangi iman alanındaki tokezlemelerimiz, hangi davranışlarda, ahlaki gorunumlerde, ibadet hayatımızda, muamelatımızda sapmalara yol acıyor peki?
Yıldız: Evet, boyle bir ayırım yapılabilir. Şunu yaparsan bu, bunu yaparsan bu diye. Yine bedenimizden misal vereceğim. Farz edelim parmağıma cekic vurdum. Ne oluyor? Beyin surekli parmak sinyali veriyor. Aslında parmak haric cok rahat bir gun gecirilmesi gerekiyor ama oyle olmuyor. Vucudumun binde biri parmağımın ucu, ama onun acısı butun vucudu yatağa yatırıyor. Dolayısıyla iman nerden darbe gorurse gorsun bu ya sabah namazına yansıyacak ya Ramazan orucuna yansıyacak ya yalan konuşmaya yansıyacaktır. Yani imanın bir yerden delinmesidir problem olan. O delindikten sonra alkole mi başladı o delik yuzunden? Hırsızlık mı yaptı? Bu cok onemli değil. Cunku haramlardan biriyle giriş yapmaya gorsun şeytan. O girişten sonra butun haramları peşinden getirir.
Dinimizin emirlerini farz, vacip, sunnet, mustehap diye sıralıyoruz. Mustehap en altta duruyor. Ama ruh terbiyemizle ilgilenen mutasavvıflar “mustehabı terk etme” diyor. Niye? Mustehabın ustunde sunnet duruyor cunku, cektin mi mustehabı, sunnet aşağıya iner. Yani mustehapla acılan gedik zamanla sunneti de goturuyor. Derken vacip gider. Farzı da terk ettin mi devreye haram işleme kapasiten girer. Bir haram işlediğin zaman evet kafir olmuyorsun amma bu haramlar birikince şeytan bunların uzerine kafirlik te oturtabiliyor. Şeytanın nihai hedefi odur cunku. Bizi cokertip Allah Teala ’nın huzuruna imansız goturmektir onun arzuladığı ve calıştığı şey.
Şeytan bir projenin parcası olarak goruyor herhangi bir haramı. Biz ise haramlardan bir haram olarak goruyoruz. Onu icin deyim yerindeyse şeytan gibi bakmak lazım bu işlere. O ne goruyor? “Bu 18 yaşında bir delikanlı, zararı yok şimdilik sigaraya alıştırayım. Ama 48 yaşına geldiğinde bunu başka yere gotururum” diyor. Dolayısıyla bugun basit gorduğumuz mustehap, onemsiz gorduğumuz sunnet maazallah otuz sene sonra haramları basit gorme olarak karşımıza cıkar. Birden bire hic kimse haramlarla savaşmıyor aslında. Kucuk kucuk şeyler toplanıyor ve buyuk haram bataklığına saplanıla biliniyor. Bu sebeple imanımız nasıl tehlikeye duşuyor? Sapma alanlarımız nelerdir diye incelediğimiz de once bu hususlara dikkat etmemiz gerekiyor.
BUGUN ASIL PROBLEMİMİZ DUNYANIN AHİRETİ EZMESİDİR
Taşgetiren: Bir insan davranışından yola cıkarak, mesela benim iman umdelerimden şu alanda problemim var. Diyelim ki ahirete, Allah ’a, kitaba iman alanında problemim var mı demeli? Boyle bir cıkarım yapabilir mi insan?
Yıldız: Bunu yapamaz insan. Eksiği var ve bunu biliyor ve yapıyorsa bunu kasten yapıyor demektir. Onun yapması gereken orjinali takip etmektir. Orijinal nedir? Resulullah s.a.v. dir. Ashabı Kiram ’dır. Ummetin uzerinde ittifak edilmiş, Ebu Hanefi gibi Cuneydi Bağdadi gibi isimleridir. Tartışmasız binlerce misali var ummetin. Allah dostu, ahiret insanı diyebileceğimiz binlerce insan var. Bunları takip edip taklid etmeye calışmak lazım. Eksik uzerinde calışma yapmak psikolojik sıkıntı oluşturur. Kendisini ilgi alanının dışına atar ve işe yaramaz o.
Taşgetiren: Bizim ahiret inancındaki problemlerimiz, ahireti daha duyarlı hissedemiyor oluşumuz, davranış bozukluklarına zihin kaymalarına yol acıyor denebilir mi? Allah Teala ’ya imanımızdaki problemler mesela, Allah ’ı goruyormuş gibi yaşayamama problemi bizi şu alanlarda davranış bozukluklarına yoneltiyor diyebilir miyiz?
Yıldız: Bugun dunyanın ahireti ezmesidir asıl problemimiz. Muslumanın bir apartmanda dairesi olması ne ayıptır, ne gunahtır. Kirada bir dairesi olması da suc değildir. Ama suc nedir? Evi cennet zannetmektir.
