Genc fotoğrafcı Zubeyir Suğlun ile İstanbul'u konuştuk. Suğlun, cocukluğundan beri İstanbul aşığı ve İstanbul ’u fotoğraflarla yaşatmaya calışıyor. Ama objektifin ardından değil objektifin onunden İstanbul dedik.Soyleşi: Fahri Sarrafoğlu

Genc yaşta fotoğrafcılık daha doğrusu fotoğraf sanatı ile ilgilenmeye başladınız. Bunun sebebi nedir? Neden fotoğraf sanatı?

Oncelikle bana roportajınızda İstanbul konusunda yer verdiğiniz icin teşekkur ederim. Herhangi bir iyi fotoğraf uzerine duşunmeyi kitap okumaktan, muzik dinlemekten, bir dost ile muhabbet etmekten daha farklı bulmuyorum ve daha fazla anlam yuklemiyorum acıkcası. Fotoğraf benim icin guzele ulaşmaya bir vesile. Kendimi fotoğraf aracılığı ile daha iyi ifade ettiğimi duşunuyorum.

İSTANBUL ’DA KEŞFEDİLECEK COK HİKÂYE VAR

Oğrencilik yıllarınızdan itibaren İstanbul'u cekiyorsunuz, neden İstanbul desek? Neden İstanbul manzaraları var objektifinizde daha cok?

İstanbul ’a gelmeden once, genc yaşlarda ulkemizin yarısını dolaştım. Bazı yolculuklarımda tek seferde yedi şehri birden gezerken buldum kendimi. Fakat İstanbul ’a yerleşince iş gezileri dışında nadiren şehir dışına cıkar oldum. Bu şehirde keşfedilecek o kadar cok guzellik ve hikÂye var ki, var olanı yeniden oğrenmek, yeni keşiflerin bir parcası olmak, İstanbul kulturunun bir parcası ve taşıyıcısı olmanın verdiği huzur beni buraya bağlayan onemli nedenler. Bu şehir sıradan olmana musaade etmiyor. Olumsuzluğu, olmeden tatmanın mumkun olduğu yer burası.

İstanbul'un en cok sevdiğiniz ya da fotoğraf icin mutlaka gorulmesi gereken yer dediğiniz yer neresidir?

Şehrin her koşesi ayrı bir guzelliği barındırıyor kanımca. Herhangi birisinin ismini vermek diğerlerine haksızlık olur. Bence onemli olan gidilen yerin tadını alabilmek ve o noktayı orada yaşayanlarla bir butun olarak okuyabilmek, detayların farkına varabilmektir. Orhan Veli ’nin İstanbul ’u dinliyorum şiirini Vahdettin Korusu ’nda yazdığını bilmezsek orası sadece deniz manzaralı bir parka donuşur. Sıfır noktası olarak bilinen Greenwich ’in, zamanında Sultanahmet ’teki Million taşından başladığını bilmezsek, uzerine basılan taştan bir farkı kalmaz. Bunun bilincinde olunca her yer gorulesi. Tabi ki tarihi yarımadanın yeri ben de her zaman ayrıdır. Şehre mutlaka gun batınca Suleymaniye ’den bakmak gerekir.

İstanbul'u ozellikle fotoğraflarla tanıtmak istersek nereleri mutlaka gorulmesini istersiniz?

İlk geldiğim yıllarda elimde haritayla yuruyerek neredeyse butun sokakları gezdiğimi soyleyebilirim. Şunu gordum ki her koşede gorulmesi gereken bir guzellik, tarih, incelik karşılıyor sizi. Bunların hepsini fotoğrafın diliyle yansıtmak mumkun olmuyor maalesef. Kuzguncukta cami ve kilise yan yanadır mesela. Fotoğrafla gel de bunu anlat. Belge olarak cekersiniz fakat o ruhu aktaramazsınız. Dolayısıyla bize de şaşaalı mekÂnlarla anlatmak duşuyor. Kız Kulesi ’nin dunyada en cok fotoğrafı cekilen yapılardan birisi olduğunu biliyoruz. Gonul ister ki Adalet Kulesi ’yle tanıt şehri fakat gorsel olarak Kız Kulesi daha etkileyici. Rustem Paşa Camisi, Kariye muzesi, Ayrancı sokak, Kuzguncuk, Balat-Fener sokakları tanıtımda daha cok gormek istediğimiz yerler.

Fotoğraflarla İstanbul sergisi duzenlerseniz serginizde İstanbul'la ilgili neler sergilenmesini istersiniz?

Fotoğrafladığımız bir yer hala ayaktaysa, bu orada yaşayan, orayı ziyaret insanlar sayesindedir. Dolayısıyla cekim yaparken o bolgede yaşayan insanları da kadraja dÂhil etmeye ozen gosteriyorum. Sergide muhtemelen insan-mekÂn ağırlıklı kareler goruruz.

İSTANBUL FOTOĞRAFLARDA DAHİ HOR KULLANILIYOR

Fotoğraflarla da olsa "İstanbul hor kullanılıyor" diyebilir miyiz? Ozellikle firma reklamlarında ya da duğunlerde İstanbul siluetinin kullanılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Cok guzel soylediniz. Teşekkur ederim bu konuyu ele aldığınız icin. Artık Kuzguncuk ’a gittiğinizde coğu kapıda “Bu evin onunde fotoğraf cekmek yasaktır.” yazısı goruyorsunuz. Sadece İstanbul ’u değil şehrin vatandaşlarını da bu anlamda hor kullanıyoruz maalesef. Artık Suleymaniye sokaklarında para vermeden cekim yapamıyorsunuz. Bizlere de daha kolay geldi kucucuk cocuklara sevgisiz yaklaşmak ve her seferinde bunu bir lirayla cozmek. Şimdi o cocuklar bir nesne, eşya olduklarını duşunerek buyuyor maalesef. Bize basit bir an gibi geliyor ama o cocukların dunyalarında derin izler bırakıyoruz maalesef. İyi bir kare cekmek adına kalp kırmaya hakkımız yok. Gonuller yapamıyorsak, en azından zarar vermemeye ozen gostermeliyiz. Reklamlarda daha hassas davranıldığını duşunuyorum. Şunun farkında olmamız gerekiyor ki İstanbul sadece siluetten, martılardan, kız kulesinden ibaret değil. Bu guzelliklere sahip olmamız cok iyi tabi ki ama şehrin tarihi yonu kadar modern yonu de vurgulanmalı. İstanbul en kaliteli dunya mutfağını barındıran, festivalleriyle, turizm imkÂnlarıyla, el sanatlarıyla, modasıyla dunyada sayılı şehirlerden birisidir.

İstanbul ’un siluetinin bozulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şehrin siluetinin korunması konusunda cok hassas davranılması gerekiyor. Yabancı bir kaptan boğazdan gecerken yolcularını “ışıkların ve renklerin şehrinden geciyoruz” diyerek uyandırırmış. Bu guzelliği korumakla yukumluyuz. Biz evlerini komşusunun manzarasına engel olmamak uzere inşa eden bir kulturden geliyoruz. Şehrin gobeğine hancer gibi saplanan gokdelenleri anlamak mumkun değil.
İslam ve İhsan