Dolayısıyla her şey ahiret uğruna olmalı. Ahiret dunyaya feda edilmemeli. Her şey dunya icin olursa ahiret feda edilmiş olur. Ne gibi? Evimiz olmasında bir sakınca yok dedik. Ama Musluman sakıncası olmayan ev icin faize bulaşmamalı. Bulaştığı zaman ahireti ezmiş oluyor. Muslumanın kızlarının, oğullarının duğunlerinde neşelenilmesinde bir sıkıntı yok. Ama komşular gulmesin diye, mustehcen elbiselerle, kadın erkek karışık bir duğun yapmak ahireti yok kabul etmek demektir.
BİRBİRİMİZE HAKKI TAVSİYE EDEN KARDEŞLERİMİZ OLACAK
Taşgetiren: Ahireti unutmak, ihmal etmek dediğimiz hadisede insan, kendi icinde bir muhasebe yapmaz mı? Nasıl olur bu?
Yıldız: Kendi icinde zor yapar bunu? Cunku kılıflandırarak yaptırır şeytan bunu. Burada devreye murşit vazifesi giriyor. Herkesin murşidi olacak, Âlimi olacak. Emri bil ma'ruf yapan kardeş cevresi olacak. Birbirimize hakkı tavsiye eden abilerimiz, kardeşlerimiz olacak.
Taşgetiren: Bir hoca efendi niye yanlış yapar? Haram olan bir şeyi bile bile niye yapar? Allah ve ahiret gunune imanda mı bir problem var? Bu soru gelir mi aklınıza zaman zaman?
Yıldız: Bir hoca efendi, okumuş bir insan yıllarca bir Âlimin dizinin dibinde kalmış birisi niye bu hatayı yapar? Niye gidip kÂfirlere destek verir? Niye gidip haram olan bir şeyi işler? Benim en kestirmeden vereceğim cevap; boşluk problemidir. Boşluktan kastım, bir, İslam kÂinat dinidir, bunu sadece İstanbul dini olarak yaşayan boşluktadır. Butun Âlemlerin peygamberi benim Peygamberim. Bu kapsamlılığı kucuk cami ve ev daraltması ile yaşayan boşlukta kalır.
İki, konu boşluğu oluyor. Cok iyi ilmihal biliyor akide konularına vakıf değil. Cok iyi akide biliyor abdest almayı yanlış yapıyor.
Uc, duşunce boşluğu. Mesela işten emekli olur gibi İslami faaliyetlerden, ibadetlerden, aile ilişkilerinden, sıla-ı rahimden bir boşlukta kalma. Emekli olamaz mumin, imanın emekliliği yok. Yaşlı insanların imanı diye bir iman yok. On yaşındaki cocuk ile 100 yaşındaki yaşlı bir insan aynı titizlikle ve heyecanı aynı imana sahip olmaları lazım.
Bu boşluğun bir başka boyutu yalnızlık. Yalnızlık ne? Muminlerle beraber olamamak. Allah TeÂla “Sadıklarla beraber olacaksın” buyuruyor. Sadıklarla beraber olamayan boşluktadır. Boşlukta olanı şeytan yakalar. Her istediği şekilde yakalar. Sadıklarla, Allah dostlarıyla nasıl beraber olunuyor? Bir ders halkası mı olur, bir zikir halkası mı olur, sana hakkı tavsiye eden, eksiklere karşı ikaz eden, senin ikazına da Allah razı olsun deyip, teşekkur eden bir cevrede yaşamak zorunda.
Eşi bu cevreyi oluşturabilir. Boyle eş bulan her gun şukur secdesine kapansın. Eğer bir erkeğe hanımı, “Sen sabah namazlarına ezan okunmadan gidiyordun. Şimdi gec gitmeye başladın, ileride gitmemeye başlarsın maazallah” diyorsa bu kadın mubarek kadındır. O, eşinin Meryem anası mesabesindedir. Bir anlamda murşiddir bu hanım. Murşidin illa buyuk bir koltukta oturması gerekmiyor. Hayra irşad etsin de nasıl olursa olsun.
Burada boşluklardan biri en onemli ve en riskli boşluk, murşid konumumuzdakilerin bizden dunyevi beklentisinin olmasıdır. Yani beni irşad ediyor ama ben zenginsem daha iyi irşad ediyor beni. Bu yanlış. Siyasi kimliğim varsa ayağıma kadar gelip irşad ediyor. Bir işci isem mesaj bile gondermiyor. Bu buyuk bir risk. Bu da bir boşluk ceşidi. Tutunduğum zannettiğim şeyin koku yok kuru bir dal o.
Kaynak: Altınoluk Dergisi, 370. Sayı
İslam ve İhsan